03

38 10 34
                                    


Gözlerimi yavaşça gözlerine çevirdiğimde gözlerindeki yeşilin fırtınaları beni içine çekmişti. Demir'in nefesi nefesime karıştığında biraz rahatlamış hissetmiştim.

Kafamı çevirdiğimde Aras bize bakıyordu.

Bir an durakladım ve Aras'ın bakışlarına karşı koymaya çalıştım. Ancak, Aras'ın sert bakışları beni adeta hapsetmişti. Ne olduğunu tam olarak anlamadan, içimdeki karmaşık duyguları bastırmak zorunda kaldım. Aras'ın bakışları, içsel çatışmalarımı daha da yoğunlaştırırken, Demir'in beni tutuşu ve kendine çekişi güven verici bir sığınak gibi hissettiriyordu.

Demir sakinleştirici sesiyle, "Lidya, bu konuda çok fazla düşünmeni istemiyorum. Sadece gel." dedi. Onunla olmak, bir an için içimi güvenle doldursa da Aras'ın etrafındaki karmaşık duygularla baş etmekte zorluk çekiyordum.

Demir belimi bırakmadan beni pubdan dışarı çıkardı. Beraber Berlin pubın girişindeki merdivenlere oturduk. Uzaklaştığımız halde hala Aras'ın bakışlarını hissediyordum. Onun varlığı, içimde bir gerginlik ve merak uyandırıyordu. Demir'in sessizliği, Aras'ın getirdiği gizemi daha da yoğunlaştırıyordu. Bu karşılaşma yüzünden içimdeki belirsizlikler beni huzursuz ediyordu.

Aras'ın varlığı hala zihnimde dolaşırken, içimdeki çelişkili duygularla mücadele ettim. Demir, benim endişelerimi anlamış gibi, elini yanağıma koydu ve "Her şey yolunda olacak, Lidya. Ben buradayım," dedi.

Bu sözlerle, içimdeki karanlık bulutlar biraz dağılmış gibi hissettim. Aras'ın gizemli varlığı ve Demir'in güven verici desteği arasında bir denge kurmaya çalışıyordum. Pub'da, arkadaşlarımla birlikte olmanın getirdiği sıcaklık ve samimiyete çok ihtiyacım vardı, içimi biraz da olsa rahatlatacaktı. Bu yüzden Demir'e içeri geçip Çileklerle oturmamızın daha iyi olacağını söyledim.

Her şey daha karmaşık hale geliyor gibiydi. İçeri geçtik ve Çileklerin bulunduğu bara doğru ilerledik. Ancak, Aras'ın aniden karşımıza çıkmasıyla duraksamak zorunda kalmıştık. Demir'in yüzünde sinirli bir ifade belirirken, Aras'ın bakışları hala üzerimizdeydi. Aralarındaki gerilim giderek artıyor ve sonunda bir patlamaya hazırlanıyordu.

Aras bana doğru adımlarını hızlandırdığında Demir'in gerginliğini hissedebiliyordum. Aras sanki hiçbir karışıklığa yol açmamış gibi bana gülümseyerek baktı ve "Lidya naber? Biraz konuşmak ister misin?" dedi.

Ben daha cevap veremeden Demir, sert bir şekilde Aras'a doğru yürüdü. Hızla bir yumruk savurduktan sonra yakasına yapıştı. "Sıra Lidya'ya mı geldi şimdi lan?" cümleler sinirle ağzından döküldüğünde neye uğradığıma şaşırmıştım. Neyden bahsediyordu?
Aras da Demir'e karşı yumruk atarak sendelemesine neden oldu. "Beni bir kere bile dinlemedin. Sana anlattıklarımın hepsi doğruydu Güneş'e ben bir şey yapmadım."
Güneş kimdi? İyice kafam karışmaya başlamıştı. Başım dönüyordu.

Demir aşırı sinirlenmişti. "Güneşin adını ağzına alma seni öldürürüm." derken ciddi görünüyordu. Pubdaki sessizlik yerini gürültülü bir kavgaya bıraktı. İki erkek, birbirlerine sert sözlerle yüklenirken, etraflarındaki insanlar şaşkınlık içinde izliyordu. Kavgaları hızla çok şiddetli fiziksel bir mücadeleye dönüşürken, Demir ve Aras birbirlerine sert yumruklarla saldırmaya devam ediyorlardı. Pubdaki diğer müşteriler, olaya müdahale etmeye çalışırken, ben ve diğerleri şaşkınlık içinde izliyorduk. Aras'ın beklenmedik gelişi, tüm geceyi kaosa sürüklemişti.

Oyun İçinde AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin