16 Mart 2006 Perşembe
Jeongin
Son birkaç aydır bir rüyayı yaşıyor gibiyim. Rüya dediğime de bakmayın, daha çok kabus gibiydi son birkaç ay. Seo Changbin'i araştırmak için geldiğim Seul'de, Seo'nun maskesi ardına saklanmış adama sırılsıklam aşık olmuştum. Başlarda ondan tek istediğim yakınlığı olduğunu bildiğim Seo'ydu fakat sonra bir şekilde beni kendine bağlamayı başardı.
Birden bire sanki buraya gelişim, numaradan ona yaklaşmış oluşum ve diğer her şey gerçekliğini yitirmişti. Sadece o vardı, o ve ben. Tabii bir de bacaklar.... Kesik bacaklar... Kesik kadın bacakları... Her şey gözlerimin önünde olmasına rağmen inkar etmek en kolayıydı benim için, sapkın bir şekilde insan etine bağımlı olmasını istememiştim. Bildiğim hâlde istemediğimden öyle değilmiş gibi davranmak daha kolay geldi.
O, şimdi saçlarımı büyük bir şefkatle okşarken bile bu düşüncelerin vücudumu sarıp sarmalaması ne denli içimi yakıyordu anlatamam.
"Ne düşünüyorsun?" dedi sessiz bir şekilde. İki saati bulan sevişmemizin bütün yorgunluğu üzerime çökmüşken yavaşça araladım gözlerimi.
"Bu iş bitince seni öldüreceğim." dedim kelimeleri toparlayabildiğimde. Ne saçlarımdaki eli birden duruverdi ne de yüzümü inceleyen koca ela irislerinden ufak da olsa bir korku geçiverdi. Sadece dudaklarına kondurduğu gülücüğü büyüdü bir nebze.
"Böylesi daha iyi olacak." dedi hâlâ yüzüme hayran hayran bakarken. "Chanyeol piçini öldürdükten sonra kendi ayaklarımla yanına geleceğim." Chanyeol piçi... O öldükten sonra resmen her şey bitecekti. Hyunjin sanırım zaten kabul etmişti sonunu, ben ne yapacaktım peki ondan sonra? Ayrıca, ayağıma gelmesi de ne anlama geliyordu? Zaten birlikte gitmeyecek miydik Chanyeol piçini öldürmeye?
"Neden ayağıma gelesin? Birlikte gideceğiz." dedim hafifçe doğrulmaya çalışarak. O ise büyük bir sakinlikle beni omuzlarımdan tutarak yatağa tekrar yatırmış ve alnıma küçük bir öpücük bırakmıştı.
"Özür dilerim. Seni tekrar tehlikeye atmayacağım. Felix sana göz kulak olacak." dedi ve benim karşı çıkmama bile müsaade etmeden çıktı odadan. Bütün yorgunluğuma rağmen peşinden gitmeye çalıştığımda ise kapıyı suratıma kapatmış ve kilitlemişti.
"Hyunjin! Saçmalama! Aç şu kapıyı!" kapıya vurarak açmasını söylesem de hiçbir şekilde açmadı kapıyı.
"Seni seviyorum bebeğim." yalandı! Birlikte gidecektik!
"Yalancı piç! Bana yalan söyledin! Resmen bana yalan söyledin! Sikeyim! Nefret ediyorum senden!" odanın kapısına ne kadar vurursam vurayım çoktan kapının önünden ayrılmıştı Hyunjin. Öldüreceğim bu adamı ya! Sinirle kapıya tekme attığımda serçe parmağımdan bütün vücuduma yayılan ani acı ile yüksek bir çığlık koptu boğazımdan. Kendimi acıyla tekrar yatağa attım. Amına koyayım böyle işin gerçekten.
"Orospu çocuğu, resmen burada kaldım ya! Offff!" derin bir iç çekerek alnımı ovdum ve kendime düşünmek için birkaç saniye tanıdım. Şu anda anadan doğma çırılçıplak olduğum için önce bir giyinmem lazımdı. Sonra eğer Felix kapıyı açmazsa kırabilirdim bile, bilmiyorum.
Etrafa dağılmış kıyafetlerimi zor bela bularak üzerime tekrar giydim. Kirli bunlar amına koyayım ama yapacak bir şey yok.
"Felix! Felix aç şu kapıyı!" birkaç dakika daha Felix'e doğru bağırıp kapıyı açmasını söylememe rağmen açmayınca bütün gücümü omzuma yükleyerek kapıyı kırmaya çalıştım. Sadece çalıştım çünkü bırak kırabilmeyi gram oynatamamıştım kapıyı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
suç tutkusu. hyunin.
Fanfiction"Bu gün, 29 Aralık 2005 Perşembe günü. Bu günden neredeyse bir yıl önce Seul kan dondurucu bir cinayete tanıklık etti, ama hiç kimse bu cinayetin devamının geleceğinden haberdar değildi... Seul'ün alakasız yerlerinde kesilmiş kadın bacakları bulunma...