Bembeyaz dört duvar arasında, beyaz bir yatağın arasın da, beyaz kıyafetler içinde, soğuk tenle yatan cılız bir beden. Gözleri uzun süredir kapalı, belki de hiç açılmayacak.Parlak ve beyaz ortamı bozan bir kızıllık vardı odanın ortasında. Açık renklerin inadına simsiyah giyinmiş, aynı kızıllık gözlerinde de var. Karamele dönmüş irisleri hissiz, boş bakıyor. Soğuk teni tekrar zarar veririm diye korkmuş, ellerini tutamıyor.
Ne zamana kadar sürecek böyle? Ne zamana kadar kalacaklar böyle? Belki de hiçbir zaman eskisi gibi olamayacaklar. Biri vicdan azabı çekerken, diğerini hapsedecek beyaz yataklar.
Yaklaşık iki gün oluyordu. Küçük olan gözlerini kapatmış, inatla açmıyordu. Tabii bu onun suçu değildi elbet ama biraz çabalasın istiyordu kızıl. İki gün önce sabah saatleri acil servis ile buraya gelmişlerdi. Doktor'un hızlı müdahalesi ve kontrolleri sayesinde durumun kritik bir şey olmadığını bilseler de tekrar tekrar yaptıkları test sonuçlarında çıkanlar hiçte iç açıcı değildi.
Teşhisi tam koymak için doktor bu zamana kadar onunla beraber olan kişilerle konuşmak istemişti. Kızıl ise hiç düşünme den Kore de ki çifti buraya çağırmıştı. Durum dan kısa süre önce haberdar olan sarışın kardeşi ve Hyung'u da vakit kaybetmeden hazırlanmaya başlamışlardı. Seungmin'in dediğine göre Jisung son haftalar da çok sık uyur olmuş, sürekli yorgun ve halsiz hissediyor oluşundan geç kalkmaya başlamıştı.
Yemek düzeni berbattı. Ya bir kaç lokma yiyordu ya da hiç yemiyordu. Bazen oluyordu ki yediğini de kusuyordu. Seungmin defalarca söylese de, ısrar etse de bir türlü doktora gitmeye ikna edememişti mavi saçlıyı. Bu belirtilerle ve test sonuçlarının da doğruluğuyla birlikte daha yeni kavuştuğu, sevgisini hissettiği narin beden de orta seviye kalp yetmezliğinin olduğunu öğrendi kızıl.
Nasıl tepki vereceğini, aslında böyle bir olaya ne tepki verileceğini bile bilmiyordu. Doktor çekingence dile getirmişti tüm bu olanları. O gece yaşadıkları şeyler yüzünden bedeni oldukça fazla yorulmuş, yüksek adrenalin nedeniyle ara sıra nefessiz kalmış, heyecanlandığı için kalbi hızlandığından bedeni sıcaklaşmıştı. Gecenin sabahına doğru çektiği ağrı sadece kasıkların da değildi ama Jisung bunu fark edememişti. Başının dönmesi ve mide bulantısı da bu yüzdendi. Demir eksikliği ve kasıklarında ki hamlama yüzünden ayakta kalamamıştı evet ama bedenin uyuşması ve el titremeleri de bu belirtilerdendi.
Bu küçücük bozuklukların meydan olduğu şeyi düşündü kızıl. Kendini tutamamasının bedelini düşündü. Yanı başında acı çekerken bunu fark edememesini düşündü. Düşünmek istemiyordu tabii ama düşünülmeye zorlanıyordu. Bu iki gün hayatının en zor zamanlarını kaplıyordu, Jisung uyanmadıkça da artıyordu anlar. Kim bilir bu iki gün kaç iki haftaya, kaç iki aya dönüşecekti.
Dönüşecek kadar zamanı var mıydı ki?
Olmalıydı. Bu kadar kolay bitemezdi değil mi? Bitmemeliydi. Lütfen bitmesin.
"Yalvarıyorum Han Jisung, sana yalvarıyorum..
Tüm benliğimle yalvarıyorum. Beni çileden çıkartan o inatçılığını şimdi de kullan."
Dolu gözleriyle inatlaştığı gibi inatlaşsın istiyordu.
"Sana yemin ederim ki eğer beni burda öylece bırakırsan asla affedilmeyeceksin."
Dudaklarından dökülen her kelimeler ardından getiriyordu başka bir yaşı.
"Kiraz çiçekleri açana kadar zaman veriyorum ufaklık."
Buz gibi ellerini tuttu daha sıcaklığına alışamadığı bedenin.
"Tanrı şahidim olsun o zaman gelinceye dek kahvelerini tekrar açmazsan seni buna ebediyen pişman ederim."