BÖLÜM SEKİZ
CEHENNEM ATEŞİNE GİRİŞ
İçim acıyordu, her zerrem uyuşmuş, ruhum ise benden bağımsız hayatını sonlandırmaya meyilliydi. Ne çok tükenmişlik, ne çok azimlik bende vardı.
Negatifliğimi, ruhumun tükenmişliğini, uyuşmuş bedenimi, kafamda dönen zehirli sarmaşıklarla donatılmış düşüncelerimi engelleyen mucizevi cesur yürekliliğim sayesinde şu an hayatta olabilirdim.
Gözlerim sonsuzluğa kapanır diye düşünürken karanlığın içinden küçük bir hüzmeyle karşılaştım. Gözlerim ışığı o kadar uzakta görüyordu ki ilkinde yanlış görüp beynimin bir oyunu diye düşündüm.
"Uyan kızım."
"Hadi okula geç kalacaksın güzelim. Uyan." Naif ve bir o kadar huzuru anımsatan bir kadının sesi kulaklarıma doluyordu ama uzaktaydı. Varmak istiyordum ama varış noktası yakın gibi gözüken bir gökkuşağı gibiydi.
"Resmen kızım şu an kışlık uykusunda, inanamıyorum. Bu uyku da neyin nesi böyle, hemen uyanıyorsun yoksa seni babana söyleyeceğim." Gözlerim aniden günışığına açıldığı gibi yataktan fırladım.
"Tamam kalktım işte, hazırlanıyor ve çıkıyorum." Annem arkadan kıkırdama eşliğinde bana bakarken ben kalbimin korkusunu belli ettirmemeye özen gösterdim. Kıyafetlerimi üstüme geçirip çantamı alarak odadan ayrıldım. Annem çoktan aşağıya inerek kahvaltıyı masaya dizerek oturmuştu.
Bugün babam yoktu çünkü küçük bir iş görüşmesi için dışarı çıkacağını söyleyerek gitmişti. Odada konuşurlarken kulak misafiri olmuştum.
"Kahvaltı etmeden nereye kızım." Kapıya varmadan yakalanmıştım. Bir suçlu gibi arkama yavaşça dönerek anneme baktım. İki kolunu önüne kavuşturup annelerin normal ama sahte kızgınlığıyla beni izledi.
"Anne gerçekten iştahım yok. Söz senin için tost yiyeceğim ama şu an arkadaşlarımı bekletemem ve geç kalacağım." Anneme üzgün bir şekilde bakarak bir an önce bana üzülüp izin vermesini bekledim ve verdi.
"Seni çok seviyorum annem." Öpücük atarak evden koşarak çıktım. Anneme sarılamadım. Annem bilmiyordu ki teması yeni yeni sevmemeye başladığımı..
"Özür dilerim anne, seni kandırdığım için özür dilerim." Gözlerimden bir yaş akarken çantamda ki gerekli eşyalarla birlikte elimle iyice kavrayarak koşmaya başladım.
Bugün okul değil benim ölüm yıl dönümümdü. Bugün bana bir hediye armağan edecekti babam. Kendisinin çok beğeneceği ama benim kahrolacağım bir hediye.
Hediyeler her zaman beni germiştir. Babam her bir acıyla birlikte, bir hediye vererek tatlıya bağlayan bir psikopattı.
Anneme kendisini belli ettirmezken kızına her bir detayını ilmek ilmek gösterirdi.
Gözlerim açıldığında nerede olduğumu ilk başlarda anlayamadım. Hala gün ışığı olduğuna göre akşam olmamıştı. Mert'in bana sarılışından sonra bayılmıştım ve şu an yatağın üstünde uzanıyordum. Odada biri var mı diye baktığımda sağ tarafıma bir koltuk çekilmiş halde oturan Ayaz'ı gördüm. Benim uyandığımı daha farketememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir acı Bin Acı Son Acı
Teen FictionBabası tarafından yönetilen Hera, Yıllardır hafıza kaybı yaşayan Hera Goddess ruhsuz bir canavardan farkı kalmazken bir gün İtalya'da ki görevlerinin bittiğini ve Türkiye'ye dönüp ajanlığa devam etmesi istenir. Hiç beklemediği bir anda Türkiye'ye g...