2. "Kayboldu..."

186 18 169
                                    

!Bu bölüm rahatsız edici sahne içerir!

Yazar

Görevliler Seungmin'i doktor Hyunjin'in odasına getirdiler. Seungmin direk içeri daldığında, Hyunjin irkilmişti. "Bay Kim? Gelmişsiniz." Hyunjin elindeki kalemi bırakarak, ayağa kalktı. Seungmin'in yanına geldi ve koltuğu işaret etti. "Buyurun. Geçin oturun."

Seungmin ikili koltuğa oturarak, kırmızı saçlı gence bakmağa başladı. Hyunjin gülümseyerek, eliyle görevliye 'çık' işareti verdi. Görevli hemen odadan çıkarak, hızlı adımlarla Blok-B'ye doğru yürüdü. Hyunjin gözlerini yeniden karşındaki gence çevirerek, konuşmağa başladı.

"Ben Hwang Hyunjin. Sizin piskoloğunuz. Bana biraz kendinizden bahs edin."

Seungmin elini çenesinin altına koyarak, göz devirdi. "Kim Seungmin. 24 yaşındayım. Ne bok yedim bilmiyorum, ama yinede burdayım."

"Hm. Anladım. Peki, ailenizle ilişkiniz nasıl?"

"Ailemi?"

Seungmin yüzünü buruşturdu. Hyunjin şaşırmıştı. Elinde ki, defterine bir şey yazdı, daha sonra kırmızı tutamlarını kenara attı. "Evet. Aile. Anne, baba, kardeş, abla, abi... Aynı kan taşıdığınız insanlar." Seungmin oturuşunu dikleştirdi. Daha sonra, kısık sesle konuştu.

"Annemle ilişkim gayet iyi. İyiydi..."

"Peki, kötüleşmesinin sebepi neyd-"

"Annem öldü."

"Oh... Ben.. Çok üzgünüm efendim.. Peki, nasıl oldu, söylermisiniz?"

"Araba kazası. Kazası demiyelim de, bilerek yapıldı desem. Babam. Beni okuldan eve bırakıp, annemi arabasına bindirmiş ve... Uçurumdan atmış.. Tabii, ben sonra bildim."

Hyunjin konuşurken sesi titreyen gence bakarak, defterine yeni bir şey not aldı. "Anladım. Babanız adına, özür dilerim. Peki, babanızla aranız nasıl?"

"Eh.. O beni seviyor. Yani, öyle davranıyor. Ama ben annemden sonra, asla onu affetmeyeceğim."

"Kim olsa, affetmez. Sizi anlıyorum."

"Yalan."

Hyunjin kafasını kaldırdı. "N-nasıl yani?"

"Her kez aynı şeyi söylüyorum. 'Seni anlıyorum.' Beni asla anlamayacaksınız."

Hyunjin üzülmüştü. 'Yazık' diye düşündü. Daha sonra, kendisini toparladı ve ola bildiği kadar nazik olmağa çalıştı. "Hiç arkadaşınız, ya da çok bağlandığınız birisi oldumu?" Seungmin kafasını aniden kaldırmıştı. "Çok bağlandığım..."

"Hm, hm."

"Oldu. Chris. Ama bir zamanlar. O da beni bıraktı ve kayboldu. Tıpkı, papatya toplarken beni endişelendirip kaybolduğu gibi. Ama tek fark, artık geri dönmüyor..."

"Kaç yıl önce, bu Chris denilen arkadaşınız yanınızdaydı?"

Seungmin biraz düşündü. Tüm anıları hatırlamış ve bir damla yaşı gözünden serbest bırakmıştı. Sonra, 'Seungmin, bebek değilsin, ağlama!' diye düşünerek, kendisini toparladı. "17 yıl.. 17 yıldır, onun gelişini bekledim. Artık, tüm umutlarım söndü. Ama her zaman o minik umut ışığı, kalbimde kalıcak, ve söneceğini düşünmüyorum..."

Hyunjin not aldıktan sonra, Seungmin'e baktı. Yüzündeki endişe.. Ne kadar duygusuz gibi davranmağa çalışsa da, o hasret korkusu, yüzündeydi. "Tamam. Diğer arkadaşlarınız. Sizi suçlayanlar. Onlar?"

☆Benim Dilsiz Oğlanım...☆/SeungChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin