~Sana Yandım~

122 17 4
                                    

8 yıl önce;

Arda yeri döven adımlarla koridorun diğer ucunda gördüğü manzaraya doğru ilerliyordu. Bu çocuğu daha iki gün önce Alya 'ya yaklaşmaması konusunda uyarmamış mıydı? Canına mı susamıştı yoksa Arda ona ne kadar ciddi olduğunu yeterince iyi anlatamamış mıydı?

Sert adımları ikilinin yanında son bulduğunda Alya'nın tedirgin bakışları onun öfkeli bakışları ile birleşti. Bu bakış hiç hayra alâmet değildi ya hadi hayırlısı.

Elini karşısında duran gencin omuzuna bastırdığında Alya ileri atılmamak için kendini güçlükle zapt etti. Şimdi burada bir olay çıkarırsa tüm sınıf arkadaşlarına ve hocalarına rezil olurlardı. Üstelik herkes aralarında bir şeyler olduğuna da kesin bir şekilde emin olurdu. Ki bu Alya'nın gerçekleşmesini hiç istemeyeceği bir şeydi. En azından şuan için bu durum duyulmasa daha iyi olurdu. Henüz herşey çok yeniydi. Ve annesinin haberi olmasına rağmen Alparslan beyin o günkü çıkışından sonra babası bu arkadaşlığı pek onaylamıyordu. Alya gizli saklı sürdürdüğü bu arkadaşlıktan bir süre daha babasının haberdar olmasını istemiyordu.

Arda genç çocuğun canını acıtırcasına omuzlarını sıkmaya devam ederken gözlerinden ateş saçarcasına gözlerine baktı ve tısladı.

" Hatırlıyor musun arkadaşım, seninle günler önce bir şey konuşmuştuk?"

Çocuk dik başlı bir ifadeyle " hatırlıyorum " karşılığını verdiğinde ellerini daha fazla sıktı. Genç çocuk bu defa dayanamadı ve onun ellerini omuzlarından ittirdi. Arda onun bu çıkışı karşısında daha da öfkelendi. İki gün önce karşısında sus pus duran, o pısırık oğlanın böyle bir tavır sergilemesini beklemiyordu.

" Hayırdır" dedi terslenerek. " Sana bir cesaret gelmiş"

" Öyle" dedi çocuk geri adım atmayarak.

Arda kaşlarını çattı. " Sorun değil" dedi o sert ifadesini koruyarak.
" Ben sana bilahare kim olduğumu hatırlatırım. O vakit iki gün önce yaptığın gibi kuyruğunu kıstırıp gidersin "

" Hatırlatsana" dedi çocuk bir adım ileri çıkarak. Şimdi göğüsleri birbirine çarpıyordu.

" Kaşınma " dedi Arda ağzının içinde konuşarak. " Şimdi yeri de zamanı da değil "

" Kaşınıyorum n'olacak?" Diyerek üsteledi karşısında ki. Onu çileden çıkarmaya çalışır gibi bir hâli vardı.

Arda sabır dilenir gibi havaya kaldırdı bakışlarını. Ardından onu omuzlarından iterek kendinden uzaklaştırdı. Çocuk ani bir hızla aralarındaki mesafeyi kapattı ve yumruğunu Arda'nın yüzüne indirdi. Alya korku ile onun adını haykırdı.

"Arda..!"

Arda bu ani saldırıya hazırlıksız yakalandığı için şaşkınlığı birkaç saniye sürdü. Alya 'ya teskin edici bir bakış attıktan hemen sonra o yumruğun karşılığını en sert şekilde verdi. O sırada koridor ufaktan meraklı birkaç seyirci ile dolmaya başlamıştı. Alya tedirgin bakışlarla gelenlere baktı. Bu saçmalığa hemen bir son vermezlerse rezil olmaları kaçınılmazdı. " Arda.." dedi yalvarır bir tonda. Utanmasa herkesin içinde ona yalvarabilirdi. Yeter ki, hocalardan biri gelmeden bu saçmalığa bir son versin. Arda onu daha fazla üzmek istemedi. Patlayan dudağında ki kanı elinin tersiyle sildikten sonra işaret parmağını havada sallayarak " bu burada bitmedi. Seninle daha sonra hesaplaşacağız" diyerek arkasını döndü ve uzun adımlarla oradan uzaklaştı.

Şimdiki Zaman;

Alya çaresiz düşünceler içinde geçirdiği günlerin sonunda tüm cesaretini toplayıp karargâha gitme kararı aldı. Onunla konuşmasının vakti gelmişti. Madem kader yollarını bir kez daha birleştirmişti, ona sunulan bu ikinci şansı elinin tersiyle itemezdi. Bunca yıl çektikleri acı artık canına yetmişti. Hiçbir sır sonsuza kadar saklı kalmıyordu, bunu iyice anlamıştı. Onun buraya yeniden dönüşü, vaktin geldiğinin en büyük kanıtıydı. Bunca zaman elini kolunu bağlayan, yüreğini kor ateş gibi yakan, yollarının ayırılmasına sebep olan o gerçeği artık içinde tutmayacaktı. Biliyordu, duyacakları onu mahvedecekti ama artık bazı soruların cevap bulma vakti gelmişti. Sonucu ne olursa olsun bu defa geri adım atmayacaktı. Artık o ürkek kız çocuğu değildi. Koskoca Cumhuriyet savcısıydı. Bir kadının görmeye dahi tahammül edemeyeceği şeyler görmüş, insanın aklının alamayacağı şeylere şahit olmuştu bu meslekte. Artık hiçbir şeyden korkmuyordu. Güçlüydü. Gücünü kalbinin derinliklerinde hissediyordu. Onu zayıflatan, güçsüz düşüren tek bir şey vardı. Hasret! Bitmek tükenmek bilmeyen şu hasret, hem aklını hem kalbini darma duman ediyordu.

KÜRT KIZI (DÜŞ SERİSİ 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin