Sa ulan!
Hadi yine iyisiniz bi kıyak yaptım size ;)
Sonda ki açıklamayı okuyun yoksa nah size yb✌🏻
━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━
"Ahh Sydney ve onun lanet ışıkları..
Gözlerimi kamaştırıyor."Elini hafif geriye atarak yarı da kalmış kırmızı şarabına uzandı. Yaz olmasına rağmen oldukça kapalı ve nemli bir hava hakimdi. Boğazını yakıp geçen sıvının verdiği hissiyat hoşuna gidiyordu. Muhtemelen çoktan inmiş uçak ve emanetini alması için gönderdiği menejeri ile kafası rahat dinleniyordu. Oldukça karışıktı aklı. Hele ki mavi saçlıya söylediklerini düşününce tekrar tekrar alev alıyordu her yanı. Niye böyle oluyordu hep? Neden küçüğüne karşı koyamıyordu. Neden karşı koyamadığı halde onu yanına çağrıyordu? Sürekli onu arzulaması normal miydi? Onu korumak istemesi ya da sadece kendine saklamak istemesi?
Uzun süredir savaşıyordu bu hislerle. Varlıklarına alıştığı yoğun duygular bazen zora sokuyordu onu. Az sonra hasretinden kudurduğu beden karşısına dikilecekti. Onu böyle görmesi uygun muydu. Bilmiyordu, sadece mavi saçlıyı istiyordu.
Bardağı kafasına diktikten sonra rastgele bir yere koyup havuza tamamen gömüldü. Bir süre gözleri kapalı nefesini tuttuktan sonra yüzeye tekrar çıkıp menejerinin ve özlemle beklediği huzurlu sesi duydu. Sonunda gelmişti.
Onu fena özlemişti.
Tekrar aynı pozisyonuna dönüdü bardağına kızıl içkiyi doldurduktan sonra. Işıl ışıl parlayan şehir artık rahatsız etmiyordu onu. Sadece sesini duymak bile hayata karşı bakış açısını değiştirmişti. Bu çocuk şaka olmalıydı. Kalbi deli gibi hızlanmıştı ve heyecan tüm bedenini sararken ısınmaya başladığını hissediyordu ama dıştan oldukça soğuktu. Tek bir mimik dahi oyanmıyordu içinde ki kızıl ateşe rağmen. Öyle ki gözlerine bir ışık bile yerleşmişti. Sydney'den daha parlak olduğu kesindi. Adım sesleri olduğu tarafa doğru yaklaşırken hafif bir sırıtış kapladı suratın. Oldukça tehlikeliydi. Sarı saçlının ağzından son sözler yankılanırken nefesi bir an kesilmişti.
Aynı mavi saçlının onu gördüğü an gibi.
İçinde bastıramadığı yangını onun güzel çehresine dönmek için zorlasa da gözleri inatla şehiri izliyordu. Pot kırmak istediği şey değildi. Ne olursa olsun kuralları çiğnenmişti ve bunun bir bedeli vardı.
Ona muhtaçtı ama prensip gereği cezalıydı.
Sakince bardağa uzanıp dudaklarına götürdü. Yudumunu alırken aynı zamanda tuttuğu nefesini veriyordu. Küçüğünden ses yoktu. Sarışın alanı çoktan terk etmiş alt katta otel işleriyle uğraşan turuncu saçlı kızın yanına inmişti. E tabii asıl amacı şirketin en baş CEO'su olan abisi hakkında biraz daha bilgi dilenmekti.
Olduğu yere sabitlenmiş şekilde hayatı eylemleri unutmuş olan mavi saçlıyı kızılın derin sesi kendine getirdi.
"Orada dikilmek hoşuna mı gitti ufaklık?"
Ne alaycı bir not vardı sesinde nede imalı bir bakış yüzünde. Tamamiyle donuktu herşeyi. Şehri izleyen boş gözlerinin ardında harlanan alevler yokmuş gibi sakindi. Kolay kolay duygularına teslim olmazdı ama konu bu sincap çocukken herşeyi siktirip ediyordu. Yine de cezalıydı. Her ne olursa olsun bu çöplüğü o yönetiyordu ve sözleri çiğnenemezdi. Yokluğu kabul edilemeyen, bu altın kural tüm düzeni değiştiriyordu. Kızıl oldukça disiplinli ve prensipleri olan bir adamdı. Bu kadar küçük bir olayı bile anında büyütmesi şaşılacak iş değildi. Açıkça endişelenmişti. Ama normal insanlar gibi tepki veremiyor, mavi saçlıya kıyamadığı içinde cezayı böyle veriyordu.