***
"Hadi! Daha hızlı! Babaannem sizden daha hızlı koşuyor!"
Nefes nefese beden hocasının hemen karşısında adımlarını durdurarak soluklandı genç adam.
"42 saniye. İyi ilerliyosun. Aferin."
Hemen ardından adımlarını kumral çocuğun yanında durduran Çınar kaşları çatık bir şekilde soluklanırken beden hocası elindeki sayaca bakarak konuştu.
"45 saniye. Denemeye devam et Çınar. Fena değil."
Ardından hala koşmaya devam eden çocuklara yönelik ellerini çırparak duyabilecekleri şekilde, yüksek sesle konuştu.
"Daha hızlı çocuklar! Durmak yok!"
"Siktir!"
Sesli solukları ardından sessizce ettiği küfürü sadece Eymen duyduğuna emindi. Dizlerine yakaladığı ellerinde birini saçlarına atarak geriye ittirdiğinde ayaklandı.
Kendisine bakan kurmalı görünce çatık kaşları daha da çatılırken dişlerini sıkarak sadece onun duyabileceği bir şekilde konuştu.
"Ne oldu taskafa? İki yendin diye havalara girmeler(?) ama yemezler. Bakışlarını düzelt dön önüne, kırmayayım kafanı."
Işaret parmağıyla karşısındaki bedeni göğsünden ittirerek sarfettiği sözler kumralın da aynı şekilde dişlerini sıkmasına neden olmuştu.
"Siktir git, belanı benden bulma tumurcuk. "
Hitap şekli Çınarı daha bir sinirlendirirken, yumruklarını sıkarak kendini dizginlemeye çalıştı. Hocanın kendilerine dönen bakışlarını anında farkederek sanki az önce sinirlenen kendisi değilmiş gibi yan bir sırıtmayla elini kumral çocuğun omzuna atarak sertçe sıktı ve arkasını dönerek yanından uzaklaştı.
"Her şey yolunda mı Eymen?"
Hocanın sorduğu soruyla uzaklaşan sarışının sırtından gözlerini çekerek hocaya döndü ve kafasını sallamakla yetindi. Geçen defa olan kavgaya müdahale eden öğretmenler arasında beden eğitimi hocası da olduğu için neler olduğu hakkında bir fikri olmasa da aralarındaki gerginliğin farkındaydı.
Düzene girmiş nefesiyle derin bir nefes alarak dinlenmek için köşeye çekildi. Sonbahar gelmesine rağmen dışarıda sanki yazmış gibi sıcak olması Eymeni ayrı bir uyuz ediyordu. Sıcağı asla sevmiyordu. Öyle ki, yazın sıcaktan terlemektense kutup ayılarıyla yaşamayı tercih ederdi.
Bedenine yapışmış kolsuz beyaz tişörtün boğazını çekiştirerek nefes almak ister gibi iç çektiğinde gözleri koşan çocuklardaydı. Suyunu soyunma odasında unuttuğu için kendi kendine içinden söylenirken yanına yerleşen kişiyle bakışları yan bir şekilde ona kaydı.
Elindeki suyu kafasına diken beyaz tenli çocuğa bakarak yutkundu. Aşşırı susamıştı. Şişeyi dudağından çekerek yanına koyduğunda yanındaki oğlanın kendisini izlediğinin bilincindeydi ama umursamadı.
Eymense bi soyunma odasına giden yola, bir de yanı başındaki çocuğun suyu arasında mekik kollarken gözlerinin kesişeceğini beklemiyordu ki şaşırdığı istemsizce yüz ifadesine yansımıştı.
"Bir şey mi diyeceksin?"
"Hı?"
Beklemediği soru karşısında ağzından kaçan anlamsız ifadeyi bir kaç saniye sonra toparlamak adına dudaklarını araladı ancak bu eylemi çocuğun gözlerine dikkat kesilmesiyle basarısız olmuştu. Camların arkasından bakan yeşil gözler tanıdık ama bir o kadar yabancıydı ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nepenthe (BxB)
Short Story*** Bir sonbaharda başladı herşey. İsmini çokça duymama rağmen onun ismi olduğunu bile bilmediğim kadar uzak olan birinin, bana bu kadar yakın olacağını nereden bilebilirdim ki. İlk defa bakışlarımızın kesiştiği o anki gariplik düşündükçe bile içimi...