Jack ve Alex adeta kafayı yiyordu. Çocukları gözlerinin önünde birden yok olmuştu. Alex gözleri dolu dolu olan eşini sakinleştirmeye çalışıyor bir yandan da Seherbazlara Severus'un nasıl kaybolduğunu anlatıyordu. "Merak etmeyin bay Brown çocuğunuzu kesinlikle bulacağız emin olabilirsiniz." Seherbazlardan biri söyledi, Alex kafasını olumlu anlamda salladı "Başka şansım yok zaten." Jack ve Alex bitap olmuş halde çocuklarının iyi olduğunu düşünmekten başka bir seçenekleri yoktu.
.................
Severus hipnotize olmuş gibi çocuğa bakıyordu, küçük boy bir lord gibi gözüküyordu. "Hey iyi misin dedim?" Sirius'un sesi istemsizce kibirli çıkmıştı. Severus kaşlarını çattı "düzgün sorabilirsin ayriyeten yüksekten düştüm her tarafım yara içinde sence iyi miyim?" Sirius kaşlarını çattı "sen kız mısın?" Severus kaşlarını çattı "her saçı uzun olan kız mı oluyor ya!" Sirius utanmıştı bu utancını saklamak için bu sefer başka bir şey sordu "peki sen bir bulanık mısın?" Severus duyduğu hitapla daha da sinirlendi! Hadi ama büyümüş hali de küçük hali de hiç çekilmiyordu bunun "sensin bulanık! Kanın ne kadar saf olursa olsun eğer düzgün düşünemezsen kan saflığının ne önemi var" Severus arkasını döndü ve gitmeye başladı, eğer nerede olduğunu kestirebilirse eve dönmek için yardım isteyebilir.
Ne kadar yürüyordu bilmiyor ama arkasından onu köpek gibi takip eden çocuğu öldürecek çok az kaldı! arkasından bir inleme sesi geldiğinde normalde hiç arkasını dönmeden gidecekti ama ailesinin ona öğrettiği kurallar yüzünden bunu yapamadı. Arkasına baktığında çocuk bir taşa takılmış ve yere düşmüştü. Severus Sirius'un yüzüne baktığında o ağlamaklı ifadeyi gördü, derin bir iç çekip yanına gitti "izin ver bakayım babam bu konuda bir kaç şey öğretmişti"
Sirius çocuğa dolu gözlerle, baktı annesi onun bu halini görse kesinlikle ceza alacaktı ama elinde değildi! Zaten annesi atmıştı dışarı üstü biraz kırışmıştı, diye babası gelene kadar dışarıda kalması gerekiyordu ceza böyleydi ama merakı yüzünden ormanda kaybolmuştu şimdi de çok korkmuştu. Ondan bu çocuğun peşinden gelmişti. Severus yara olan yere baktı yakında bir ufak bir göl vardı, Sirius'un bacağını orada yıkayabilirdi. Sirius'u tuttuğu gibi kaldırdı ve göle doğru götürdü.
"pantolonunu biraz sıyır yıkayalım" Sirius olumlu anlamda kafasını salladıktan sonra çocuğun dediğini yaptı. Severus yarayı yıkarken Sirius'un ağladığını duydu "hey o kadar da büyük bir yara değil acısı birazdan geçer ağlama" açıkçası Sirius utanmıştı ağlamaması gerekirdi, ne olurdu biraz ailesi gibi olsaydı! Ama ilk defa biri onunla ilgileniyordu bu onu istemsizce duygulandırmıştı, kafasını olumlu anlamda salladı Sirius.
Severus işini bitirdikten sonra pantolonun paçasını aşağıya çekti ve ayağı kalktı. Elini çocuğa uzattı -eğer böyle bir şey yapıyorsa suçluluk duygusu yüzünden bu çocuk azkabanda 12 yıl boyunca suçsuz yere yattığı için- "hadi gel birini bulalım ailelerimize haber versinler" Sirius yutkundu, kafasını salladıktan sonra elini tuttu. Gülümsedi istemsizce ilk defa kardeşi hariç biri onu kendi isteğiyle tutmak istiyordu, bu anı ikisinden de gelen karın guruldamasıyla bozuldu.
Severus dudak büzerek "keşke babamın getirdiklerini yedikten sonra gitseydim" Sirius istemsizce güldü, fazla sesli gülmüş olacak ki hemen ağzını tuttu "annemi bulursak bu kadar sesli güldüğümü söylemezsin değil mi?" Severus nefes alamadığını hissetti, Regulus ve Sirius'un ne denli kötü bir çocukluk yaşadığını anımsadı.
Sirius bir müddet dayana bilmişti ama Regulus ölene kadar dayanmıştı, buruk bir şekilde gülümsedi "merak etme söylemem, hadi yiyecek bir şeyler bulalım." çocuğun elini tuttuğu gibi gördüğü elma ağaçlarının oraya götürdü. Bura tanıdık geliyordu, hatırlıyordu! Burası Regulus ve onun yeriydi Hogwarst yakınlardaydı oraya gidebilirlerdi, karnı ona aç olduğunu hatırlattı, pekala ilk bir şeyler yesin sonra giderlerdi.
