9: İ𝗹𝗲𝘁𝗶𝗹𝗲𝗻 İ𝗹𝗸 𝗠𝗲𝗸𝘁𝘂𝗽...

3 1 1
                                    

Tatlı.. tatlı? Gerçekten öyle mi?..

-*-

Kapı aralandığında arasından giren ışık gayet normaldi. Yavaşça daha da ittirdi kapıyı. İçine garip bir his oturmuştu. Kapı tamamen açıldığında karşısında beklemediği bir şey vardı.

Üyelerin hiçbiri burada değildi.

Kızıllı bunun olmasının normal olduğunu kendine zorla kanıtlamaya çalışırken, içinde oluşan bu his tam tersini söylüyordu. Onlar için endişelenmiş değildi. Kesinlikle değildi. 1 gündür daha yeni tanımaya başladığı insan topluluğu hakkında endişelenecek değildi.

Biraz daha hareketsiz beklemenin ardından endişelendiği kişinin kendisi olduğunu fark etti.
Kendisi için endişeleniyordu.
Bunu fark ettiği anda zihninin içinde kendine tokat attı. Hızla kendi (Dazai'nin) masasına doğru ilerlerdi. Masada işe yaramaz şeylerin yanında, ajans üyelerinden bazılarına ulaşabilmesi için bırakılan numaralar olduğunu fark etti. Elinde onlara ulaşabileceği herhangi bir şey olması içini rahatlatmıştı ama bu numarayı en son kullanmaya özen gösterecekti. 

Ayrıca Kenji.. mektup.. 'Hayır!' diye geçirdi içinden, "Şimdi değil!" diye dışından sessizce sitem etti kendinde. Arkasından bir ses duydu. Tehlike duyuları belirginleştiği gibi arkasına hızla döndü. Onu bir çift yeşil göz karşılıyordu.

"Bana beni arıyormuşsun gibi geldi ne dersin ha? Tahmin edeyim belki de aradığın kişi Kenji'ydi ne dersin!" diye kıkırdamayla söyledi Ranpo.

"Bunca zamandır neredeydiniz siz!" dedi kızıllı. Bunu derken bir yandan Kenji'yi aradığını nereden bilebileceğine kafa yormuştu ardından, 'Ki sadece görünen kişi Ranpo, diğer kişilerin geldiği yok..' diye geçirdi aklından.

"Yaaa, bizi bu kadar önemsediğin için çok teşekkür ederim!" ardından geniş bir sırıtışla ekledi, "Seni ajansa çağırdığım saatten çok önce gelmen bizim hatamız değil ne de olsa! Kunikida bile bu kadar erken gelmezdi! Buraya şekerlerim kalmış diye gelmiştim ama.. anlaşılan gelmeseydim daha dakikalar boyu bizim için endişelenmek zorunda kalırdınnn" dedi Ranpo sonunu bilerek uzatarak. Chuuya'yı nasıl sinirlendireceğini iyi biliyordu. Çok geçmeden alacağını bildiği tepki belirti göstermeye başlamıştı bile. Kızıllı renkten renge giriyor yeşil gözlü genci nasıl öldüreceği hakkında bin plan kuruyordu. Sonra hatırladı. Burada ona sormak istediği bir şey vardı, "Bir şey soracağım" dedi Chuuya. Ranpo bunu bekliyor gibiydi kızıllının devam etmesinden önce, "Sadece 1 soru hakkı!" diye ekledi.

"Ben.. dün seninle gittiğimiz yerde.." devamını hızla getirmeye çalışıyordu, "kısacası bilgi istiyorum. Onun hakkında. Senin bulduğun şey hakkında. Yeni bir gelişme oldu mu davada? O gün neyi fark etmiştin?"

Ranpo'nun kısılan gözleri ciddileşerek açıldığında doğrudan Chuuya'ya doğru bakıyordu, "Davanın ayrıntılarını paylaşamadığımı biliyorsun Chuuya. Ama yeni bir şey... olmadı sayılır."

Chuuya sinirle "Davada görevli olan ben de değilim sanki" diye mırıldandı. Sonra aklına gelen soruyu hızla soruverdi, "Ajansın..." nefes aldı, "Ajansın diğer üyeleri nerede?! Neden sadece... birkaç kişiyiz ki? Herkes nerede?!"

Ranpo'nun yüz ifadesi yine derin bir sırıtmaya dönüştü yeniden, "Sadece tek bir soru olacağını söylemiştim!" Chuuya'ya arkasını dönerken ve atıştırmalıklarına doğru ilerlerken ekledi, "Ayrıca, lütfen birisinden 'özel' olarak bahsetmek istediğinde 'sizli' konuşma. Çok belli ediyorsun."

Chuuya sinirle yükseldi, "Ha?! Ne demek tek bir kişiden bahsediyorum?!"

Ranpo atıştırmalıklarını kaptığı gibi hemen oradan uzaklaştı.

-MEKTUP- (ꜱᴏᴜᴋᴏᴋᴜ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin