three, some confessions

1.2K 191 118
                                    


Güneşin tamamiyle terk ettiği gökyüzünde açık bir hava hakim olsa da soğukluk hissediliyordu. Herkesin konuşmamaya yemin ettiği bir ortamın yanında sıcak kaldığı kesindi. Öyle ki sanki her yer buz tutmuş, nefes almak bile zor geliyordu. Tek bir ses yankılanıyordu boş evin içinde. Sinirli olduğu her halinden belli olan derin bir nefes sesi. Yankılanıyor ve mavi saçlının beynini ele geçiriyordu. Haklıydı ne de olsa. Kızsa, bağırsa, çağırsa iyiydi. Fakat öyle sakin ve net çıkıyordu ki hasret çektiği o ses, içini titretiyordu. Korku değildi bu hissettikleri, yarattığı hayal kırıklığının yansımasıydı. Aynı şekilde kızıl da bu hayal kırıklığına eşlik ediyordu. Tahmin etmezdi, kuralların çiğnenmesi hoş değildi. Hele ki onun koyduğu kuralların çiğnenmesi affedilmezdi. Bir kez daha duyuldu keskin sesi.

"Yanlız konuşalım Han Jisung."

Sadece bir cümle duyuldu karşı taraftan. Oysaki mavi saçlı için birden fazla anlam içeriyordu. Konuşması için içten içe yalvardığı ses sakinleşmek için harcamıştı zamanını. Sakinleşmiş miydi? Asla. Doğru zaman değildi. Eğer ona kızacaksa bile bunu sadece o duysun istiyordu. Başkalarının yanında onu azarlamak ve küçük düşmesini sağlamak istemezdi. Kızıl da böylesi işte. En ağır eleştirileri yapmıştı lakin küçüğüne olan farklılığı her halinden belli oluyordu.

Jisung ise tamamiyle farklı alemlerdeydi. Kalbi acıyordu, bu belirsizlik ve soğukluk onu sarsmıştı. Neden böyle uzak geliyordu ona kızıl? Görmeyeceğini bile bile başını onaylar şekilde salladı ve büyüğünün elinden telefonu aldı. Adımlarını küçük küçük atıyor normalde bir kaç saniye de ulaştığı odasının yolunu olabildiğince uzatıyordu. Lakin beklediği kadar da uzun sürmedi. Odaya ulaşır ulaşmaz eli kapı kulpuna gitti ve kapıyı sesizce kapattı. Biraz önce yattığı için bozulan yatağına yönelirken gerginlikten dudaklarını ısırıyordu. Sonunda rahat bir pozisyon da oturmayı başarırken karşı taraftan gelen derin soluk sesleri stresini yükseltti. İlk başta yanlız kaldığına dair haber vermek istese de şuanlık göze batmayacak şekilde kalması gerektiğine karar verdi. Oldukça suskundu, bu kızılın hoşuna gitmedi. Genel de hep mavi saçlı konuşur, kızıl da onu dinlerdi ama şuan herşey terse dönmüş gibiydi. Yeteri kadar beklediği kanaatine varan büyüğünün sesi yankılandı tekrar oda da.

"Ne geçiyordu aklından ufaklık?"

Ne demeliydi ki? 'Çok sıkılmıştım ve sen yanımda değildin, hepsi senin hatan..' falan diyerek suçu atmalımıydı? Saçmalık. O sadece işini yapıyordu ama suçluydu öyle mi? Hem kalbi hemde mantığı buna izin vermiyordu. Sıkışmış hissediyordu, köşeye sıkışmış bir suçlu gibi. Belki de dünyanın en saçma olayı olduğu halde kötü duruma düşmüştü ama hayır durum öyle değildi. Mavi saçlının kalbi acıyordu çünkü hayal kırıklığına sebep olmuştu. Eğer başka biri ona böyle hesap sorsa sikine bile takmaz yoluna devam ederdi. Fakat ne karşısında başka biri vardı ne de o kadar cesareti. İnatla sessizliğini koruken uzun süre beklettiği için sinirlenen büyüğünün düzensiz nefes seslerine uyum sağlıyordu. Kızıl sakin kalmaya çalışsa da oldukça gergindi. Herşeyden önce endişelenmişti. Şans eseri gördüğü o videoyu izlerken kalbi atmayı bırakmış, nefesi kesilmişti. Kendini suçladı o an.

Eski anlar geldi gözlerinin önüne.
Yine aynı hatalara sebep olmaktan korktu.

Hızlıca gözlerini yumup karanlığa gömdü tüm olanları. Öfkenin endişesinin önüne geçmeye başladığını hissediyordu. Suskunluğu sevmezdi. Her gün bir kaç kelime daha fazla konuşmak için neler neler feda edeceği ses yoktu. Yeterince gerginken küçük olanın sakinleştirici tonuda gelmiyordu karşı taraftan. Sinirle açtığı gözleriyle diğerinden daha sert olan sesi yankılandı odanın içinde.

critic, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin