10. "S-sonmu?"

127 12 106
                                    

Seungmin'den

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?! Manyakmısın?!"

Chan tam iki saattir, söyleniyordu. Alt tarafı intihara kalkıştım. Neden bu kadar konuşuyorki? "Ah! Yeter be! Senin için, ne zamandan bu kadar değerli oldum?!" Bağırmamla, Chan durmuştu. Allahım şükürler olsun. "Bende bilmiyorum! Benim için neden bu kadar değerlisin, bilmiyorum! Sana kıyamıyorum Seungmin! Yapamıyorum!"

Chan'ın sözleri sayesinde şok olsamda, daha sonra kaşlarım istemsizce çatıldı. "Değer mi şimdi bu? Bumu bana verdiğin değer? Değer verseydin, kamera koymazdın. Bana güvenirdin. Yaptığın, resmen taciz!" Chan mavi tutamlarını kemikli parmaklarının arasından geçirdi ve derin bir nefes aldı. "Bak, ne söyledim. Fazla zorluk çıkardın, bende mecbur kaldım. Ama gerçekten özür dilerim. Mecbur olmasam, hiç böyle şey yaparmıydım?" Sinirden ayağa kalktım ve istemsizce bağırdım.

"YAPTIN İŞTE! YAPTIN! HİÇ KİMSEYE YAPMASAN DA, SIRF BANA YAPTIN!"

Fazla sert bağırdığım için, boğazım ağrıdı. Boğazımı ovuşturarak, Chan'a baktım. Gözlerini sıkıca kapatmış, ellerini bacaklarına koymuştu. Vücudu titriyordu. Tıpkı, Chris gibi.. Onun da, yüksek seslere fobisi vardı. Birisi bağırsa, şu anki Chan'ın haline düşerdi. İç sesim Chan'ın Chris olduğunu bağırsa da, pek emin değildim. Aslında, Chan'a üzülmüştüm. Kalbim sızlıyordu ama belli ememeğe çalıştım.

"Üzgünüm.. Bağırmamalıydım..." Chan gözlerini yavaşca açtı ve bana baktı. Mavi gözleri hafif dolmuştu. Kiprikleri yukarı doğru kıvrılmış, daha uzun gözüküyordu. Elleri hala da, titriyordu. Ayağa kalktı ve elini elimin üzerine koydu. "H-hayır... Suç bende." Sesi bile titriyordu. İnanamıyorum. Keşke, öyle bağırmasaydım. "Ne kadar suç sende olsa da, öyle bağırmamalıyd-"

"B-boşver.. Unut g-gitsin." Chan sözümü kesmişti. Ama sesi bu sefer daha da titremişti. Son kez bana çaresizce bakmış, ve hızlı adımlarla kapıya yaklaşmıştı. Vücudu neden bu kadar titriyor..? Dengesini zor tutuyordu resmen. Bloktan çıktığında, yatağıma oturdum. Vicdan azabımı, intahar edemememmi, bilmem ama kalbim sızlıyordu.

İçimdeki rahatsızlık, beni öldürüyordu. Az önce, Chan benim yüzümden kriz geçirdi.. Diğerleri aramadan dönüyordu. Chan'ı da büyük ihtimal görmüştüler. "Şu avukatın sorunu ne?" Minho hyung yüzünü buruşturarak, konuşmuştu. Jisung hala da, Chan'ın gittiği yöne bakıyordu. "Ya... Bide ağlamış.." Minho Jisung'un koluna vurdu. "Sende tüm ağlayan insanlara acıyorsun! Belki, suç kendisindedir?"

Jisung susarak, kenara çekildi. Ben hala da, yaşananları sindirmeğe çalışıyordum. "Seungmin. Anlatsana?!" Namjoon hyung meraktan öne atılmıştı. "Lan dur! Çocuk bi kendine gelsin!" Minho hyung gerçekten, beni tek anlayan kişiydi. Son kez nefes alıp verdim ve konuştum.

"Burdan kaçmam lazım.."

Anlık, hepsi bana şokla baktı. "Yani, lazım diyorsun da, bu iş pekte kolay olmayacak." Minho hyung, bacağını, diğer bacağının üzerine atıp konuşmuştu. "Bir türlü bulacağım yolunu. Kaçıp, Chris'i bulacağım. Babamın bana verdiği malikanede saklana bilirim. Ve tek tek her kezden intikam alacağım." Jisung endişeyle bana bakıyordu. Minho hyung aksine, sırıtıyordu.

"Bak delikanlı. Hayallerin çok büyük. Hatta gerçeklikten bile daha büyük. Hayal gücüne güvenme bence."

"Evet. Farkındayım. Ama hayal gücümün gerçeklikten büyüklüğü, bana fırsat, hyung."

Sırıttığımda, Minho hyung kaşlarını çattı. Dilini damağında gezdirerek, arkasına yaslandı. "Tamam. Ne yaparsan yap."

"Görüyorum, artık sen de bana güvenmiyorsun. Oldumu hiç?"

☆Benim Dilsiz Oğlanım...☆/SeungChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin