Gece güneşi

37 7 0
                                        


"İmkansız dedi gurur riskli dedi tecrübe
manasız dedi mantık denemeye değer dedi kalp"
                                                                        -La Edri

          İlahi bakış açısı
         Her zaman ki gibi gün aymadan sahile gelmişti. O hep kendi içinde sesisizdi. O hep kardeşinin annesinin babasının hatalarını çekiyordu. Daha 17 yaşında küçük bir çocukken mecbur bırakılmıştı buna. Sorulmamıştı fikri. Hep bir şeyleri alttan alan kişi olmuştu. Kardeşi yaramazlık yapar üstüne alınırdı. Babasının yaptığı hataları görmezden gelir dahil olurdu. O gün değişti düşünceleri. Kendi olmak istedi. Yaptığı fedakarlıkların görünmesini istedi. Görünür olmak istedi. Kötü olmak onu görünür kılacaksa yapacaktı. Umrunda değildi artık. Dışardan mükemmel bir hayat sürüyordu güya. Oysa insanlar içine girse yaşadıkları hayatın, arkalarına bile bakmadan kaçacaklardı. Güvenecek kimsesi yoktu. O öyle dertli olunca ne sigara içenlerdendi ne de konuşanlardandı. Saçma bulurdu sigarayı insan neden kendini zehirler bile bile diye düşünürdü.
Karşısında duran banka yürüdü yürüdü yürüdü... sonunda gelebilmişti. Aslında bilerek yolu uzatmıştı. Banka oturdu. Mecburen eli telefona gitti. Bugün annesinin istediği evin içi tasarlanacaktı falan işte anlamazdı bu işlerden annesini kırmamak için bir gününü buna ayırmıştı. Şu mimar kızı aradı. Mehmet abinin önerisiyle bulmuştu onu. "Günaydın" dedi net bir sesle. "Günaydın" diye yanıt aldı uykulu bir sesten. Tatlıydı. Evet tam olarak tatlıydı. Sevimlide denebilirdi herneyse aynı şey zaten diye geçirdi içinden. "Bir sorun mu var" diye tekrar bir ses yükseldi. Nedensizce dudakları kıvrıldı. Anlam veremedi içindeki neşeye. Bir ses insanı nasıl mutlu edebilirdi ki. Hem onu henüz tanımıyordu bile. "Ne zaman müsait olursunuz bir iki ay sonraya planlasak çok geç olur mu? Birde umarım rahatsız etmemişimdir." dedi resmi bir sesle her zaman hissettiklerini çok iyi saklardı. "Hayır rahatsız etmediniz benim için uygun 17 eylül desek uygun olur mu?" diyen uykulu sesi onu dahada neşelendirmişti. "Tamam öyleyse benim için uygun" dedi çok mu resmiydi ya. Hayır her zaman yeni tanıdığı insanlara karşı böyleydi. Ama sanki onu yıllardır tanıyormuş gibi hissetti. Neydi bu şimdi daha yüzünü bile görmemişti. Adının Ahu olduğunu biliyordu. "Güzel" diye mırıldandı. "Çok güzel adı..." diyordu ki derin düşüncelerden kurtulması pek uzun sürmedi. Malum eski nişanlı denen bir sorun vardı. Bu nerden çıkmıştı ki şimdi. "Sanada günaydın" dedi sırıtarak. Birde utanmadan yanına oturmuştu. Nasıl sevgili olmuştu onu bile anlayamamamışken birden nişanlanmışlardı neyseki uzun sürmemişti nişanlılık falan hem sevmiyordu ki kim isterdi sevmediği biriyle evlenmeyi bu tür şeyler karşılıklı olurdu. "Günaydın Asya" diyerek geçiştirdi. Bir dakika o hala nişan yüzüğünü mü takıyordu? Hala bizi nişanlı sanma olasılığı yüzde kaçtı? Diye düşündü. "Aşkım senin aldığın elbiseyi giydim nasıl olmuş mu?" Demesiyle yerinde kaskatı kesildi.  bu kız delirmişti baya baya delirmişti hemde baya temiz delirmişti delirmişti işte ya. Hayal falan görmediğine emin olmak için gözlerini kırpıştırdı. Hayal değildi. "İyi Asya ama biz ne sevgiliyiz ne de nişanlı" dedi. Her ne kadar onu sevmesede onu üzmek gibi bir amacıda yoktu. "Ama aşkı-" diyecekti ki. Telefonu çaldı arayan kişi ne isterse şuan ona yaptırabilirdi. Lambada ki cin gibiydi dileklerini gerçekleştirirdi. O derece minnettardı. Telefon ekranına baktığında gördüğü isimle amaçsızca dudakları kıvrıldı. Ahu... şu iç mimar kız. Bekletmeden açtı. Asya ise memnun olmamış bir ifadeyle ona bakıyordu. Konuşmasına fırsat vermeden "Efendim güzelim" dedi. Ne ne dedim ki ben şimdi asıl şimdi büyük sıçtım diye düşündü. Asya ise ağlayacakmış gibi ona bakıyordu. "Ne diyorsun sen be yani siz şey ne diyorsunuz siz." Sırıttı ciddi cidi sırıttı. Hayta kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. "Evet yavrum o dediğinden" deyince iyice sinirlenmişti. Tanımasada seviyordu bu kızı Aramı ona çeken bişeyler vardı. "Yanlış kişi yanlış ben sizin güzelinizde yavrunuzda olmuyorum" diye bağırdı. Cevap vermedi dinledi öyle. "Kime diyorum cevap versenize" diye bağırınca daha yeni yeni idrak edebilmişti olayı. Bir yandan eski nişanlısı bir yandan daha tanımadığım ama bir şekilde sevdiği bi kız. Boktan bir durumdu harbi boktan bir durumdu. "Birtanem ol o zaman" bunları diyen ağzımı kırayım dedi burnundan solurken tabii sesli dile getirmemişti bunu. "Oğlum birtanen de güzelin de yavrun da olmuyorum arkadaşın bile olmuyorum dalga mı geçiyosun sen benle" diye çemkirdi evet baya baya çemkirdi. Hoşuna gitmedi değildi şimdi doğruya doğru yalan söylemezdi sevmezdi yalanı dürüsttü hep hepte dürüst insanları sevmişti belkide Asyaya bu yüzden ısınamıyordu bir çok kez yalanını yakalamıştı. "Tamam güzelim on dakikaya ordayım en geç." Dedi neşeyle. Asyanın kaşlarını daha da çattı. "Gelme bir yere istemiyorum sapık salak ." Deyince bu sefer dediklerini yalanlar gibi cık dedi dilini damağına vurarak. "Öptüm yavrum" deyip telefonu kapattı. Baya baya yüzüne kapattı. Asya "se- sen sevgili mi yaptın Aram" dedi. Şükür anlamıştı. "Evet" diyerek sırıttı. Üzmek istemiyordu ama başkada seçenek bırakmamıştı. Dur bir dakika sevgilim var demişti. Az önce ne kadar dürüst olduğundan ve asla yalan söylemediğini idda eden de oydu sanırım arada olur ufak tefek yalanlar. Toz pembe yalanlar. Pek toz pembe gibi değildi ama neyse diye düşündü. Asyayı daha fazla dinlemeden kalktı. Ve eve doğru yürümeye başladı.

ARAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin