6. Bölüm- Kaza

19 7 0
                                    

İyi okumalar dilerim. Oy vermeyi unutmayın.

Kuzeyden
Başak verdiğim poşeti alıp hızla gitmişti. Ona seslensem bile beni önemsememişti. Sonradan onu utandırdığımı fark ettim. Yüzü çilek gibi olmasa anlamayacaktım. Ah be odun kafam. Tam bir aptalım. Kızı utandırdım. Kız şuan gidiyor ve ben salak gibi hâlâ duruyorum. Of Kuzey, düşünmeden koş yalnızca. Sevdiğin kız için koş Kuzey, Başak için koş! Hiç durmadan koştum. Başak koşuyordu. Önüne bakmıyordu bile. Ona yetişmez ve geç kalırsam tüm suçu kendimde bulurum. Başağım ne olursun yavaşla. Umarım ona değilde benim başıma bir şey gelir. Ne yapıcam ben?!?! KAHRETSİN! YOLA ÇIKTI! ÖNÜNE ARABA ÇIKARSA?!?

K: BAŞAKKKK!!! N'OLUR DUR ARTIK! BAŞINA BİR ŞEY GELİCEK!

B: SEN ÖNCE KENDİ CANINI KURTAR!

K: BAŞAKK!

*ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚*ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩
Yazardan
Hayatın bazı zor zamanları vardır ki o zamanlar saatler durur, nefesler tutulur, dualar edilir ve sabırsızlıkla sonuç beklenir. O sonuç gelene kadar insanın içi gider. Sonuçlar gelince kimi zaman sevinç çığlıkları duyulur, herkes birbirine sarılır ve mutluluktan ağlar, kimi zaman ise bağırışlar, kabullenmeyişler ve nice üzüntü tavırı...

Peki bizim ana karakterlerimiz ne durumdaydı? Yaşıyorlar mıydı yoksa ölüler miydi? Birbirine kenetlenmiş iki güzel ruh bunu haketmiş miydi? Ya geride kalanlar...?

✩₊˚.⋆☾⋆⁺₊✧✩₊˚.⋆☾⋆⁺₊✧✩₊˚.⋆☾⋆⁺₊✧✩₊˚

Kuzey'in iç düşünceleri
Kafamda bir sürü çığlık sesi. Bitmek bilmeyen bir baş ağrısı. Başak'ın çığlığı, ambulansın tiz siren sesleri. İnsan bağırışları. Kornaya basarak küfür eden şoförler. Ne olmuştu öyle? Kaza geçirmiştik , evet bunu biliyorum fakat Başak zarar görmüş veya yaralanmış mıydı? Onu kurtarabilmiş miydim? Peki ya diğer insanlar? Onlar kaçmış mıydı? Belkide şu an kendi kendime mezarda , ölü bir halde , iç dünyamı kullanarak mı konuşuyordum ? Sanmıyorum. Çünkü hala kalbimin attığını hissediyorum. Küçük pıt pıt atan o nabzımı. Hatta şu an kolumda serum var gibi hissediyorum. Bilincim açık fakat her geçen dakika daha da acı çekiyorum. Ama hayır , bu bir can yakan bir acı değil. Bu vicdan azabım. Geride bıraktığım kişilerin bana siniri. Katlanamıyorum. Artık ben buna dayanamıyorum. Kendimi o huzurlu uykunun kollarına kendimi bırakıp bir daha uyanmak istemiyorum. Galiba her şey buraya kadardı. Benim hikayemin sonu da böyle bitecekmiş demek. İşte işte şimdi her şeyin sesi azalıyordu. Galiba yavaş yavaş ölümün tatlı kollarına yaklaşıyordum. Ama hayır bu bu benim sonum olmamalı. B-ben galiba ortada tek başıma kaldım. Yaşam ile ölümün arasında. Artık nerede olduğumu bilmiyordum. Her şey sessiz , etraf cansız. Tek canlı olan şey taze anılar. Onunla geçen saatlerim , hepsi bana etrafı aydınlatıyor ve bana yol gösteriyor. Ama bana yolun doğru ve ya yanlış olduğunu söyleyecek kimse yok. Korkuyorum. Yaşamdan ve ölümden korkuyorum. Yalnızlıktan korkuyorum. Ben artık yalnız başına kalmış bir ruh ve donuk bir bedene sahibim. Artık yavaş yavaş derine batıyorum . . . Hala düşünüyorum.Peki ya ben şu an hayatta mıydım yoksa mezarda mıydım ? Sanki şu an yaşamıyordum fakat yaşamasaydım bu kadar ağrı çekmezdim ? Ben Başak'ı kurtarabildim mi ? Kurtaramadıysam umarım ölmüşümdür. Ah be anne. Keşke yaşasaydın da bana her şey geçti deseydin , neden en zor anımda yoksun ? Koluma batan şey de ne ? Galiba iğneyle beni uyandırmaya çalışıyorlar . Ya da ben kafada kuruyorum . Uyanmak istemiyorum . Uyanınca yaşanıcaklardan , konuşulacaklardan ve yaralardan korkuyorum.  Hayır bu yaralar derimizde oluşanlardan değil , kalpte oluşanlardan...

Doktor: Hemşire, bir tane daha ayıltıcı iğne getir!

Hemşire: Efendim hasta ne için uyanmıyor?

Moda TasarımcılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin