Bir insanın sınırları nereye kadardır? Birini katil yapacak kadar ileri götürebilir misin? Tek yaptığın biraz can yakmak ve eğlenmek, tek dediğin ise, 'sadece şaka.' Bu şakalar oldu, insanları kabuslara sürükleyen. Bu şakalardı, gerçek bir sınırı çizen. Hepimiz gerçeklerle yüzleşiriz, karşılaşırız ama bu sefer biz gerçeğin ta kendisi olduk.
~~~~~~~~~~~ Hazırsanız başlayalım...
Alacakaranlık bir akşam vaktinde, sadece her şeyin gün yüzüne çıkmasını istemiştik. Ancak tam olarak istediğimiz bu değildi... B-bu imkansızdı. Eren, dehşet içinde beliren yüzüyle Ebrar'a döndü. Öyle sıkı tutuyordu ki elini, sanki her an kaybolacakmış hissi veriyordu kalbinde, bırakamıyordu.
"E hadi, bir oyuna ne dersiniz?" dedi, parmaklarının arasından kupa kızı kartıyla sinsi bakışlar atarken.
"Neden?" sadece tek bir soru.
"Bu da benim yarattığım izdihamım." yüzünde ki gülümseme daha da şiddetlendi, "Hoş geldiniz." (...)
𝟮 𝙖𝙮 𝙤̈𝙣𝙘𝙚
Saat 08.00 ve şu lanet olası alarm çalmıştı yine. Buradan taşınacaktık ama taşınmak, o kadar iyi bir şey mi ki? Ayaz, tam aksine çok heyecanlıydı. Hep böyledir zaten yeniliklere açıktır. Ben de öyleyimdir aslında ama bu daha farklıydı. Babamın işinden ötürü taşınıyorduk ve tam da bu konuda benim fikrimi sorma zahmetinde bile bulunmamışlardı. Sorsak hep iş derler. Klasik ebeveynler işte.
Kalkar kalkmaz banyoya gittim. Salak ikizim, ışıkları kapatıp duruyordu, "AYAZ SİKTİR GİT BAŞIMDAN!" sadece gülüyordu piç. Kapıyı açınca kafasına bir şaplak geçirdim. Başını tutarak bana kızgın bakışlar atıp duruyordu.
"Gene keyifsizsin galiba Ebrar, yine olduğu gibi. Taşınma haberini aldığımızdan beri böylesin." yalnızca göz devirmekle yetindim. Aşağı indiğimizde, adamların çoktan gelip eşyaları taşıması ile karşılaşmıştık.
Annem ellerimize birer sandviç tutuşturdu. Yere çöküp eşyalarımızın tek tek taşınmasını izledik. Bavullarımız arabanın bagajına konulmuştu, annemler hazırdı.
"Evet çocuklar, Antalya'ya veda ediyoruz ve İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz." dedi tatlı bir gülümseme ile.
Onu kırmamak için bir şey dememiştim.
Yola koyulduğumuzdan beri elimden telefon ve mangam hiç eksilmiyordu. En yakın arkadaşım telefonlarıma cevap vermeyince bende manga okuyayım diye düşünmüştüm.
Oldum olası manga düşkünüyümdür. Ayaz ise tam bir futbol meraklısıdır aynı zamanda bilgisayar oyunlarına. Onunla çok zıt değilizdir, karakterlerimiz benzer ama o benim kadar sinirli davranmaz. İşte bu yüzden sinirlenince daha beter olur. O sinirlenince işte o zaman korkun çünkü benden bile beterdir. Ben sinirlenince gözlerim baya dolar. Karışık duygular içerisine girerim. Hemen hemen her duyguya sahibimdir çünkü.
Belki de bu hayatta tatmadığım bir duygu varsa o da aşktır...
Eğer aşık olursam nasıl olur acaba diye çok düşündüm ama bulamadım. Yakın arkadaşımda çok görmüştüm oysaki. Her neyse zaman kısıtlıdır değil mi? Neyin ne zaman olacağına sen karar veremezsin sonuçta.
Ben bunları düşüne düşüne zaman akıp geçmişti bile. Dedim ya zaman kısıtlıdır diye. Bir bakmışım uykuya dalmışım ve İstanbul'a varmışız.
İstanbul da okuyacağımız okul bile belirlenmişti. Annemler bizi çoktan yazdırmıştı. Birkaç kez araştırmıştım. En azından güzel diyebileceğim bir şey vardı neyse ki çünkü okul cidden çok güzeldi. Umarım içerisinde ki tiplerde öyledir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZDİHAM
Teen FictionBirini katil yapacak kadar ileri götürebilir misin? ~~~~~~~~ Bu kadar ölümün ardından tek bir şeyi sordum kendime, "Kim?" Elimde ki joker kartına bakarken. Anlamı neydi peki? Bizi tam olarak sürüklediği şey, ardında gizlenen ölüm tam olarak neydi? "...