XII. Bölüm

39 8 7
                                    

"Ted.."

İsmimi duymaktan her zaman keyif aldım. Ama hiçbirinde bu kadar çok keyif aldığımı hatırlamıyorum.

"Ted yapma."

Sözleriyle durmamı istiyor
vücudu dokunuşum için kıvranırken.

Bütün ağırlığımı üstüne verip onu benimle beraber yere, ıslak çimlere düşürüyorum.
Bileklerini yakalayıp yere sabitliyorum ve bana ne yaptığımı sorarcasına bakıyor. O böyle savunmasız ve kırılgan yerde çıplak ve ıslak yatarken kendime hakim olamıyorum. Eğilip boynuna küçük ısırıklar bırakıyorum. Nazik tenini morarana kadar emiyor ve öpüyorum. Hızlanan nefesi, inlemeleri, durmam için yalvarması, hepsi içimdeki saldırmaya hazır vahşi hayvanı daha da cesaretlendiriyor. Uzaklaşıp güzel yüzüne bakıyorum.

"Lütfen.."

Bileklerini daha sıkı kavrıyorum.

"Pişman olacağımız bir şey yapma."

Yağmur mu yoksa kendi gözyaşı mı olduğunu ayırt edemediğim su damlaları yanağından çenesine doğru süzülüyor.
Kelimeleri zihnimde anlamsız sesler halinde yankılanıyor, onu duyuyor ama ne söylediğini dinlemiyorum.
Tekrar eğildiğimde dudaklarını sertçe ısırıp kanını tadana kadar devam ediyorum. Dilimi içeri zorluyorum. Salya ve kan karışıyor. Biraz önce içtiği biranın aromasını alıyorum.
Üstünden sadece bir anlığına kalkıyorum, onu karnının üstüne ters çevirip sonra tekrar ağırlığımla vücudunu yere sabitliyorum. Kurtulmaya çalışıyor. Bana karşı direnişini kırmak için bileğini arkadan tutup büküyorum.

"Ahhh!"

Tüm kontrolün bende olma hissi başımı döndürüyor. Bugüne kadar denizin altında fokurdayan bir volkan gibi bastırdığım dürtülerim nihayet bir tsunami etkisi yaratmak üzere. Her şeyi yıkıp yok edecek bir güçle dalgaların içimde yükseldiğini hissediyorum. Dişlerimi tekrar boynuna geçiriyorum. Serbest elim onun pantolonunu çözdükten sonra kendiminkini çözüyor. Boxerımı sadece işimi görecek kadar indiriyorum. Önce parmaklarım vücudunun en hassas bölgelerinde bir keşif turuna çıkıyor. Sıcaklığı ve direnci tam hayalimdeki gibi. Benim olanı alırken cüretkar, sert hareketlerle ilerliyorum. Kelimeler inlemelere ve sızlanmalara dönüşüyor.
Benimle mücadele etmekten yorgun şekilde kaderine teslim olduğunda işte o zaman gerçekten ona sahip olduğumu biliyorum. Kulağına fısıldıyorum:

"Sen benimsin."

Bu büyülü cümle dudaklarımdan döküldüğü anda ona daha çok inanmaya başlıyorum. Saçlarını nazikçe okşarken aniden sertçe çekiyorum.

"Sadece benim."

Cevap olarak yüksek sesle inlemeye devam ediyor. Hızlanıyorum. Artık yoğunluğundan bunalacak kadar zevkle doluyorum ama uzun sürmüyor. Bütün vücudum son bir kez güçlü bir itişle kasılıyor ve kendimi tamamen bırakıyorum. İçine boşalıyorum. Geri çekildiğimde aşkımın kanıtı bacaklarının arasından yoğun bir şekilde süzülmeye devam ediyor.
Birkaç dakika boyunca derin nefesler alırken tüm olan biteni kafamda birleştirmeye çalışıyorum. Hıçkırıklarının sesi beni kendime getiriyor. Şimdi dalgaların tekrar çekilme zamanı. Geride korkunç bir enkaz bırakıyorlar. Öyle ki ona bakarken şefkat yerine mide bulantısı hissediyorum. Çabucak toparlanıp ayağa kalkıyorum. Böyle bir durumda ne söyleneceğini bilmediğimden susmayı tercih ediyorum. Kulübeye doğru dalgın yürürken çamur içinde hala çıplak ve öyle kısmen hareketsiz yatan Jeffrey' e bakmak için bir an duruyor ve düşünüyorum.

İşte aşk. Şu şiir kitaplarına konu olan... Aşk böyle istilacı, yıkıcı ve pazarlık kabul etmeyen habis bir şey.

Çabuk Polisler Gelmeden!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin