7.Bölüm

5 2 0
                                    

(Yazar Anlatımı)

Hiç kimse katil hakkında bir ipucu bulazken aralarından birisi ipucu bulmuştu. Fakat kimse ona güvenmediği için o kişi de bulduğu ipucuyu kimseye anlatmıyordu. Herkes birbirlerinden şüphelenirken diğer kişi sadece düşünmüyordu, aynı zamanda bulduğu ipucuyla ne yapacağını anlamaya çalışıyordu.

Aslında çoğu kişi ondan şüpheleniyordu, bunun nedeni ise Batuhan'ın o çatıdayken söylediği 'katilsin' sözüydü. O sözden sonra da herkes Kardelen'den şüphelenmeye başlamıştı.

Batuhan, Karan ve Alp'in ortasında otururken Nisa ve Keskin'in neden gittiğini düşünüyordu. Aslında bu durumu sadece Batuhan değil Alp ve Karan'da düşünüyordu ama asıl meseleleri bu olmadığı için o düşünceyi görmezden geliyorlardı.

Karan ve Alp, Batuhan'a dik dik bakmaya başladıklarında Batuhan o sırada neden bu ikilinin ortasında oturduğunu düşündü. Çok gerilmişti! Kaçamak bir bakış attı Batuhan yanında oturan iki bedene. Bu bakışı yakalayan ikili ise gülmemek için yanaklarını kemiriyorlardı.

En sonunda Karan; "Kardelen hakkında ne biliyorsun? Neden ondan şüpheleniyorsun?" Dedi, bu sözlerde Batuhan'ı korkutmaya yetti de arttı. Anlatmalı mıydı yoksa anlatmamalı mıydı bilmiyordu ki! Önce Nisa'ya anlatmalı sonra anlatacaksa bu ikisine anlatmalıydı, böyle değil!

İkisine de tek tek baktığında soğuk bakışlarla ona bakan Karan onu bir hayli korkuturken en nihayetinde anlatmaya karar vererek konuştu. "Tam emin değilim ama Kardelen bizim okulda ki çocuklardan birisine uyuşturucu verirken gördüm. Sizce de böyle birisi katil olmaz mı?"

Alp ve Karan şakınlık içinde birbirlerine bakarken Alp içinde bir şeylerin kopup gittiğini hissediyordu. Kime güvenmeliydi bilemedi bir an. Hem uyuşturucu satıyor olması onu katil yapar mıydı? Bilmiyordu, Batuhan'ın doğruyu söyleyip söylemediğini de bilmiyordu.

Alp öylece masaya bakarken Karan şaşkınlığından kurtularak "Bunu bize daha önce söylemeliydin. Olayın üzerinden bir buçuk ay geçti ve bu sikik bilgi bizim hiçbir işimize yaramayacak. Hak ettiği cezayı almayacak." Dedi öfkeyle.

Batuhan ise pişmanlık içindeydi. Tam olarak hiçbir şeyden bahsetmemişti ve ilerde bahsettmediği için çok pişman olacağını bilmeden bencilliğine sığındı. Dudaklarından ise "Özür dilerim" sözlerinden başka bir şey dökülmedi. Tek diyebileceği buydu çünkü.

Sessizlik içinde biraz daha oturup çay içerlerken Keskin yorgun bir halde yanlarına gelmişti. Herkes ne olduğunu merak etsede sessizliği bozmadılar zaten bir süre sonra da Keskin "Kalkalım" diyerek ayağa kalktı ve kafeden ayrıldı, hemen arkasından da Karan ve Alp çıktı dışarıya.

Batuhan'da daha fazla durmadı ve hesabı ödeyerek dışarıya çıktı. Düşünceleriyle boğuşa boğuşa evine doğru ilerlerken diğer üçlü de düşünceler içinde yan yana yürüyorlardı.

Keskin, Kardelen olayını düşünerek Nisa'yı aklına getirmemeye çalışıyordu, Alp ise salaklığına küfürler ederek Kardelen'in bunu yapıp yapmadığını düşünüyordu. Karan'da aynı şeyleri düşünürken bu sessizliği kendi düşüncelerini dile vurarak bozdu.

"Belki yapmamıştır, sonuçta görmedik"

Alp sessiz kalırken Keskin onaylayan bir mırıltı çıkarıp "Batuhan'ın doğruyu söylediği ne malûm?" Dedi.

Bilmiyorlardı, doğruyu söyleyip söylemediğini, suçlunun kim olduğunu bilmiyorlardı ve bu bilinmezlik onları öfkelendirmekten başka bir işe yaramıyordu.

Alp derin bir nefes aldı ve sakin olmak oçin kendine kısa bir süre tanıdı, o sürenin sonunda ise "Ben Kardelen'in yanına hidiyorum" dedi ve diğerlerinin konuşmasıma izin vermeden arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Bir süre sonra yürümek yetmeyince koştu.

Arkasından şaşkınca bakan arkadaşlarını ise görmedi. Alp gözden kaybolana kadarda aynı şaşkınlıkla onu izlediler ve sonunda olayı Keskin özetledi.

"Aa manyak"

Bir süre daha boş sokağı izledikten sonra Karan, hastaneye gitmek için Keskin'le vedalaştı.

Neredeyse her gün hastaneye gittiği için Keskin hiçbir şey dememişti. Biliyordu çünkü Karan'ın Arya'ya karşı beslediği duyguları. Hatta onları tanıyan herkes birbirlerine karşı bir şeyler hissettiklerini biliyorlardı, nasıl bilmeyeceklerdi ki? Karan'ın Arya'yı kıskanması, herkesin içinde hiç konuşmadan saatlerce Arya'yı izlemesi duygularını ele veriyordu da Karan bir türlü anlayamamıştı.

Pişmandı, keşke diyordu Karan; keşke daha erken fark etseydim.

Günlerdir hissetiği pişmanlıkla ofladı, oflamaktan başka yapabileceğide yoktu zaten.

Uzun yolu düşünceleriyle beraber gittikten sonra hastaneye girdi ve ezberlediği Arya'nın kaldığı kata hızlı adımlarla çıktıktan sonra kaldığı odaya girdi. Girdiği gibi de dudaklarından içli bir nefes kaçarken bembeyaz tenine ve her zaman ışıldayan ama şuan soluk gözüken kahverengi saçlara baktı. Farklı gözüküyordu ama yine de güzeldi.

Sedyenin hemen yanında ki koltuğa oturarak genç kızın elini avuçları içine aldı ve küçük bir öpücük bıraktı. Konuşmadı, öylece izledi aklına kazımak ister gibi dakikalarca izledi.

O uzun sessizliği bozan şey ise çalan telefonuydu. Arya'nın elini bırakmadan kot cebinde ki telefonu çıkartıp kimin ardığına bile bakmadan kulağına yasladı.

İlk bir, iki dakika hiçbir ses gelmezken bir anda hıçkırık sesi geldi. Derin nefesler eşliğinde kulaklarını ince, hafif ağlamaklı bir ses doldurdu. "K- Karan lü-lütfen" hemen ardından bir hıçkırık daha gelirken kız durmadı titreyen sesiyle devam etti "Öl- öldürecek beni, yal-yalvarırım bi-bir şey yap" ağlama sesleri ve hıçkırık sesleri bir birine karışırken köpek havlama sesi geldi. Karan ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, bir yandan da kızı tanımaya çalışıyordu.

"Ar-Arya, Arya'ya bu-bunu yapan bu-burada. B-beni öldürecek"

Karan çatılan kaşlarıyla hızla oturduğu yerden kalktı, bu sırada da konuşan kızı tanımıştı. Sude'ydi, Arya'nın yakın arkadaşı.

"Sude, önce sakin ol ve bana nerede olduğunu söyle" Karan telaşla konuşurken hıçkırık sesi çoğaldı, çoğaldıkça köpek havlama sesleri de artıyordu. "B-ben b-bilmiyorum. Bu-burası çok ka-karanlık. Ö-nümü bile göremiyorum" Sude daha çok ağlamaya başlamıştı ama yine de konuşmaya çalıştı. "O-orman gibi a-ama değil gibi de, s-sanki park gibi b-bir yer"

Karan anlattığı yeri bilmiyordu, şu anda ne yapacağını da bilmiyordu. Polisi mi aramalıydı?

"B-beni öl-öldürecek, lüt-lütfen yardım et"

"Kim? Sude, kim o?"

Sude daha çok ağlamaya başlarken hıçkırıklarının arasından zorda olsa konuştu. "Öğretmen E-" devam edemeden bir kurşun sesi geldi, hemen ardından bir gürültü sesi gelirken telefon kapanmadan önce duyduğu tek şey Sude'nin çığlığıydı.

Karan endişeyle kulağında ki telefonu çekip polisi aramak için numaralara tuşlarken ince, tiz bir ses tüm hareketlerini durdurdu. Arya'ya bağlı cihaz tiz bir ses çıkarırken hemen önünde ki ekranda ki çizgilerin düz bir hal aldığını gördü.

İçeriye doktor ve birkaç hemşire girerken Karan öylece bakıyordu Arya'nın o solgun yüzüne.

Ölüyor muydu?

Karan'ın kalbi sıkışırken bu düşünceyi atmak istedi zihninden, ölmezdi çünkü söz vermişti.

Peki herkes sözünü tutar mıydı? Ölecek olsa bile?

H.U&E.N.Ö

Merhaba okurlarım. Gördüğünüz üzere kitabımız son hızla ilerliyor. Sizi bazı konuda bilgilendirmenin vakti geldi diye düşünerekten bu önemli haberi veriyorum. Öncelikle kitabımız belli bir kritere gelirse bazı yayınevlerine göndereceğiz ve kitabımızı çıkaracağız. Hatta arkadaşımla beraber kafamızda bir iki yayınevi var. Olaylar geliştikçe size bilgi vereceğimizden emin olun. İnstagramdan 100 takipçiye ulaşınca sizinle iletişim haline geçeceğiz. Her gün en az 2 tane post vb. şeyler atacağız.

Katil hakkındaki düşünceleriniz neler? Biraz bahsederseniz sevinirim.

Sevgilerimle...

PERDENİN ARKASINDA KALANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin