Alya'nın bakışları telefonun ekranında kilitli kalmıştı. Telefon sustu ve bir kez daha çaldı. Tekrar sustu ve tekrar çaldı. O süre boyunca bakışlarını ekrandan alamadı. Kalbi korkunç bir sancı ile kasıldı. Artık onun kalbinin bir parçası olmadığı gerçeği tıpkı bir karabasan gibi gelip üzerine çöktü. Telefon dördüncü kez çalmaya başladığında Serhan dayanamayıp onu poşetten çıkardı ve cevapladı.
Karşı tarafın telaşlı sesi dışarıya kadar taşıyordu. Alya istemsiz bir şekilde onun sesine kulak kesildi.
" Arda...! Neredesin sen Allah aşkına. Aklım çıktı. Delirdim. Bir daha bana bunu sakın yapma "
Serhan onun sözleri bittiği anda" hanımefendi " diyerek araya girdi. Telaşlı ses bu defa şaşkın bir solukla karşılık verdi.
" Siz de kimsiniz? Arda nerede? Telefonu neden sizde? Yoksa... Yoksa ona bir şey mi oldu?"
Serhan onun nihayet susmuş olmasına sevindi. Derin bir soluk aldı ve " üsteğmen yaralandı. Hastanedeyiz" dedi. Karşı tarafın sesi soluğu bir anda kesildi. Bir süre ses gelmeyince Serhan aramanın sonlandığını düşünerek ekranı kendine çevirdi. Ancak açık olan ekran aramanın devam ettiğini gösteriyordu. Kardeşine yandan bir bakış atıp, telefonu tekrar kulağına yasladı.
" Hanımefendi orada mısınız? " Diye sordu. Karşı taraftan iç titreten bir soluk sesi geldi önce, ardından ağlamaklı bir hâlde " o iyi mi?" Diye sordu. Serhan teskin edici bir sesle sorusunu yanıtladı.
" Şuan ameliyatta, biz de bekliyoruz. Ama telaş etmeyin. Kötü bir şey olsaydı mutlaka bilgi verirlerdi "
Ağlamaklı ses ondan bulundukları hastanenin konumunu rica edip aramayı sonlandırdı.
Serhan telefonu tekrar emanet poşetinin içine yerleştirdi ve kız kardeşini omuzundan tuturak göğsüne yasladı.
" Merak etme " dedi yatıştırıcı bir sesle. " O iyi olacak"
Alya onun göğsüne iyice sokuldu ve sessiz bir şekilde göz yaşlarını akıtmayı sürdürdü. Onu sapasağlam görmeden iyi olduğuna asla inanmayacaktı. O kızın telaşlı sesi kulaklarından gitmiyordu ama zihnini onun kim olduğu ile meşgul etmek istemiyordu. Şuan tek istediği şey Arda 'dan iyi bir haber almaktı. Onun dışında hiçbir şey düşünmek istemiyordu.
Bir vakit sonra sessiz koridoru birbirini takip eden telaşlı adım sesleri doldurdu. Karan ve Berzah haberi aldıkları an adeta uçarak hastaneye gelmişti. Kızlarını sağ salim karşılarında gören ikili onu sıkıca kucaklamış ve bağırlarına basmıştı.
Karan kızının yüzünü avuçları arasına aldı ve kızarmış gözlerini tek tek öptü. Saldırıya uğradığı haberi yüreğine bir bomba gibi düşmüştü. Onun saçının tek telinin incinmesi ihtimali dahi kalbini ağrıtıyordu. Kaldı ki silahlı bir saldırıya uğramış olması Karan için bir kâbustan daha korkunçtu.
" Nasılsın prensesim?" Diye sordu.
Alya buruk bir sesle babasının sorusunu cevapladı.
" İçeriden iyi haber geldiğinde daha iyi olacağım"
Karan onu anlayışla karşıladı. Kızının başını göğsüne yasladı ve şakağına minik bir buse kondurdu.
O sırada ameliyathanenin kapısı açıldı. Onunla eş zamanlı olarak koridoru yeni bir adım sesi de doldurmuştu. Ve o adımların sahibi telaşla öne atılıp diğerlerine fırsat vermeden herkesçe merak edilen o soruyu sordu.
" Arda nasıl? "
Alya'nın kulağı doktorda ama gözü bu yabancının üzerindeydi. Onu dikkatle süzdü. Güzel bir kızdı. Koyu renk saçları dalga dalga omuzlarına dökülüyordu. Sade ama şık bir tarzı vardı. Yüz hatları göz alıcıydı. Doktorun sesi ile birlikte onu incelemeyi bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜRT KIZI (DÜŞ SERİSİ 3)
Spiritualİnancı ve yaşayış biçimi farklı olan insanlar bir araya gelebilir mi? İşte bu sorunun cevabı hikayemizde saklı.. Farklılıkları yüzünden bir araya gelemeyen iki gencin acı dolu, sürükleyici hikâyesini okumaya hazır mısınız? Bir deli rüzgârın ve masum...