Şu anda tam karşımızdaydı tıpkı hayallerimizden gibi karşımızda duruyordu. Her gördüğümde inanamıyordum başardığımıza ama oradaydı biz başarmıştık. Dışı soft bir griydi. Üst kısmında beyaz harflerle büyükçe OCEAN yazıyordu. Çok güzeldi, tıpkı hayallerimizde ki gibi.
Bitlis'te gelmeyi en sevdiğim yer . Adını Ocean vermiştik. Bunun nedenlerinden biri tanınmamak diğeri ise isim karar verirken aralarından en havalısı ve kulağa en hoş geleni seçmiştik.
İçeri girdiğimizde içerisi çok kalabalıktı her zaman ki gibi. Kimse şu an içerisinde oldukları mağazanın ve çoğu markanın sahibi olduğumuzu bilmeden alışverişlerinde devam ediyorlardı.
İçerisi çok tatlı bir pembeydi. Çok modern duruyordu. Marka marka ayırmıştık her şeyi. Markaların kocaman isimleri vardı ürünlerin üzerinde. Çok ferahtı içerisi buna çok önem vermiştik.
Kasaların bulunduğu bölümün arkasına doğru ilerledik çünkü orada kendimize ait gizli oda yaptırmıştık. Odayı çok iyi kamufle etmiştik ki kimse anlamasın.
Oda beyazdı. İçerisi çok ta büyük değildi zaten. İçeride iki masa vardı. İşleri buradan yönetiyorduk sonuçta. Masalarda laptoplar vardı. Arka tarafta ise kitaplık. Oda sadeydi. Birkaç tane de kasa bulunuyordu. Konağa götüremediğimiz için bu kadar parayı bu kasalarda tutuyorduk.
Çok fazla elimize para geçincede yeni bir şube açmaya çalışıyorduk. Türkiye'nin hatta dünya'nın çoğu yerinde markamızın isminin olmasını istiyorduk.
Bazen de Dicle altını çok sevdiği için kuyumcular gidiyor bir sürü altın alıp geri çıkıyorduk. Altını bende severdim ama Dicle'deki çok farklı bir sevgiydi.
"Roza bu ay süpriz kutu oluşturacak mıyız?" Her ay sınırlı sayıda çok satılanları fiyatlarına bakmadan bir kutu oluşturuyorduk. "Tabi ki Dicle. Çok satanlar hakkındaki liste yanında mı?" İnsanların alıp memnun kalmadığı ürünleri koymamak için çok vakit ayırıyorduk bu kutular için.
Dicle çekmeceyi açıp bir liste çıkardı ve incelemye koyuldu. Ben de masama oturdum kutuyu tasarlayacaktım. Dışını mavinin en canlı tonundan seçmiştim. Ocean logosunu ve küçük detayları da ekleyince kutu tasarımı hazırdı.
Dicle kaşlarını çatmış listeye bakmaya devam ediyordu. "Diclem bir sorun mu var?" Dicle başını listeden kaldırıp bana baktı ve listeyi benim önüme doğru itekledi. "Çoğu ürün eşit miktarda satmış ne yapabileceğimizi düşünüyordum."
Bu haber beni mutlu etmişti bu ürünlerimiz sevildiğini ve artık sevilen bir marka haline geldiğimizi gösteriyordu. Bunun düşüncesi bile kalbimin hızlı atmasına neden olurken artık gerçekleşiyordu.
"Dicle o halde bizim kullandığımız ve memnun olduğumuz ürünleri kutuya ekleyelim." Dicle gülümsemişiti. Tek tek ürünlere baktık ve memnun olduklarımızı aralarından seçtik. Sıra kutu yanında bizim kendimizin verdiği hediyedeydi. Hediye konusunda her ay kararsız kalıyorduk çok zordu karar vermek.
"Roza bu ay bence plaj çantası hediye edelim." Olabiliridi yazında iş görürdü ama Bitlis'te plaj yoktu. Her neyse sanki sadece Bitlis'te mağazamız varmış gibi.
"Olur. O halde kutuyu üretime verelim." Dicle başıyla beni onayladı.Dicle kutunun üretimi hakkında talimatlar verirken ben odadan çıkıp bir kaç şey almaya karar verdim. Dicle işini bitirip yanıma geldiğinde aldıklarının parasını ödeyip çıktık.
Havalar şu anda çok güzeldi fakat her an soğumaya başlayabilirdi ondan değerni bilmek gerekiyordu çünkü Bitlis'e soğuk uğrayınca gitmek bilmiyordu. "Roza annem hala oturuyordur hadi gel beraber bir şeyler içmeye gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDELE KURBAN
ChickLitRoza, Roza DEMİRÖREN aylardır acı içindeydi, derin bir yastaydı. Onu bu yasa layık gören eski sevgilisi Samet'ti. Roza'yı terk etmişti hatta evleneceği gün haberi olmuştu Roza'nın. Kız yıkılmıştı zaten dede sevgisinden mahrumken, zaten babasız büyüm...