30 Aralık 2005 CumaJeongin
"Jeongin, oğlum uyanın artık." odamın kapısını çalan annem yüzünden gözlerimi zorla da olsa açmış ve hemen dibimdeki sevgilimin yeni uyandığı için kıstığı ela irisleriyle karşılaşmıştım. Çok tatlı bakıyordu şu anda.
Kollarımı biraz daha sıkılaştırıp esnemiş ve hafifçe doğrulmuştum Hyunjin'in üzerinden. Gözlerimi ovup saçlarımı geri attım. Hyunjin kollarını belime dolayıp beni kendine çektiğinde istemeden gülmüş ve yüzünü ellerimin arasına almıştım. Annemden tekrar uyanmamızla ilgili bir ses duyuldu.
"Uyandık anne!" dedim Hyunjin'in uzamış saçlarını geriye doğru itip yüzünün her bir bucağını parmak uçlarımla turlarken. Gülümseyerek bana bakıyordu, aptal mısın aşkım ya? Öyle bakma aşık olurum.
Hyunjin'in dudaklarına minicik bir öpücük bırakıp geri çekildim. Suratının aldığı hâl hoşuma gittiğinde bu küçük buselerimi devam ettirmek geldi içimden. Yüzünün diğer her yanına, yanaklarına, burnuna, dudağının kenarına ve gözlerinin üzerine sürdüm öpücüklerimi. Her bir öpücüğüm sırıtışını daha da büyütüyor, gözlerinin giderek küçülüp ince bir çizgi hâlini almasını sağlıyordu.
Dudaklarımı çenesine bastırdığımda sesli bir gülücük bıraktı ve yataktaki yerlerimizi değiştirip altına aldı beni. Ben şaşkınca ona bakarken bu sefer o başladı küçük öpücüklerini yüzüme sunmaya. Ellerimi göğsünden yukarı çıkarıp boynuna doladım. Çok seviyordum onu ve birbirimize sevgi vererek geçirdiğimiz her anı.
Eğilip yanağıma uzun bir öpücük bıraktı ve alınlarımızı birleştirip burnunu burnuma sürtmeye başladı. Öpücüklerini yanağıma dize dize boynuma ulaşmış ve kafasını oraya gömmüştü. Burnunu boynuma sürttü ve bulunduğu yeri koklarken öpmeye başladı. Çok huylandırıyordu şu anda beni.
Gülmeye başladığımda o da güldü ve kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Garip ama güzel bir bakışmaydı, ela irisleri sanki göründüğünden fazlasını barındırdığını anlatmaya çalışıyordu bana. Sanki mümkün olsa, duyguları o güzel gözlerinden üzerime akacaktı. Çok yoğundu bakışları.
Ne zaman yaklaştığını bile bilmediğim dudaklarımız birbirini bulurken vücudumu aniden bir titreme sarmıştı. Kısa ama duygulu öpücüğümüzü sonlandırdığında önüne doğru düşen saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdım.
"Çok uzadı saçların." sırıttı ve üzerimden kalkıp yataktan çıktı.
"Sana da günaydın." gözlerimi devirip yanına gittim ve o sandalyeye attığı üstlerini tekrar giyerken bir süre onu izledim.
"Günaydın mı denir, şapşal." omuz silkip gömleğinin düğmelerini kapatmaya başladı. Ben de çıkardığım pantolonumu giyip üzerime öncekinden daha kalın bir üstü giymiştim.
"Şuna bak." deyip beni çağırdığında yanına gittim ve gösterdiği saate baktım. Saat sekiz buçuğa geliyordu, neredeyse iki buçuk saat uyumuştuk burada.
"Çok sorumsuzuz Hyunjin, Bang Komiser bizi öldürecek." omuz silkip elindeki kemeri pantolonuna geçirdi ve tokasını da kapatıp üzerini düzeltti. Dip boyası geldiği için normalde olduğundan daha tatlı olan sevgilime arkadan sarılıp kafamı omzuna yerleştirdim.
"Bizi öldürecek diyorum, beyefendideki rahatlığa bak." güldü ve ondan ayrılmamı sağlayarak beni kapının önüne doğru ittirdi.
"Hadi gidip bir şeyler yiyelim. Komiser Bang'i de kafana takma, hiçbir şey yapamaz." yine de doğru değildi. Her ne kadar Hyunjin'in uzak kalmayı istemesinin normal olduğunu düşünüyor olsam da benim karakolda olmamam için bir bahane yoktu ortada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
suç tutkusu. hyunin.
Fanfiction"Bu gün, 29 Aralık 2005 Perşembe günü. Bu günden neredeyse bir yıl önce Seul kan dondurucu bir cinayete tanıklık etti, ama hiç kimse bu cinayetin devamının geleceğinden haberdar değildi... Seul'ün alakasız yerlerinde kesilmiş kadın bacakları bulunma...