***
Eymen Tan'dan"Masa beşin siparişi hazır."
Duyduğum sesle adımlarımı tezgaha doğru yönlendirdim. Bugün diğer günlere kıyasla müşteri kaynıyordu adeta. Çoğunlukla gençlerin tercih ettiği bir yer olması da bunu etkiliyordu. Daha yeni yeni akşam oluyordu ve artık yorgunluktan siparişleri bile karıştıracak raddeye gelmiştim.
Birkaç gündür doğru dürüst uyumamamın da buna bir katkısı olabilirdi. Aklım o kadar karışıktı ki... O günün üzerinden bir kaç gün geçmesine rağmen olanlar sürekli kafamda dönüp duruyordu. Yesil gözlü çocuk beni tualete sürükledikten sonra söylediklerini bile zar zor hatırlıyordum.
Korkmam mı gerekiyordu bilmiyorum ama onu bu kadar yakından görme düşüncesi bunu pek umursamamama neden oluyordu. Yüzlerimizin o kadar yakın olma düşüncesi...Beni tehdit etmişti, normalde böyle birşeye sessiz kalan biri asla değildim.
Sadece şahit olduğum olaydan sonra birden yüz yüze gelmek garip hissettirmişti.O gün neden öyle donup kaldığımı şimdi daha iyi anlıyordum. Kendim bile farkında olmadan uzaktan izlediğim orman gözlü çocuğun kendimden bağımsız bakışlarımın farkında olması içimde birşeylerin yükselmesine neden oluyordu.
Sapık mı oluyordum acaba? Ve ya sadece hayranlık duyuyordum? Gözlerinin beni etkilediği doğruydu ama ismini bile duymadan tanımadığım birinin kafamı bu kadar karıştırması normal miydi ki? Kafamda sürekli onun hakkında düşüncelerin dolanması bile suçlu hissettiriyordu. Üstelik sevgilisi vardı...
'Sevgili' ha?... Küçük bir kelimenin söylenmesi bile beni rahatsız ederken birine karşı böyle anlamsız duygular beslemek neden bu kadar olası birşey gibi geliyordu bilmiyorum.
"Bunun devreleri yine gitti bak. Oğlum iyi misin sen? Kaç gündür ruh gibi geziyorsun. Gözlerin de çökmüş. İyi uyumuyor musun?"
Elimde tepsiyle tezgahta beklediğimi bile o an farketmiştim. Efsun abla karşımda endişeli bakışlarla beni süzerken Güven elindeki boş tepsiyle bize doğru geliyordu.
"Yok birşey abla, yüzümü yıkayınca geçer." Söylediğim her kelimede kaşları daha çok çatılırken zorakı bir gülümsemeyle iyi olduğumu belirtmeye çalıştım. Sinirli hali gerçekten o kadar korkunç duruyordu ki yutkunmadan edemedim. Taha nasıl korkmuyordu ya...
"Oo bensiz dedikodu ha? Ayıp oluyor."
"Gel hele, gel." Diyerek Güveni ensesinden tutup aşağı bastırdı. Ne olduğunu ve neden böyle bir muameleye maruz kaldığını bile bilmeyen çocuk masumca iki elini havaya kaldırmış, anında kendini savunmaya geçmişti.
"Abla, vallaha ben birşey yapmadım."
"Demek yapmadın ha? Ne o zaman bu çocuğun hali? Yine iş mi kitledin çocuğa?"
Efsun ablanın Güveni o kadar çabuk salmayacağını bildiğimden hemen müdahale ettim.
"Yok abla, birşey yapmadı. Biraz dikkatim dağınık o kadar."
Söylediğim şeyle Güvenin ensesinden elini çekerek bana doğru döndü.
"Bak bak, yargısız infaz yaptın resmen." diye boynunu ovarak yakınıyordu Güven.
"Sus sen, seninle işim bitmedi daha." Ardından kollarını önünde birleştirerek devam etti. "Dökül bakalım şimdi, ne bu halin kaç gündür?"
Derin bir iç çektim. Anlatıp anlatmamak arasında gidip gelirken, Güvenin hesap almak için çağırılmasıyla "Geldiğimde bana özet geçin." diyerek uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nepenthe (BxB)
Historia Corta*** Bir sonbaharda başladı herşey. İsmini çokça duymama rağmen onun ismi olduğunu bile bilmediğim kadar uzak olan birinin, bana bu kadar yakın olacağını nereden bilebilirdim ki. İlk defa bakışlarımızın kesiştiği o anki gariplik düşündükçe bile içimi...