7. Anahtarlık...

147 12 119
                                    

Yazar

Seungmin sabah kalktığında, kendisini pekte iyi his etmiyordu. Ayağa kalktığında, her yer bulanıklaştı. Gözleri kararmış, hemen yatağa oturmuştu. "Ahh... Kafam!" Elleriyle yataktan destek aldı ve zorla olsada ayağa kalktı. Masanın üzerinden surahini alarak, kendi bardağına su döktü. Oturarak, kafasına dikti. Nefes nefese, bardağı bıraktı.

Hali gittikce kötüleşiyordu. "Minho hyung!" Dayanamamış bağırmıştı. Minho yatağında irkilerek, dikleşti. "Seungmin?" Seungmin hızlı hızlı nefesler alıyordu. Korkmağa başlamıştı. Gözü artık, gri renkten başka bir şey görmüyordu. "M-minho hyung..." Ve bayılmadan önce son sözü bu oldu. Minho hemen ranzalı yatağın üst katından yere atlayarak, Seungmin'i tutmuştu.

"LAN AYI! GEL BURAYA, ÇABUK!" Minho bağırdığında, görevli pencereni açıp, Minho'ya baktı. "Ne var be?!" Minho kucağındaki Seungmin'i gösterdi. "ÇOCUK ÖLÜYO MANYAK!" Görevli telaşla, diğerlerini çağırdı. Diğer görevliler de gelerek, Seungmin'in kollarından tuttular ve revire götürdüler. Bu sırada, Jisung ve Namjoon uyandı.

"N'oluyor..?" Jisung bebek gibi gözlerini ovuşturarak, dudağını büzmüştü. "Seungmin. Bayıldı." Jisung endişelenmiş, Namjoon öne atlamıştı. "Ne?! İyimi şimdi?!" Minho kapının, minik penceresinden baktı. Seungmin'i revire almıştılar bile. "Bilmiyorum. Daha şimdi gitti." Namjoon elini kafasına yasladı ve diğerleriyle birlikte haber bekledi.

Bu zaman Seungmin'i içeri almıştılar. Hemşire Seungmin'i yatağa uzandırdı. Görevlilerin yardımıyla oturuşunu dikleştirerek, su içirtti. Yüzüne de su serptiğinde, Seungmin irkildi ve ayıldı. "N-nerdeyim ben..?" Hemşire gülümsedi. "Uyandınız... Revirdesiniz şu an." Seungmin hala da, az az kararan gözlerini kırpıştırdı. "N'oldu ki bana?"

"Kısa sürelik bir baygınlık geçirdiniz. Korkulacak bir şey yok. Siz bu hapı yutun."

Hemşire suyla hapı Seungmin'e uzattığında, Seungmin eline almış ve yutmuştu. "Gide bilirmiyim?" Hemşire kafasını salladı. Bu zaman görevliler Seungmin'i bloğa götürdü. 3'lü Seungmin'i gördüğünde, üstüne atlamış ve sıkıca sarılmıştılar. "Çok korktuk Minnie!" Jisung Seungmin'den ayrılmış ve dudağını büzmüştü.

Seungmin gülümsedi. "Merak etmeyin. İyiyim." Minho Seungmin'i sandalyeye oturttu. Seungmin'in yatağının üstündeki ceketi, Seungmin'in omuzlarına attı. "Hadi, yemek ye biraz."

"İştahım yok, Minho hyung.."

"İtiraz yok! Sana güç, enerji lazım! O kadar zayıfsın ki, bayıldın! Ye, canına çıksın."

Seungmin kıkırdadı. Jisung eline çatalı almış, Seungmin'in ağzına uzatmıştı. "Bak uçak geliyor. Aaa~" Seungmin çatalı ağzına kabul ettiğinde, etrafındaki gençler gülümsemişti. "Kıyamam ben sana! Umarım, buradan çıka bilirsin." Jisung'un sözüyle, Seungmin duraksadı. Aklına Chan geldi.

~

"Seni buradan çıkara bilirim."

"Lütfen! Lütfen, seni buradan çıkarmama izin ver!"

"Güven bana."

"Söz veriyorum, seni çıkaracağım!"

~


Sert bir şekilde yutkundu Seungmin. "Ben halimden memnunum, Vallaha." Namjoon kah kaha attı. "Ya olum! Sen hapishaneye girmek için can atıyormuşsun, biz bilmiyormuşuz." Seungmin gülerek, saçını karıştırdı. "Siz varken, hapishane bence gayet eğlenceli. Hem, 3 günlük hayat. Geberip gideceğim. Ne farkı var, dışarıda yoksa, hapishanede." Minho Seungmin'i onaylamıştı. "Ee yani. Sonunda, aynı fikirde olduğum birisi."

☆Benim Dilsiz Oğlanım...☆/SeungChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin