Görev

39 5 0
                                    

BÖLÜM BEŞ

'Çiçeklerim, bolca yorum yaparak kitabın akışını değiştirmemiz gerekiyor.'

GÖREV

Kendimde kusur olarak gördüklerim ne mi? Gülümsemem, çığlıklarım, benden habersiz akan gözyaşlarım ve kontrolsüzlüğüm. Bir çok kusurum vardı. Bunları gizlemek için üç yılımı heba etmiştim ama dönüp bir bakıyorum hiç etkisi olmamıştı.

Araba, devasa bir malikanenin bahçesine giriş yapmıştı. Sırayla park edilmiş siyah arabalar çok fazlaydı. Bizimkilerin arabalarını da görmüştüm. Benden önce gelmişlerdi. Arabada öylece beklerken Ayaz'ın sesini duydum.

"Planımızı dinlemeden hareket etmen çok tehlikeli biliyorsun değil mi?" Büyük ihtimalle bir yere gizlice sinmiş benimle konuşuyordu. Şoför dışarıya çıkmış kapının önünde bekliyordu.

"Pişman olmayacaksın Ayaz." Kulağıma gelen bir gülümsemeye takıldım ya da fazla düşündüğüm için hayal olduğunu düşündüm. O kadar gülümsemekten uzaktı ki. Gülüşünü bile hayal etmekte zorluk çekiyordum.

"Sizli, bizli konuşmayı bıraktın mı?" Ne yani arabada kalıp sohbet mi edeceğim? Halinden çok memnun gibi konuştuğunda gözlerimi devirdim.

"Giriş yapıyorum." Dudağım kıvrıldığında gözlerimde ki parıltıyı hissetmiştim. Salona giriş yapacağım için biraz heyecanlıydım. Görevler beni hep olur olmadık duygulara çeviriyordu. Belki bunun sayesinde oyunculuğum gelişiyordu. Sarışına yaptığımdan sonra.

İşaret parmağımı büküp cama tıkladım. Şoför duyduğu sesle arkasına döndüğünde ceketini ilikleyerek tek eliyle kapımı açtı. "Teşekkür ederim." Şoföre bakmadan dışı beyaz iki katlı büyük malikanenin kapısına adımladım. Etraf görevliler dışında insan barındırmıyordu. Hava almaya bile mi çıkmaz kimse? Ne tür bir hipnoz bu böyle?

Evet biz ajanlar dışında tahminimce 300'e yakın insanın yarısını hipnoz etmiş olabilme ihtimali çok yüksekti. Bizden kimse bunu düşünmemişti ama ben her ihtimale karşı bu önlemide almıştım.

Kapıya yaklaşmadan önce Ayaz'a seslendim. "Ayaz Gizay, kulağımda ki küpelerin aktifliğini kontrol edebiliyorsun değil mi?" Diye sorunca ilk bir kaç saniye ses gelmedi.

"Evet?" Demekle yetindiğinde gülümsedim. İhtiyacım olacaktı.

"Güzel, benim küpelerimi zamanı geldiğinde etkisizleştirmeni istiyorum?" Rica değil, emir de değildi. Planıma uyan bir hareket olduğu için itiraz etmedi ama sonradan soracağını biliyordum. Küpeler aktif olduğu sürece planım devredışı kalacaktı. Bunu istemezdim.

Kapıya yaklaştığımda kapıda ki personel bana bakarak "Davetiyeniz var mıdır efendim?" Saygıyla konuştuğunda başımı salladım. "Sofia Camelia." Dediğimde bakmaya  gerek duymadan önünü ilikledi. Önümde ki kraliyet şatosunu andıran büyüklükte ki kapıyı benim için açıp önümden çekildi. Giriş yapmadan önce ceketimi çıkartarak adama uzattım. Bir emanetmiş gibi dikkatlice alıp başını eğdi. Bu kadarına gerek yoktu? Bu hipnoz ise çok kuvvetli olmalıydı. Şimdiden biraz gerilmiştim.

Elbisemin küçük bir detayı.. Sırtımdan kalçamın bir tık aşağısına kadar açıkta kalan siyah saten elbisem. Sırt dekoltem herkesin dikkatini çekecek kadar cüretkardı. Açılan sırtımın her iki yanımdan açılmamaması için altın zincirle desteklenmişti. Her ihtimale karşı bir rüzgar esintisine bakardı açılması. Bunu istemezdik değil mi? Tabi ki hayır.

Bir acı Bin Acı Son Acı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin