Adın hasret diye yazılıydı bende,
Gelişin gecikmiş bir gülüşün karşılığıydı...Kimse bilmez bir sevda türküsünde kavuşurdum ben hep sana, türkü boyu sarılır, basardım bağrıma. Bitmeye yakın içimde artardı ateşin, sustukça kor yumağı içim. Bilmezdin adın hasret diye yazılıydı bende,meftundum, mecburdum... Çünkü aşkın kokusu vardı sende.❣️
Zaman herşeyin ilacı mıydı bilinmez ama bazı acıların merhemi zamanın içinde saklıydı, artık buna inanıyordu. Yıllar önce sol yanına işlenen ve göğsünde günden güne büyüyen o acı, artık eskisi gibi acıtmıyordu canını. Neydi bu kabullenmişliğine sebep olan.
Eskisinden daha güçlü oluşu mu, yoksa onun eskisinden daha güçlü duruşu mu...?*
Bugün ki akşam yemeğinde masalarında fazladan bir tabak daha vardı. Alya o tabağın sahibine bakmamak için kendi ile savaşıyordu. Hâlâ burada, evinde olduğuna ve ailesi ile aynı sofrayı paylaştığına inanamıyordu. Bakışları babasına kaydığında sertçe yutkundu. Komutana onu bir kaşık suda boğmak ister gibi bakıyordu. Gerilen kasları bu görüntü ile daha da gerginleşti. Neredeyse kemikleri çatırdayacaktı.
Annesi sanki ne düşündüğünü hissetmiş gibi ona baktı ve güven verircesine gülümsedi. Olası bir tatsızlığa karşı sandalyesini iyice kocasına yanaştırmıştı. Böylece Karan olur da misafirlerini kıracak veya gücendirecek bir laf etmeye kalkışırsa ona engel olabilecekti. Babasının aksine annesi komutana kendi evladı gibi muamele ediyordu. Onu rahat ettirmek için elinden geleni yapıyor, neredeyse etrafında pervane oluyordu.
Tabi bu durum Karan ağanın onun varlığından ötürü duyduğu rahatsızlığı perçinliyordu. İki kıymetlisinin de bu adamın etrafında dönüp durmasından hiç hoşnut değildi. Evet ona bir can borçlulardı ama yine de duyduğu rahatsızlığı belli etmekten kendini alamıyordu.
Arda ise oldukça rahat görünüyordu. Başlarda bir miktar çekinmiş, rahatsızlık verdiği düşüncesi ile biraz gerilmişti. Ama konakta ki herkes onu kendi evindeymiş gibi hissettirmek için o kadar çok çabalıyordu ki, Arda tüm bu çabayı görmezden gelemedi. Artık kendini daha rahat hissediyordu. Karan ağanın rahatsız edici bakışlarına rağmen keyfi yerindeydi.
Yemeklerin hepsi enfesti. Ve o, uzun zamandır böyle güzel yemekler tatmamıştı. Askeriyenin yemekleri de fena sayılmazdı ama bu masada ki lezzetlerin hiç biri ile yarışamazlardı.
Masanın üzerinde duran peçeteyi aldı ve ağzını sildikten sonra evin hanımlarına gülümseyerek teşekkür etti.
"Ellerinize sağlık, her şey çok güzeldi. Uzun zamandır böyle leziz yemekler yememiştim."
Bu sözü Alya 'yı düşündürdü. Acaba askeriyenin yemekleri iyi değil miydi? Belki de oralarda aç kalıyordu. O burada her gün aile sofrasında birbirinden güzel yemekler yerken sevdiği adamın bir tas ev yemeğine hasret yaşaması içini burktu.
Dalgın bakışlarının onda olduğunun bile farkında değildi. Arda onun derin bakışlarına karşılık verinceye kadar da farkına varmadı. Onun siyaha çalan gözleri gözleri ile buluşunca çabucak toparlandı. Babasının olduğu bir ortamda ona böyle bakmaması gerektiğini kendi kendine tembihledi.
Yemek faslından sonra çay demlendi ve tatlı ikramına geçildi. Ve gecenin finalini kırk yıl hatırı olan kahve taçlandırdı.
Arda ailesi ile o kadar güzel anlaşmış, gece boyu süren hoş sohbetleri öyle güzel ilerlemişti ki, Alya bunca yıl, hayallerinde dahi böylesini düşlememişti. Oysa henüz onunla aynı çatı altında olduğuna bile inanamamıştı. Acıya alışkın olan yanı, bu yeni durumu fazlasıyla yadırgıyordu. Sanki hayat ona kaybettirdiği yılların karşılığında böyle güzel bir mükâfat sunuyordu. Hasret sancısı ile yanıp kavrulan yanına bir ödüldü sanki bu anlar. Onun ince tebessümleri ve sıcacık ses tonuyla geceye karışan söylemleri, içine ılık ılık esen bir ilkbahar rüzgarı gibiydi. Bu an hiç bitmesin isterdi. Zaman şimdi dursun ve onunla hep bu anda, bu samimi sohbet ortamında kalsınlar isterdi. Ama hayal etmekten dahi imtina ettiği dakikalar son bulmuş ve konakta yatma saati gelip çatmıştı. Herkes sırayla kalkıp odasının yolunu tuttuğunda, Alya 'da odasına çıkmak üzere ayaklandı. Ardından gelen adım sesleri kalbinde heyelan sebebiydi. Ona bu denli yakın olmak nefesini kesiyordu. İçinde bulundukları durum, bir an için abisi ve yengesinin konakta kaldıkları zamanlarda birbirinin peşi sıra odalarına çıkışını anımsattı. Onunla aynı odaya girme ihtimali yüzünü ateşle doldurdu. Yanakları kıpkırmızı kesildi. Bedeninde ki tüm kan adeta yüzüne akın etmişti. Böyle utanmaz düşünceleri hiç yoktu halbuki. Şimdi bu aymaz haller de nereden çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜRT KIZI (DÜŞ SERİSİ 3)
Spiritualİnancı ve yaşayış biçimi farklı olan insanlar bir araya gelebilir mi? İşte bu sorunun cevabı hikayemizde saklı.. Farklılıkları yüzünden bir araya gelemeyen iki gencin acı dolu, sürükleyici hikâyesini okumaya hazır mısınız? Bir deli rüzgârın ve masum...