Bölüm 1

29 7 8
                                    

Kelebeklerim yeni bir kitapla karşınızdayım. Umarım kitabı beğenirsiniz. Eminim ki bizim ömrümüz diğer kelebekler gibi bir gün olmayacak.

Kitaba başlama tarihi alalım şuraya .😍

 Kitabımı oylayıp yorum yaparsanız çok mutlu olurum.


Gözlerimin önünde uzayıp giden uçsuz bucaksız masmavi deniz, etrafımdaki çam ağaçlarının yapraklarına çarpıp ses çıkaran hafif soğuk rüzgar, cıvıl cıvıl öten kuşların sesi, ağaç diplerinde rüzgar esintisiyle sallanan papatyalar insana yaşama sevinci veriyordu. Yeşil, yumuşak çimenlerin üzerinde oturmuş, doğanın huzur veren sesini dinliyor, arkadaşlarımın gelmesini bekliyordum. Her hastane çıkışı buraya gelmeme rağmen burayı ilk kez bu kadar sessiz ve huzurlu görüyordum. Bazen burada çok fazla araba geçtiği için doğanın sesini duyamasam da yalnızca buranın görüntüsü bile beni rahatlatmaya yetiyordu.

Kollarımı arkama yaslayıp oturmuş gökyüzünü seyrediyordum ki doğrulup kol saatimden saate baktım. Damla saat beşte burada buluşacağımızı söylemişti fakat kendisi geç kalmıştı. Yirmi dakikanın geçtiğini bile fark etmemiştim. Sağ tarafımdaki yeşil çimlerin üzerinde duran beyaz çantamı elime aldım ve telefonumu çıkardım. Damla'yı arayacaktım çünkü geç kalmıştı ve buluşacağımızı unutmuş olabilirdi. Damla'yı aramak için telefonu elime aldığımda arkamdan birinin beni dürttüğünü fark ettim. Hızla arkamı döndüğümde Damla arkamda durmuş bana bakıyordu ama yalnız değildi. Yanında uzun boylu, geniş omuzlu ve yapılı bir adam daha vardı. Adamın kim olduğunu düşünürken "Selam." Dedi Damla.

"Selam." Yanında ki kişinin kim olduğunu sorar gibi Damla'nın yüzüne bakıyordum. Damla fark etmiş olmalı ki "Tanıştırmayı unuttum, bu Kerem." Dedi yanında ki adamı işaret ederek. Açık sarı saçlı, hafif kalın kaşlı, erimiş çikolata renginde gözlerle, solgun bir çizgiyi andıran dudaklara sahip bu adamın adından çok kim olduğunu merak ediyordum. Gözlerinin içine bakarak elimi uzattım ve "Memnun oldum, Kerem." dedim, o da aynı şekilde elimi sıkarak, "Ben de memnun oldum, Beste." Dedi. İsmimi biliyor muydu? Büyük ihtimalle Damla söylemişti.

Hâlâ ayaktaydılar ve ben daha fazla dayanamayıp "Hadi oturun, öyle durmayın, oturun" dedim. Damla karşıma otururken Kerem ise yanıma oturmuştu. Yanımda oturması beni rahatsız etse de ayıp olmasın diye bir şey diyemedim, ne de olsa Damla'nın arkadaşıydı. Rahatsızlığımı belirtmek istercesine sağ tarafa geçerek onun biraz daha uzağına oturdum. O sıra da Damla, "Kerem'nin üniversiteden arkadaşım olduğunu söylemeyi unuttum, o da benim gibi mimarlık okudu ve şu anda büyük bir şirkette mimar olarak çalışıyor" dedi. "Öyle mi, sen hangi şirkette çalışıyorsun?" Soruyu Kerem'ye sorduğum çok belliydi. Kerem soruyu ona sorduğumu anlamış olmalı ki, "FGA mimarlık şirketinde çalışıyorum" dedi. Mimarlıkla ilgili hiçbir bilgim olmamasına rağmen bozuntuya vermeden "Biliyorum çok duymuştum adını baya iyi bir mimarlık ofisi orada çalışmak büyük şans diyorlar." dedim. Kerem gülerek "hahaha, komik kızsın Beste seninle iyi arkadaş olucaz gibi geliyor." Dedi. Neye güldüğünü anlamadağım için biraz bozulmuştum ama çok belli etmedim

Konuşmaya o kadar dalmıştık ki saatin sekiz olduğunu fark etmemiştim. Başta Kerem'ye gıcık kapsamda, konuştukça Kerem'ye daha çok ısındım. Aslında eğlenceli biriydi ve göründüğü gibi değildi. Sonuçta, her insan aynı değildir, bu yüzden çok fazla önemsemedim. Uzun bir yolculuktan sonra eve vardım. Hemen önlüğümü çıkardım ve kendimi banyoya attım, duşun yorgunluğumu biraz olsun alacağını düşünerek kısa bir duş aldım. Odamdaki dolabımdan birkaç kıyafet alarak üzerimi giyindim. Aperatif bir şeyler yemek için mutfağa doğru ilerlerken aniden çalan zil ile kapıya doğru ilerledim. Bu saatte kimse gelmezdi, gelse gelse Semiha teyze olabilir düşüncesiyle kapıyı açtım. Semiha Teyze'nin geldiğini düşünerek homurdanarak kapıyı açtım ama kapının önünde kimse yoktu. Başımı öne uzatıp binanın içine baktım ama bina bomboştu, ya yanlışlıkla zile basmışlardı ya da mahalledeki çocuklar yine zile basıp kaçmışlardı, tam kapıyı kapatırken ayağım bir şeye çarptı ve başımı eğdiğimde kapının önünde bir kutu gördüm. Kutunun sipariş ettiğim paketlerden biri olduğunu düşünerek yemek masasının üzerine bıraktım ve kendim için akşam yemeği hazırlamaya başladım. Yemekten sonra bulaşıkları yıkadım ve kendimi televizyonun karşısındaki kanepeye attım. Genelde yatağımda değil kanepede uyuduğum için kanepede bir yastık ve Temmuz ayı olduğu için ince bir battaniye vardı. Kanepeye uzandıktan sonra televizyonu açtım ve kanallar arasında gezinmeye başladım. Dün geceki dizinin tekrarını izliyordum ki göz kapaklarım ağırlaştı ve uykuya daldım.

İçimizdeki PsikopatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin