"Oh! Ah, Bay Bang...Siz??" İrkilmem ve eğilmem yüzünden elimden kayan dosyaları masamın üzerine koymuştum ki gayet soğukkanlı şekilde, " Ah, Bayan Shin. Yine karşılaştık. Ben de ofise bir göz atıyordum." Dediğini duydum.
Neden diye sorsam mı?
" Pekii,neden?"
" Hm?"
" Yani, burası benim ofisim sonuçta. Gördüğünüz gibi, masada adım yazıyo- yazmıyor. Ah,üzgünüm. Kim kaldırmış bunu?!" Masadaki isim kartını kaldırdım ve geri ona döndüm.
" Bilmiyordum,"
" Bana sadece burda çalışabileceğim söylendi."
" Hangi gerizekalı söyledi onu...."
" Hm?"
" Şey! Yani, size daha büyük bir ofis verebilirdik Bay Bang. " Toparla böyle kızım, aferin sana.
" Ah, hiç dert etmeyin. Çalışma yeri benim için sıkıntı değil ama siz, genel müdür değil miydiniz?"
" E-evet?"
" Burası...sizin için küçük değil mi? Normalde en büyük ofislerden biri de sizin olmalı, değil mi?"
" Oh, hayır, benim için hiç sıkıntı değil. Hem çiçeklerim burda daha hızlı gelişiyor. Işık sayesinde."
Adama baktıkça asansördeki o rezil anlarım aklıma geliyor ve ben yüzümü buruşturmamak için zor duruyorum!
" Anladım... O zaman ben başka ofise geçeyim, böyle yerinizi-"
" Bay Bang, hiç sorun değil. Eğer sizin için sıkıntı olmuyorsa eşyalarınızı tekrardan taşımak için uğraşmayın. Ama isterseniz daha büyük bir ofis-"
" Hiç gerek yok. Teşekkür ederim."
Gülümsedim, " Rica ederim. Ben çıkıyorum o halde, bir isteğiniz varsa yan tarafta Heejin ve Jeongin var, ikisinden birine söyleyebilirsiniz. "
" Tamam, teşekkürler. " Gülümsemesine aynı şekilde karşılık verip arkamı döndüm ve girdiğim gibi hızlı adımlarla bizimkilerin olduğu toplu ofise ilerledim.
Bir hışımla kapıyı açıp, " Hangi gerizekalı benim ofisimi Bay Bang'e verdi?!"
Bana dönen gözlere teker teker bakıp tekrar sordum.
" Size diyorum, hanginiz Bay Bang'e çalışması için benim ofisimi verdi?"
" Eheh,ben...." Elini çekine çekine havaya kaldıran Yihwa'ya hüsranla baktım,
" Yah! Sırtımdan bıçaklandım.... En yakınımdın sen benim, en yakınım ya!"
Changbin gülüyordu, " Off, çok acı verici bir ihanet sahnesi. Felix, yaz bunu kardeşim. Çok ilgi görür."
" Changbin, sen de mi akıl etmedin ya?" Dedim başımı ona doğru çevirirken.
" Koca CEO oğluna benim ofis mı verilir cidden?"
" Sen o Koca CEO oğlu'nu asansörle arana almayı biliyorsun ama."
Minho Hyung'un hafiften gülerek ve kaş göz yaparak söylediği cümleyle birlikte ofis kahkaha sesleriyle dolarken tekrardan kızarmış gibi hissederek neye uğradığıma şaşırmıştım.
Heyecanla bir şeyler gevelemiştim ki birden dank etti:
Ben böyle biri değilim ki.
Cidden....ne bu babygirl haller?
Kendine gel Yeorin...
" Öyle mi Minho Hyung? Bence sen de seni bir cümleyle kapı dışarı edebileceğimi biliyorsun." Bu beklenmedik, cesur cümlemle herkes donakaldığında hafifçe güldüm, Changbin ve Felix birbirlerine sarılmış sevimli ve komik bir heyecanla olanları izliyordu.
Changbin, " Minho Hyung, üzgünüm ama...." Dayanamayıp gülmeye başladığında Minho Hyung bir yandan göz devirip bir yandan da başını iki yana sallamıştı.
Bakışları geri bana döndüğünde, " Öyle mi Yeorin-shi?" Diye sordu.
" Hm hm..." Derken başımı sallayıp kollarımı birleştirdim.
" Senin ben olmadan yapamayacağını biliyorsundur sende o halde. " Bir iki saniye donduktan sonra sırıttım,
" Orası da doğru şimdi." Bunu dememle Minho Hyung da gülmüştü, omzuna hafif bir yumruk vurarak " Ama bir daha böyle şakalar yapmayın. Ciddiyim, biri duyarsa dedikodu çıkar!"
" Tamam tamam. Patron bebek seni."
" YAH!!" Herkes katıla katıla gülerken büyük ihtimalle kollarımı aşağı indirip, bir de yumruklarımı sıkıp bir de kaşlarımı çatmam Minho'yu destekler nitelikteydi, bu yüzden çaktırmadan duruşumu düzelttim,
" Yani...Ya!" Tamam,kötüydü.
"Yeter, gülmeyin artık!!" İki dakika daha güldükten sonra sonunda susmuşlardı. Kolumu kaldırıp saatime baktım,
" Yarım saat var. Her şeye hazır olun. Anlaşacağımız şirket dünyaca ünlü, bu yüzden akıllıca bir anlaşma yapmalıyız. Herkes yapacağı konuşmayı özenle hazırlasın. Jisoo Unnie'yi gören var mı?"
" Ben çağırabilirim." Felix'e dönüp
" Heejin'i de çağır." Dedim," Bu toplantıya stajyer olarak o katılacak. " Felix başını sallayarak ofisten çıktığında tekrar saatime göz atıp boşalan sandalyeye oturdum.
" Madem Yihwa ofisimi başkasına veriyor, yardakçısı da boş sandalyesine oturmama bir şey demez herhalde."
" Ne yardakçısı yah!!" Yihwa'ya gülerek masadaki kahve bardaklarına baktım.
" Baksana, hangisi dolu bunların? Çalışmaya başlayalım."
" Şurdaki..."
༻༺༻༺༻༺
Uzun bir süre çalıştıktan sonra, sonunda bir ara verdiğimde çalışan Jeongin'den istediğim kahvemi yudumlarken bir yandan da üstümü kokluyordum.Hala aynı koku...
O topuklularla asansöre doğru koştuğunu hayal edince, hafifçe güldüm.
Ah!! Neler düşünüyorum böyle?! Kendine gel Chris.
Ama düşündüm de, soğuk kanlı takılsam da o anki utancım ölçülemeyecek derecedeydi. Bu huyumu seviyordum işte, utandığımda kızarmamak... Benim aksime onun yanakları kıpkırmızı olmuştu, ve ben ne ara bunlara dikkat ettim bunu bile bilmiyorum-
Chan! Aish... Ben cidden.... Genel müdür hakkında neler düşünüyorum böyle?!
Acaba onun stajyer olduğunu düşünerek saygısızlık mı ettim? Şu ödüllere bak... Başarılı da ayrıca.
Bu Kore bana yaramadı. Avustralya'ya mı dönsem?
ÇOK DÜŞÜNME CHAN. İŞİNE ODAKLAN, İŞİNE!
Çalan telefonumu kulağıma götürdüğümde o tanıdık, ve, genelde yüksek sesi duyduğumda otomatikmen yüzümde bir gülümseme oluşmuştu.
" Ooh, Chan-aahh!! "
" Yine ne var Jisung? Yine ne var baş belası? "
Bölüm Sonuymuşşş
İyi geceler Orendalarım, üstünüzü iyi örtün ve güzel şeyler düşünün, olur mu?
Hadi görüşürüzz𖤐𖤐𖤐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Home Sweet Home//Bang Chan
Fanfic"Bazen ev sadece dört duvar ve bir kapıdan ibaret değildir. "