TW: Seks
Kurumuş dudakları,
Ve dudaklarını ıslatmakla yükümlü olan bir diğeri.Karanlık odayı aydınlatmaya çalışan tek bir mumun alevinde, dans eden bedenler vardı şimdi. Ritme ayak uydurmak gerekirdi. Eller belden aşağı iniyor, dudaklar can yakıyordu.
Göğüsler, nefes alışverişleri hızlandıkça birbirine çarpıyor. Eller artık birbirini bulmuş, hiç bırakmayacak kadar birbirine kenetlenmiş parmakları. Gözleri önüne perdeleyen saçlarını tek seferde toplamış sarışın. Alnı açık, bedeni odayı alevlendirmeye çalışan mum kadar sıcak. Bedeni değil, gözleri. Gözleri alevlendirebilir ancak. Gözler her birbirine dediğinde bir kıvılcım. Yanıyordu vücudu, her bir hareketinde içinde felaketler yaratılıyordu. Durmak ne bilmezdi. Bu dudakları da ayırmayı hiç istemiyordu.
Nefeslerinin yankılandığı bu oda, serin olmasına aldanmaksızın birbirlerini ısıttıkları yerdi. Kızaran yanaklarıyla öyle doyasıya öpülesi duruyordu ki Kaveh bakmaya kıyamazdı. Öpmek istiyordu, onu daha çok öpmek istiyordu. Dudakları hala birlikte olsa dahi Kaveh daha fazlasını istiyordu. İsterdi. Partnerinin kolları beline sarılmış, eli ensesini okşar haldeyken dudaklar ayrıldı aniden. Geri çekti kendini genç adam. Beraber oynaştığı bedenin üzerindeydi. Üzerindeki, yakası çekiştirmekten açılan beyaz tişörtü bir çırpıda çıkarıp kenara fırlattı. Ellerinin gerçekten bedeni üzerinde gezinmesine izin verdi. Her dokunuşunda Kaveh gitgide daha fazla tahrik oluyordu.
Çiftin öpücükleri inlemeleri arasında daha da vahşi bir hal alır almaz, iş daha da derinlere kaydı. Yaşlar akıyordu mavi gözlerinden, elleri sırtında, beyaz tenini sertçe tırnaklarıyla kasıp kavuruyordu. Dudaklar uyuşuktu. Karşısında Kaveh varken vazgeçemezdi. Onu o kadar arzulamışken ondan ayrılmak, ondan ayrı kalmak, bedenleri saniyelik süreyle nefes almak adına dudaklarıyla ayrıldığında bile hissedilen hafif serinlik sarardı bedenini. O bırakılma korkusu. Ona ihtiyacı varken ondan vazgeçemezdi. Yalvarıyordu ona canını yakması için. Onu hissetmek istiyordu.
Saatler sonra, birbiri üzerinde izler taşıdığı bedenler ayrıldığında, bir göz ilişti.
Yatağa bakıyordu. Bakışları huzursuz, sert, boş değildi ancak o an her şey boşunaymış gibi hissettiriyordu. Kapının ardından izliyordu öylece. Hiçbir şey yapmıyordu. Tek yaptığı kendi yatağının üzerinde sevişen Kaveh ve Nilou'yu seyretmekti.
Doğruldu yatağında. Nefes nefeseydi.
Al Haitham?
Saat kaçtı?
Akademi?
13.42
13.42!!?
Hasiktir.
Geç mi kalmıştı? Önce nefeslerini düzene soksun bir. Yüzünü elleri arasına alıp bir iki dakika bekledi. Yatağın üzerinde oturup yeri seyretti boş bakışlarla. Var gücüyle bağırdı. Sesinin çıktığı kadar. Nefret ediyordu ondan. Onun bu davranışları yüzünden deli olmuştu. Ne görmüştü, Nilou'nun onunla seviştiğini mi? Dalga mı geçiyordu? Hayır, hayır öyle olmayacaktı. Al Haitham onun hayatını mahvetmesine izin vermeyecekti. Daha fazla acı çekmek istemiyordu. Son birkaç aydır, evde "Nilou." diye dört dolanan bir herif görmekten sıkılmıştı artık. Onlar birlikte olamazdı, sevgili olamazlardı.
Kaveh'e aşıktı.
Çok, hem de.
