"Çok güzelsin Kiraz Çiçeği.."Kalan iradesiyle duyduğu son sözleri hatırlamıştı genç oğlan. Islak bedenler arası son vuruşlar da o derince inlerken fısıldamıştı bunları büyüğü. Sesinde çözemediği bir kırgınlık, hiç hissetmediği bir hüzün vardı. Sanki yılların acısı dökülmüştü dudaklarından. Geçmişin korkunç ruhları onu boğuyor gibi hissediyordu. Bir kaç kelimelik cümlenin ardında yatan pişmanlığı sezmişti cılız bedeni. Ne de çok germişti bu düşüncelerini. Etkisi büyüktü.. Kimdi bu Kiraz Çiçeği? Belli..
Gerçek sahibi o değildi.
Ne hüzünlü bir hayat, rezalet duygular içeriyor ve oldukça boş. Han Jisung için bu toxiclik baya hoş. O kendi doğrularından sıyrılıp gitti kızılın kucağına ama ya uyandığı zaman kızıl da yanında olmazsa?
Sabahın serinliğiyle derin bir uyku dan uyanan mavi saçlı hala üzerinde olan yorgunluğu atamamış gibiydi. Bedeni inatla onu uykuya çekiyordu geri ama gözlerini açmakta ısrarcıydı. Hareket edemeyecek bir durumda olduğunu biliyordu. Ufacık bir kıpırdamayla bile tekrar sünnet olmuş gibi acı çekmesine neden oluyordu.
Zorla açtığı gözleriyle yanında ki boş yastığa dönük olduğunu fark etti. Eh pek umudu yoktu zaten olanlar dan sonra nasıl yüzüne bakacağını bile bilmiyordu. Gelip de başında dikilmesini istemezdi herhalde. Kasıkların da usul usul başlayan ağrılarla gelecek kıvranmalar için hazırlanıyordu bedeni. Kasılmaya başlamış, zaten terli vücudu tekrar soğuk terler atmaya başlamıştı. Gözlerini sımsıkı yumup eline karnına atmak istediğinde hissettiği başka el ile olduğu yerde kaldı. Beline sarılı bir çift kolla beraber karnının üzerinde bulunan bir el vardı. Şaşkınca karnına bakarken kasılan bedeniyle kesik bir küfür savurdu. Çok ağrıyordu ve bu neredeyse dayanılmazdı. Kendini sıkmaktan nefes nefese kalmıştı ama sınırlı hareket kabiliyeti yüzünden ancak bu kadarını yapabilirdi. Belki Tanrı'ya işlediği günahın bedelini hafifletmesi için yalvarabilirdi.
Bedeni yavaş yavaş bükülürken çektiği inanılmaz acıyla sım sıkı kapattığı gözleri dolmuştu. Ara ara kasılmaya devam ediyordu ve ağrısı artıyordu. Dolu gözlerinden düşen bir kaç damla yanaklarından yastığa dökülürken karnının hemen altında hissettiği el ile sakinleşmeye çalışıtı. Kızılın eli yavaş yavaş avucunun altında ki yeri ovalarken iyi hissetmesi için kafasını gömdüğü boynuna öpücükler yerleştiriyordu. Bir süre hafif tempoyla oyalamaya devam etti. Jisung çektiği acının azalmasıyla bedenin de ki yorgunluğu daha net hissetmeye başladı. Gözleri tekrar kapanmak için hamle yapmaya hazırdı. Biraz daha uyumak ve elde ettiği bu hizmeti değerlendirmek istiyordu. Bunun kimseye zararı olmazdı değil mi?
"Daha iyi misin ufaklık?"
Kulaklarına ulaşan boğuk ama huzur verici ses ile gülümsedi. Gerçekten iyi hissediyordu şuan. Az önce onu tek başına bıraktığı gerekçesiyle suçluyordu oysaki. Ama şimdi yanında olduğu için mutluydu. "İyim.. hyung.."
Bazen bazı şeylerden vazgeçemezsin. Ya da sizin için doğru olandır. Mavi saçlı değiştiremiyordu bunu. Dün yaşadıkları onca şeyi düşününce saçma geliyordu elbette ama ne diyeceğin den de emin değildi. İç güdüsel olarak onu hala saygı duyması gereken bir büyüğü olarak görüyordu. Kızıl bundan rahatsızdı elbet ama biraz sabretmesi ve zaman tanıması gerektiğini de biliyordu. Buna uygun olarak sadece ensesine küçük bir öpücük sundu.
Biraz daha iyi hissetmesi için ovalamaya devam etti. Aklın da ise ağrıya iyi gelecek bir kaç ilaç geçiyordu. Ama önce kahvaltı şarttı. Tüm bunları planlarken kolları arasında mayışmış ve yeni ağrısız uykusuna dalmış bir sincap bulunduruyordu. Sakince saçlarını okşayıp küçük öpücükler ile süsledi. Yavaş hareketlerle doğrulup giyinme odasına doğru ilerledi. Eline geçirdiği siyah bir şortu altına geçirdikten sonra sıcak havanın da etkisiyle tişörte gerek olmadığını düşünüp adımlarını mutfağa ilerletti.