1.1

288 65 133
                                    

Oy ve yorum 🚓
•••

Polis olmanın aslında fazlasıyla zorluğu vardı ve bunlardan biride bağlanmaktı. İster istemez tehlikeli işlere bulaşıyorduk. Birini arkada bırakma gibi şeyler yaşamamak için bu zamana kadar günü birlik takılan ben için, bu oldukça farklı bir başlangıçtı.

Peşime takılan deli çocuğu sevmiş onunla sevgili olmuş üstüne üstlük şu an manevi babasıyla birlikte kahvaltı yapıyorduk.

Hayat garipti. Bir o kadar da sürprizlerle dolu.

"Aah işte öyle evladım. Hiç ele avuca sığmazdı ama yine de çok akıllıydı Jeongin. İkisini nasıl bir arada yapabiliyor bu yaşıma geldim ama hala bilemiyorum."

İstemsizce güldüm. Akıllı ve Jeongin. Arada bir bağlam görememiştim. Yaşlı adam neye güldüğümü sorgulamadan gülümserken bacağıma yediğim tekme ile sustum. Jeongin. Masanın altından baldırıma tekme atarak yoğun bir acı bırakmıştı bacağıma. Dişlerimi sıkarak yalancı bir gülümseme ile çaprazımdaki gri gözlüye baktım. Aynı benim gibi bana bakıyordu.

Normal bir çift olmamız beklenemezdi zaten.

"Bu yaşlı adam küçük oğlunu emanet edebilecek birini bulduğu için artık çok mutlu." Yanındaki oğluna baktı ve gururla gülümsedi. "Çok güzel büyüdün. Herşeye rağmen hemde."

Saçını gözü dolu bir şekilde okşayıp gülümsediğinde ağzımdaki lokmayı yavaşça çiğnedim. Dün gece hastaneye kapatmaktan bahsetmişti Jeongin. Bu bir varsayım değildi. Tepkisi ve kelime kullanımına bakılırsa Jeongin gerçekten psikolojik nedenlerle hastahaneye yatmış biriydi. Deli dolu tavırlarının bir noktada normal olmadığını biliyordum ama... Bu ciddi bir meseleydi ve o her türlü sorumdan kaçarak konuyu başka yere çekmiş gece gece beni çok güzel manipüle etmişti. Konuşmak istemiyordu. İçimden bir ses manevi babasıyla alakasız diyordu duruma. Yani.

Gerçek ailesi tek seçenekti.

Bakışlarımı tabaktan kaldırıp babasının ilaçlarını veren çocuğa baktım. Kötü bir ailede doğmak... Bu biraz tanıdık gelmişti.

"Ben birazdan çıkacağım çocuklar. Hyunjin'di değil mi? Yarın akşama yemeğe de bekleriz oğlum. Köri yaparım size."

"Neden hala o işe gidiyorsun anlamıyorum. Hastasın zaten. Dinlenmen gerekiyor baba."

"Bu yaşlı adam bu düzene çoktan alıştı. Hadi hadi soğutmayın kızarmış ekmekleri."

Jeongin'in çatık kaşlı hali oldukça endişeli duruyordu. Fazlasıyla ilaç içiyordu Bay Tsu. Evet. Soyadları aynı değildi. Bu da aslında az önce düşündüğüm teoriyi boşa çıkıyordu. Eğer ailesiyle arası o kadar kötü olsa soyadını değiştirmez miydi? Bilmece gibiydi onun hakkındaki herşey. Sonuca ulaşmak isterken daha çok içine giriyordum sanki. Derin bir nefes aldım ve elimdeki peynirli sarımsaklı ekmekten bir ısırık daha aldım. Güzel yapmıştı. Birlikte gittiğimiz her yerde ödemeyi bana yaptıran biri olarak fazla iyi kahvaltı hazırlıyordu.

"O kafe... Gerçekten sadece Felix'e mi ait?"

Gri gözlerini kıprıştırıp düşündü. Kaşlarımı çattım. Düşünecek ne vardı- "Felix kim... Ah! Lixxie. Doğru ya kafe açmıştı daha yeni."Oldukça sıradışı tepkiyle öylece ona baktım. Az önce arkadaşının adını unutmuştu. "A. Uzun zamandır yanına gitmiyorum. Muhtemelen görünce beni dövecek."

Kendi kendine gülüp ekmeğini ısırdığında onu izledim. Gözlerini zevkle kapatıp kendi yaptığı yemeğin tadını çıkarıyordu. Ne sorduğumu çoktan unutmuştu veya cevap vermek istemiyordu. Boşverdim ve bay Tsu'nun sıcak sohbetine karşılık verdim. Sevgiliydik. Elbet birbirimizi daha çok tanıyacak ve birbirimize öyle güvenip içimizdekileri açacaktık. Ben kendimi saklarken ona suç atamazdım.

 Artifice •hyunin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin