Chan'dan
Seungmin gittikten sonra, sadece yatakta uzanmıştım. Hyunjin, Felix, Changbin yanıma gelmiş, biraz ağlamış, sonra gitmiştiler. Benim için neden ağlıyorlar, anlamıyorum. Ölmedim, sadece konuşamıyorum. Doğrusu, bu da iyi bir şey değil ama, buna sadece ben üzülmemeliydimmi?
Yatakta sırt üstü yatarak, tavanı izliyordum. Tavanı izlerken, düşünmek daha rahat. Düşüncelere boğulmuştum resmen. Seungmin beni öptü, ama neden? Benden bu kadar nefret eden birisi, nasıl gelip beni öpe bilir ki? Ya, Chris olduğumu anladısa? Ya, hislerimle oynayıp, beni tuzağa düşürmek isterse?
Düşüncelerimi bozarak, beni boğulmaktan kurtaran, kapıdan içeri giren hemşireydi. "Efendim. Yarın taburcu olacaksınız. Zaten, durumunuz fazla kritik değildi. Ve o ilaçları bundan sonra, ağzınıza sürmüyorsunuz. Alın. Bu kağıtta, yazan ilaçları kullanın." Kağıtı elime aldım. Ohoo! Burda benim ömrümden uzun yazılar vardı.
Ağzımı araladım. Ah.. Yeter artık Chan! Sen konuşamıyorsun!.. Kafamı salladım. Hemşirede gülümsemiş ve odadan çıkmıştı. Yeniden, tavanı izlemeğe başladım. Bu günden sonra, ben nasıl çalışacaktım? Benim yerime başka savcı geçecek. Ama ben izin vermeyeceğim. Ah.. Saat geç oldu. En iyisi uyuyup, sabahı beklemek..
Sabah olunca
Gözlerimi perdenin açık tarafından, gözüme gelen ışıkla açtım. Yatağımda dikleştim ve bir kaç dakika duvarla bakıştım. Aniden, kapı çaldı. E şimdi ben ne yapacağım- Masanın üzerinde ki, bardağa iki kere vurdum. Hemşire elinde kahvaltı tepsisi, kapıdan içeri geçti. "Günaydın, efendim."
Yatağın ucunda oturarak, beni yedirmeğe başladı. Hastahane yemekleri her zaman bu kadar kötü olmalımı.. Midem bulandığı için, kafamı iki yana salladım. Hemşire anlamış, ve tepsini de alarak, kapıdan dışarı çıkmıştı. Bende yatağa yayıldım. Hala da uykum vardı. Galiba, serumlar yüzünden böyleydim.
Göz kapaklarımı kapattım. Bir kaç dakika öyle kaldım. Ama kapının çalınmasıyla, gözlerimi açtım. Yeniden, bardağa vurdum. İçeriye... Lucy girdi. Bu orospu karının burada ne işi var?! Yanıma yaklaştı. Bana alaycı gözlerle bakıyordu. "Merhaba, Chan." Benimde söylememi bekliyormuş gibi yaptı. Daha sonra sahte üzgünlükle konuştu.
"Ama Chan. Benimle konuşmayacakmısın? A- Üzgünüm. Sen konuşamıyordun."
Lucy'nin alaycı sözleri ve iğrenç kah kahası kulaklarımda yanıklanıyordu. Üzülmüştüm. Bilmem ama, bunun yüzünden benimle dalga geçmesi kalbimi kırmıştı. Ama Lucy'den ne beklersin? Manyak işte. Sanki, 1 ay önce 'ChAn~ TaDıMa bAk~' diyen bu değildi.
Yüzümü buruşturdum. Elimle 'git' diye kapıyı işaret ettim. Lucy kapıya baktı ve yine o cır ve alaycı sesiyle konuştu.
"Kapı? Kapıda ne varki? Ah, Chan. Sözü ağzınla söyle. Anlamıyorum~"
Sinirden dişlerimi sıkıyordum. Evet. O nefret ettiğim özelliğim... Fazla kızdığımda, ağlıyordum. Ama bu pezevenkin karşısında olmaz. Gözlerim doluyordu. Artık, karşımı göremiyordum. Her yer bulanıklaştı. Lucy hala da, konuşuyordu. İstemiyorum. Gitsin artık! Kalbimin sızladığını his ettim.
Lucy aniden durdu. Kapı sesini duyduğumda, başka birisinin geldiğini anladım. Ama gelen sesle, kalbim yumuşadı.. "Hanımefendi? İnsan görüşdüğü hastaya bu kadar iğrenç cümleler kurarmı?" Seungmin.. O gelmişti! Sanki, tüm acılarım beni terk etmiş, yerini Seungmin'in huzur verici sesi doldurmuştu.
"Sanane be! Hem, sen kimsin?" Seungmin sinsi bir sırıtışla, anahtarlığın kalbini gösterdi. İnanamıyorum. Almış.. "Ben, Chan'ın sevgilisi." Dur- NE?! Lucy durakşamıştı. Daha sonra, kah kaha attı. "Ayh! Güldürme beni! Chan hetero." Seungmin sırıtarak, elini askılıkta asılmış, ceketimin cebine soktu. İçerisinden minik eşcinsel rozetini çıkararak, alaycı sesiyle konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☆Benim Dilsiz Oğlanım...☆/SeungChan
Fanfiction"Sen benim güvenimi çaldın. Bende senin sesini..." [TAMAMLANDI x21] Top Seungmin~ Bottom Chan~ !UYARI! ⚠︎Suçlu/savcı ilişkisi⚠︎ ⚠︎Şiddet, tecavvüz, cinayet vb içerir⚠︎ ⚠︎Smut/cinsellik içerir⚠︎ ⚠︎Duygusallık, ve çok az angst içerir⚠︎ ⚠︎Küfür, rahats...