Yeni bir sabaha merhaba diyordum. Evde çok boş vaktimin kalmadığını göze alırsak mektupları yazmanın zorluğunu hissedebiliyorum. Otomatik anı kuklası.. Kesinlikle. Eğer mafyada olmasaydım çalışacağım yer kesinlikle bu olurdu...
Ek bilgi; "Otomatik anı kuklası" denilen şeyi detaylı öğrenebilmek isterseniz "Violet Evergarden" isimli animeyi izlemenizi öneririm. Fakat bu bölümü de fazla bekletmek isteyeceğinizi sanmadığımdan, burada gereken detayları vermeye çalışacağım.
'Yazmak, yazabilmek, yazmak istemek, duyguları başkasına ulaştırmak istemek, doğru kelimeler seçmek istemek..' kafamda geçen kelimelerin sadece birkaçı.. Bazen mektupların sıradan yazılardan bile daha etkili bir yazma aracı olduğunu düşünüyorum. Duygu iletmek? Becerebilir miyim bilmiyorum hatta şuana kadar becerdim mi onu da bilmiyorum. Tek yaptığım şey beğenmelerini, yazdıklarımın duygusal olarak onlara ulaştığını ummak olduğunu düşünüyorum. Şuanda taslak defterimi masada açmış öylece duruyorum. Elimde kalemim.. Ranpo'dan mektupları iletmesini istemek isterdim ama gururuma yediremem sanırım. Bunun yerine Kenji'ye söylemek istiyorum. Eminim ki o bunu benim yerime yapabilir.. Belki.. Bunu yeterince iyi yapmıyorumdur. Yeterince iyi yazamıyorumdur belki. Verebileceğim en iyi karar..
Otomatik anı kuklası servisine gitmek olacaktır..-*-
Olabilecek en mümkün şekilde yerinden hızla kalktı ve ardından hazırlanmaya yöneldi. Üstünde dünkü giysileri vardı. Yeterince hızlı bir şekilde kombin yapamayacağından, en iyisinin dünkü giysilerini giymenin olacağını düşündü. Hızlı olması gerekiyordu. Neredeyse 1-2 saat sonra dedektiflik bürosunda olması gerekiyordu çünkü. Bu onun umursayacağı bir şey değildi. Sadece sonuçlarına katlanmak istemiyordu belki de. Aceleci haliyle hızla takılarını takmayı bitirdiğinde, aşağıya indi ve kendini aynada son bir kez daha kontrol ettikten sonra, yavaşça ellerini kapının koluna koyarak nefesini tuttu. İçini garip bir hüzün kaplarken kapı kolunu yavaşça aşağıya indirdi ve ardından hızla kendine çekti. Akan sürat ile içeriye dolan soğuk havayla nefesini bıraktı. Sonraysa derin bir nefes aldı hüznünü dindirmesini umarak. Hala kış ayındaydılar ve bu mevsimi sevip sevmediğini bilemiyordu bile. 'Her neyse' diye geçirirken dışarıya adımını attı. Hızlı adımlarda aradığı konumu bulmaya çalışıyordu.
En sonunda bina gözükmeye başladığında hafifçe gülümsedi. Adımlarını daha da hızlandırarak bir an önce binaya ulaşmayı umdu. 'Ne yararı olacak acaba bu yerin bana?' diye düşünürken yüzündeki gülümseme genişledi. Gerçekten seviyordu mektup yazmayı. Belki de bunun hakkında biraz daha bilgi sahibi olabilirdi..
Binanın karşısında duruyordu. Binanın büyük olduğunu söylemek yetersiz kalırdı sanırsa. Bina gerçekten büyüktü. Yapıyı saran yemyeşil çimenler, otlar ve ağaçlar güzel bir hava katıyordu buraya.
Sanki bir daha buraya gelemeyecekmiş gibi hızlı hareketlerle güzelce inceleme fırsatına girmeden binanın kapsısından içeriye girdi. Merdivenleri hızla aşarken en sonunda aradığı yere geldiğini anlamıştı.
"Otomatik anı kuklası servisi"
Adımlarını yavaşlatırken etrafa hayran olmuşcasına bakıyordu.
Neredeyse herkes daktilo başında bir şeyler yazıyorlardı. Bazıları ise başka işlerle uğraşıyorlardı. Sonra sanki bir oyuncak bebeğe aitmiş gibi gelen bir sesle birisi konuştu, "Merhaba sizinle tanışabildiğim için mutluyum. Müşteri dilerse her yerde yazarım, otomatik anı kuklası servisinden, Violet Evergarden'ım. Peki, size nasıl yardımcı olabilirim?"Chuuya onun sesinden daha ilk kelimesinde etkilenmişti. Bir insan nasıl bu kadar ayarlanmış bir mekanizma gibi konuşabilirdi ki? Kafasını iki yana salladıktan sonra kıza cevap verdi, "Ben.. ben burada nasıl mektup yazılacağını daha iyi kavramak istiyorum."
Kız yüz hatlarını oynatmadan yanıtladı, "Yani bir mektup yazdırmayacaksınız. Üzgünüm ama mektup yazmayı öğrenmek yeni bir üye olarak burada çalışmak istediğinizi gösterir ki burada çalışmak için müdürden izin almanız gerekir fakat eğer ki çalışmak istemediğiniz halde mektup yazmayı öğrenmek istiyorsanız bizde bu hizmet bulunmuyor. Bizim işimizin dışında bir hareket olacağı için isteğinizi gerçekleştiremeyeceğimizi bildirmek isterim. İyi günle-" kızın sözünü müdür olduğunu tahmin ettiği bir kişi kesti, "Ah Violet öyle demesene!" gerin bir kahkaha attıktan sonra devam etti, "Bayım, beni takip edin. Diğer tarafta konuşmamızın daha yararlı olacağını düşünüyorum."
Hiç düşünmeden adamı odasına kadar takip etti. Ortamın düzenlenme şeklini sevmişti. Koyulan bitkiler ortama güzel bir uyum sağlıyordu dışarıdan olan görünümün ki gibi.
Sonrasında adam konuştu, "Bayım, isminiz öğrenebilir miyim?"Chuuya ilk saniyede ne dediğini anlamamış gibi oldu ama sonra hemen kendini toparlayarak cevap verdi, "Chuuya. Chuuya Nakahara. Ama siz bana Chuuya deyin."
İsmini söyledikten sonra sustu. Başka bir şey eklemedi. Birkaç saniye patronun odasını inceledi. Mektup yazacaktı... tabii bu yapmakta iyi olduğu bir şeydi. Acemi, olduğu kesinlikle söylenemezdi. Bunu hatırladığında yine düşündü, 'Öyleyse ben buraya neden geldim ' diye. Belki de sadece onların yazma şeklini görmek istiyordu. Yine de düşünceleriyle uzun süre boğuşamazdı. Ajansa neredeyse 1 saat (veya ondan da az) sonra varması gerekiyordu. Bir-iki saniyenin geçmiş olduğu ortamda adam sözleriyle onu düşüncelerinden tamamen kurtardı.
"Anlıyorum. Bende Claudia Hodgins. Anlayacağınız üzere buranın başkanı oluyorum. Peki, neye ihtiyacınız var..." dedi. Sonra hemen ekledi, "tam olarak yani."
Kızıllı gerildi. Kendine çeki düzen verirken pencereden gelen hava saçlarını dalgalandırdı e konuşmaya yönelirken dudaklarını ıslattı,
"Ben..." kelimeleri düzgün seçmeye çalışıyordu, sözlerini düzgün aktarmazsa anlayabileceğinden şüpheliydi çünkü, "Ben kendimi tanıdığımdan beri mektup yazarım.. Bunda bir sorunum yok." derken sesinde kararlılık vardı. Hemen devam etti, "Ama kelimelerimin insanların kalplerine ulaştıklarından, içlerini ısıtıp anlayabildiklerinden şüpheliyim. Tabii ki bu onların hatası değil! Tersine, yazarın kişinin, yani benim suçum. Sadece bir şeyler gözlemlemek istiyorum. Hatta..." devamını söylemeyi aklından bile geçirmemişti, "oradaki bebeğe benzeyen ki mantıken zaten bebek (kukla), kişiyle randevu almak istiyorum. Belki bir seanstan bir şeyler görürüm?"Adam alışıldığın dışında hemen kabul etmiş görünüyordu ama sonra ifadesini toplamıştı, "Buradaki yapılan iş de bu zaten. Biz kuklalar, müşterinin, başkalarına iletmek istediği duygularını bizlere anlatırlar ve biz de yazarız. Tabii anlattıkları her şey çok açık olmaz. Mesela birisinden bahsederler ve arasında ondan nefret ettiğini söylerler. Ama kuklalar, cümlelerinin arasında saklanan "asıl" duyguları yazalar. Bu şekilde gerçek duygular kağıda mürekkeple akmış olur." soluklanmak için durdu ve masadaki sudan bir yudum içip devam etti, "O kısın ismi Violet, eğer programı dolu değilse bir sonraki günler için gelmesini isteyebilirsin veya bir kereliğine bir sonraki müşterisine giderken, onunla birlikte gidebilirsin. Sadece gözlem için yani."
Kızıllının içi ısınmıştı. Bu kadar anlayışlı olmasını beklemiyordu. Sonra aklına hemen bir şey takıldı, "Şey.. "biz kuklalar" demiştin.. yoksa.. yoksa sen de mi!-" diye sesini sona doğru hafifçe yükseltirken sözü kesildi,
"Hayır sandığının aksine ben bir kukla değilim."
Chuuya'nın gözlerindeki heyecan hemen sönmüştü. Sert kişiliğini -olmaya çalıştığı kişiliğini- geri kazanıp kendini toparladı. Buradaki işi bitmişti sanırsa. Nedense sonra Violet'in yanına gitmesi gerektiğini hatırladı. Kararını vermişti. Pazar günü Violet'in herhangi bir müşterisi olacaksa, onunla birlikte gidecekti. Sonuçta pazar günü izinli olduğundan kimsenin nereye gittiğini sorgulamayacaktı.Sonrası tahmin edilebilirdi. Chuuya, Violet'e pazar günü için olan müşterisi için onunla birlikte gidebileceğini kesinleştirdi.
Yorgun olmasına aldırmayarak Ajans'a ilerlemeye koyuldu. Saat neredeyse yaklaşıyordu ve Chuuya dakik olmayı seven biriydi. Özellikle de tüm bunların patronunun emri olduğunu varsayarsa.
Ajansa yaklaştığında neredeyse koşmaya başlamıştı. Hızla binaya girdiğinde asansörü kullanma zahmetine bile girememişti. Merdivenleri koşarak atlattığında, karşısında Dedektiflik Ajans'ının kapısını gördü. Bununla birlikte hızlı bir nefes alış-veriş sonrasındaysa duruşunu kontrol edip, kapıyı araladı...-*-
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-MEKTUP- (ꜱᴏᴜᴋᴏᴋᴜ)
FanfictionGökyüzüne bak sevgilim. İzle gökyüzünü tüm gece.. lacivert rengi gökyüzü gecenin siyahlığından yavaş yavaş mavinin tonlarına girecek. Sonra açılacak.. daha da açılacak.. en sonunda tamamen gökyüzü açık maviye boyanacak.. Ve böylelikle.. Yıldızları g...