Gözlerine bu şekilde bakmamak için eğdim başımı o an.
Utandığım, ya da onu önemsemediğim için değil, gözlerine irislerimden yansıyan duygularımı belli ederek bakmamak için eğdim başımı.
" Yeorin, sorun ne?"
" Utanıyorum." Dedim sessizce.
Hafifçe güldü, başını iki yana salladığını hissettim.
" Utanacak ne var ki, sadece bana bakmanı istedim?"
" Var işte. "
"O zaman,"
Derken elimi bırakıp diğer koluyla yaptığı gibi kolunu belime doladı ve "Sarılarak dans etmeye devam edebilirsin, eğer ilerde bir partnerle dans edersen de bunu yaparsın." Dedi.
" Olur." Robota dönmüştüm sanki. Yanaklarıma hücum eden kanın ısısını hissediyordum.
" Yanlış duruyorsun ama." Chan Hyung, nabzımı elli katına çıkartacak o hareketi yapıp ellerimi tuttu ve kendi boynuna doğru çıkardı.
Ayak uydurup kollarımı boynuna doladım ve başımı göğsüne yasladım, kalbim ağzımda atıyordu sanki.
Onun kalbinin atışını duymak istedim, kesinlikle benimkinden daha sakindi ama çok da sakin sayılmazdı. Ritimlerimiz kesişmiyordu belki ama kesinlikle heyecanımız aynıydı diye düşünüyordum.
Belimdeki kollarını sıkılaştırdı.
" Sanırım sarılmayı biraz seviyorsun?"
Öyle değil işte, sadece ihtiyacım var....
" Sanırım biraz temas bağımlısıyım. Felix'ten kapmış olmalıyım."
Güldü,
" Anladım. Avustralya zamanlarında da öyleydi. " Konuştuğumuz için göz teması kurmak istediğimde başımı yavaşça kaldırdım. Uzaklaşmadı, gözlerini gözlerimden ayırmadı.
Ben ona bu denli yakınken ve bu denli hissedemiyorken yer çekimini, o nasıl sakin kalabiliyordu?
Sorun bende olmalıydı. Etrafımda daha çekici, etkileyici ve güzel kadınlar varken, o bana bakarak zaten heyecanlanmazdı.
Zaten o beni bir arkadaştan, bir ortaktan daha fazlası olarak görmüyordu. Onun için iyi bir arkadaştım sadece. Çocuksu, sevimli.
Kalp ritimlerimi bozmaya hakkı var mıydı?
Chan Christopher Bang, pisliğin tekisin. Beni neden kendine bağlıyorsun?
Daha fazla dayanamayıp hafifçe ellerimi göğsüne bastırarak ittim ve o bir şey söylemeden masama ilerleyip çantamı aldıktan sonra başım yere eğik, terasın merdiveninden aşağıya indim.
Gözlerim doluyordu. Neden içime doğmuştu bu ağlama hissi, gerçekten bilmiyordum. Arkamdan bakakalan bir çift gözün olduğunu biliyordum, ama geriye dönmek için bir nedenim ya da zamanım yoktu.
Şimdiyse korkuyordum. Eve gidecektim, ne olacağını bilmiyordum ve belki de kokusu....
Elbisemi kaldırıp kokladım, o yoğun ama güzel kokusu sinmişti üzerime. İtiraz edip elini bırakmadığım ana lanet ettim. Gözlerine kilitlendiğim, ellerimi boynuna doladığım ana...
Lanet olsun.
Valenin arabayı getirmesini beklerken elimin tersiyle gözlerimi siliyordum.
" Bayan Shin? İyi misiniz efend-"
" İyiyim. " Arabaya binip çalıştırdıktan sonra hızlıca şirketten ayrıldım ve gece yarısı olduğu için bomboş olan yolda hız yapmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Home Sweet Home//Bang Chan
Fanfiction"Bazen ev sadece dört duvar ve bir kapıdan ibaret değildir. "