Tanrı misali yüceltmişti onu gözünde. İnkâr ediyordu her vakit. Ama ortadaydı. Cyno ve Tighnari'ye sorsanız Al Haitham gerçekten manyaktı. Aşkından gözü görmüyordu bir şey. Hayatının merkezinde o vardı. Tapıyordu ona. O en iyilerine layıktı. Her anında onunla beraberdi. Onu en güzel şekilde o sevebilirdi. O, iki üç gün önce tanıştığı, kendini bile ifade etmekte güçlük çeken kızlara değmezdi. Al Haitham onu sevilebilecek en güzel halde seviyordu. Küçüklüğünden bu yana yakarışları onun içindi. "Tanrıya şükürler olsun..." diyordu. "O, benim için yaratıldı." Cyno dediyse, gerçekten manyak olmalıydı.
Manyak olmuştu da. Tamamen dağılmış düşünceleri arasında toparlanmaya çalışarak ilerliyordu. Başı ağrıyordu, hem de deliler gibi. Çıldıracaktı. Bir eliyle başını tutuyor diğer eliyle destek alarak banyoya doğru ilerliyordu. Zor duruyordu ayakta. Gördüklerinin şokunu üzerinden atamamıştı. Işığı açmak istedi. Elini kaldırdığı vakit bir pat küt ses işitti. Ondan mı geldi diye bir durdu. Etrafa bakındı kısılan gözleriyle. Yere serilmiş bir kutu gördü. Kutunun içinden saçılan kağıtlar vardı.
Ağır hareketlerle kutuya yöneldi. Eğildi hafifçe, yerdeki kağıtları karıştırıp içlerinden birini seçti. Baş ağrısını falan unutmuştu artık. Derin bir nefes aldı sonrasında mektubu kısık bir sesle okumaya başladı.
"Benim, Nilou! Nasılsın bakalım? Seni çoook özledim. Uzun zamandır görüşemiyoruz, biliyorsun. Sana yüz yüze söyleyeceklerim de vardı. Aslında söyleyecek çok şeyim var... Buradan başlamam biraz saçma oldu biliyorum. Direkt konuya girdim üzgünüm. Mesajlarıma bakmıyorsun, aptal gibi hissediyorum hahah. Her neyse tek çare bu sanırım: Buradan yazmak. Ya da nasılsın deyip konuyu da kapatabilirim. Ben uzun zamandır içimde tuttuğum şeyler hakkında yazıyorum şimdi. Lakin söyleyemiyorum. Cesaret edemiyorum. Korkağın tekiyim-"
"Siktir! Bu ne?"
Elinde tuttuğu kağıt parçasını bir yana savurdu öfkeyle. Şoka uğramıştı. Böyle bir şeyle karşılaşmayı inan hiç beklemiyordu. Nilou üstüne ona aşk mektupları mı yolluyordu? Belki de şu an sevgililerdi. Hayır, imkanı yok. Olsa haberi olurdu. Kaveh zaten evde dört dönüyor. Sence onlar sevgili olacaklar ve bundan Al Haitham'ın haberi olmayacak mı? Bir de kutuyu saklamış. Şaka gibi. Siktiğimin yarım akıllısı dolabın içine koymamış ama! Rafa kaldırmış. Sevgili ev arkadaşı sence 'bu nedir?' diyerekten açıp içine bakmaz mı? Yahut gösteriş manyağı mı? 'Bak benim flörtüm var.' Mı demeye çalışıyor? Ezikleniyor ha sanki Al Haitham. Umursamaz görünse de ondan çok daha duygusal biri. Belki de o yüzden şu an bu halde, duvar dibine çökmüş ağlıyor. Elinde mektuplar, onun yanında olmasına ihtiyacı var.
Sevgili olamazlardı. O, Kaveh'i onun kadar güzel sevemezdi.
En sevdiği çiçeği bilir miydi? Ya da en sevdiği yemeği?
Sevmediğini bildiği halde her gece oturup Al Haitham ile polisiye diziler izlediğini,
Cyno'yu onunla tanıştıran kişinin Tighnari olduğunu,
Boş vakitlerinde oturup saatlerce, hatta aylarca sadece bir çizimle uğraştığını,
Al Haitham'ı çizmekten çok hoşlandığını,
Babasını çok sevdiğini,
En sevdiği mevsimin yaz olduğunu,
Yağmurlu günlerde çizim yapmayı daha çok sevdiğini,
Çok unutkan ve dağınık biri olduğunu, Al Haitham'ın sürekli koca götünü topladığını,
Doğum gününde Al Haitham'ın ona bir anahtarlık aldığını, taktığı ilk günden bu yana onu asla çıkarmadığını,
Gösterişli takılardan çok hoşlandığını,
Al Haitham'ın kıyafetlerini, sırf kokusu üzerine sindiğinden giymeyi çok sevdiğini bilir miydi?