1 hafta.. Sadece 1 hafta daha dayanmalısın Jisung, bunu yapabilirsin.Evet bunu yapabiliriz!
Oturduğu tekli koltuğa dirseğini dayayıp başını da eline yaslamıştı mavi saçlı. Sabrı tükeniyordu artık cidden sınıyorlardı onu. En azından geceleri rahat olduğunu düşünürken arkadaşının yoğun ısrarları ve sızlanmaları yüzünden siyah saçlı büyüğünün burda kalmasına zorla razı gelmişti. Şimdi ise o içeri oda da iken, genç çiftin biraz sert geçen anılarına istemeden şahitlik ediyordu.
Şaka mı bu? Benim varlığımdan bihaber falan mı bunlar!?
Ara ara sınırı aşıp oldukça yükselen seslerle sona geldiğini anlamıştı bu iğrenç olayın. Daha fazla da katlanamazdı, onları toparlanmaları için yanlız bırakma kararı alırken, gelir gelmez o azgın kurdu evden bir kez daha kovmayı aklına yazmıştı. Üstüne geçirdiği deri ceketinin cebine attığı cüzdanı ve anahtarlarıyla sonunda dışarı çıkabilmişti. Hafif serin olan hava ciğerlerine dolarken, yaşadığını hissetmişti.
Elleri anahtarlarını bulduğunda evin yan tarafına doğru adımladı. Garajın kapısı açılırken içeride ışıl ışıl parlayan bebeğini görmek onu sakinleştirmeye yetmişti. Mat lacivertin arasında ki bir kaç siyah parçanın hakim olduğu güzel görüntü ile tebessüm etti. Geçen sene ki doğum gününde hyungu tarafından hediye edilmişti bu güzellik. İlk başta deneyimsizliği yüzünden çekinse de kızılın yardımlarıyla şuan ki halinden memnundu. Kaskı kafasına yerleştirirken elinde ki küçük demir parçanın hırslı canavarı uykusundan uyandırmasına izin verdi. Garajın her yerinde yankılanan ses onu tatmin etmişti. Elleri kulpları tutarken sanki ilk defa deneyimliyormuş gibi içi kıpır kıpırdı.
"Selam Juli, beni özledin mi bebeğim?"
Evet, bir adı vardı bu güzelliğin. Juliet. Onun adıydı. Normal zamanlarda kızıl olmadan onunla bir yerlere gitmeye cesaret edemezdi. Ama bu günlerde hyungunun yokluğunda onunla beraberlerdi. Bu konuda geliştiğini görmek mükemmel hissetiriyordu. Eh, iyi bir kaçış yoluydu. Kızıl gelince ona da göstermek istiyordu bu deli cesareti.
"Onu bir süreliğine kaçırıyorum Ro, kısa sürer söz veriyorum."
Yine yan tarafında duran, tüm siyahın hakim olduğu ikinci canavara karşıydı sözleri. Eşinden izin alır gibi ondan izin bekliyordu mavi saçlı. Tabii Romeo'nun cevabı belli gibiydi.
Juliet'in Romeo'suydu o,
Jisung'un Minho'suydu o.
Mavi'in Kızlıydı o.
Ve eğer ona birşey olursa, işte o zaman asıl canavarı uyandırmış olurdunuz.
İçinde bastırmadığı bir heyecanla canavarın kendini ileri atmasını sağladı. Garajın çıkışına geldiğinden kaskının camını kapatıp, eşyalarını sağlama almak için deri ceketinin cep fermuarını çekti. Hava hafif hafif kararıyor, güneşin yerini tekrar karabulutlar alıyordu. Elleri motorun kulplarını sardığında gazı verip sert bir çıkış yaptı. Mavi canavar hızını her saniye artırdıkça gencin içinde ki adrenalin duygusu da artıyordu. Kısa sürede mahalleden çıkıp anayola ulaşmıştı. Trafiğin yavaş yavaş tıkadığı asfaltta ara ara makas atarak ilerliyordu. Bazı kornaların altında ki hakaretlere maruz kalsa da şuanlık umrunda değildi.
Kendini özgür hissetiği nadir anlardandı bu yaşadıkları. Evet, oldukça tehlikeliydi ve kızıl onu defalarca uyarmıştı. Ama kendine olan güveni korkudan daha ağır basıyordu. Hayır, o yılların tecrübesini taşımıyordu üzerinde elbet, lakin yeterince psikopattı. Kötü bir anlamada değil ciddi anlamda manyaktı. Elleri gaza yüklenirken son dakikalarda gördüğü kırmızı ışık ile hızı kademe kademe düşürdü. Zaten dönmesi gerektiğini fark ettiğinde direksiyonu o tarafa kırdı. Çıkarken bir planı yoktu ama yol üstünde karar verdi kaçış yerine. Kısa süren bir yolun ardından önünde durduğu kafenin sağ tarafında kalan yere park etti Juli'yi.