Sirius ağaçlara baktı "nasıl alacağız peki çok yüksek" sızlanır gibi söylendi. Severus ona yan yan baktı ve ağaca doğru elini uzattı ve iki elmayı dalından kopartıp önüne getirdi. Normalde bunu onun yaşındaki bir çocuk bunu yapamazdı ama o kendini bildi bileli asasız sihirde iyiydi sihir çekirdeği diğerlerine göre daha yüksekti. Severus elmaları aldı birini Sirius'a uzattı "yer misin?" Sirius içten bir şekilde gülümsedi "vay canına ilk defa böyle yapan birisini görüyorum ve teşekkür ederim yerim"
Elmalarını yedikten sonra Hogwarst'a doğru yola çıkmışlardı daha yolun başındayken yaşlı büyücü Dumbledore onlara gülümseyerek yanlarına doğru geliyordu "demek Hogwarst arazisindeki davetsiz misafirler sizmişsiniz." Severus hemen konuşmaya başladı "efendim buraya yanlışlıkla geldik, aslında ben tesadüfi sihir yüzünden cisimlenerek ormana düştüm. Orada karşılaştık" Dumbledore gülümseyen bir ifadeyle gözlerinin içine bakıyordu. Severus bu yaşlı adamın kendisinde zihinefendi uygulamasına karşı zihinbendini güçlendirmeye çalışıyordu. Dumbledore anlık olarak kaşını çattı ama kimse görmeden geri düzeltti, yani o öyle olduğunu düşünüyordu. Çocukların omuzlarından tutarak okula doğru gitmeye başladılar.
Çocuklar Dumbledore'un ofisinde onunla birlikte oturuyorlardı. Seherbazlara haber verilmişti birazdan aileler ile birlikte burada olacaklardır. "Evet sevgili çocuklar merline çok şükür ki sizi hayvanlardan önce buldum." ikisi de kafasını salladı Dumbledore'un gözleri Severus'un üzerindeydi, bakışılarını ondan çekmeden konuşmaya başladı.
"ah sevgili çocuğum seni bir yerden tanıyormuşum gibi hissediyorum ama tam çıkaramadım annen veya baban bu okulda okudu mu?" Severus birden kendisine yöneltilen soruyla yutkundu "aslında efendim annem Elieen Prince burada okuyordu ondan benzetmiş olabilirsiniz." Sirius birden konuşmaya daldı "Prince mi? hani şu en eski büyücü ailesi olan Prince'ler?" "Başka Prince ailesi olmadığına göre onlardır ama öldüklerini duydum geriye kalan tek Prince annemdi" Dumbledore'un kaşları şaşkınlıkla kalktı Elieen demek.
"Ah çocuğum kesinlikle annene çok benziyorsun. Resmen kopyasısın, o nasıl peki iyi mi?" Severus kısa bir duraksama yaşadı ama yine de cevap verdi "aslında annem öldü ve babama ne olduğunu bilmiyorum profesör" duyduklarıyla şok olmuş bir şekilde yüzüne baktı ama çocukta oynamayan mimikler odadaki iki kişinin de şaşırmasına neden oldu, Severus konuşmaya devam etti "ben daha beş yaşındayken öldü ondan yetimhane-"
Birden odanın ortasında Orion ve bir seherbaz ortaya çıktı. Seherbaz Dumbledore selam verdikten sonra Severus'u çağırdı çocuklar odanın ortasındaki iki adama doğru yaklaşıp birbirlerine veda ettiler "görüşürüz Sirius" diğer çocuk gülümsedi "görüşelim Severus." Sonra odadaki iki büyük çocuklarla beraber ortadan kayboldu.
Dumbledore'un gülümseyen yüzü bir anda sinirli bir hal aldı. Sanki karşısında ikinci bir Tom vardı onun kadar sakin ve duygusuzdu nereden baksın hikayeleri hemen hemen benziyordu, çocuğun zihnini okumaya çalışırken engellenmesi de cabası! Bir şekilde bu çocuktan kurtulması gerekiyordu öyle ya da böyle tekrar bir Karanlık Lord yaratamazdı.
...........................
"Seni -öpücük- çok -öpücük- özledim -yine öpücük- " Alex eşinin bu haline kahkahalarla gülüyordu. Daha bir kaç dakika önce ikisi de sanki birer ölüymüş gibi davranıyorlardı ama şimdi bir Seherbaz ve Severus geldiğinde tüm dünyalar onların olmuştu. Adam Severus'u bıraktığı gibi gitti ama Jack Severus'u bırakmayı reddetiyordu Alex bile onları izlerken boğulmuştu zavallı Severus'u düşünemiyordu. "Tamam sevgilim ama izin ver Severus banyo yapsın olur mu? hem yaralarına da bakalım." Jack bir kafa hareketiyle onayladı ve yukarı Severus'la beraber çıktı hemen peşlerinden de Alex.
Evett bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız
Normalde James'la karşılaştıracaktım ama çok klişe olur diye Sirius yaptım
Bundan sonra Hogwarst serüveni başlıyorr
Ama kararsızım Severus'u Slytherin mi yapsam? Ya da Gryffindor mu?
Sizce Severus'u hangi eve koymalıyım?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğuş
FanfictionSeverus Snape öldüğüne emindi o zaman neden beş yaşındaymış gibi görünüyordu?