-Kimse yok mu? İmdat, yardım edin!
Gözlerimde siyah bir bez parçası etrafı görmemi, ellerim ve ayaklarımdaki ip de sandalyeden kalkmamı engelliyordu. Etraf çok yoğun bir şekilde tiner kokuyordu. Sanki yeni boyanmış bir yerdeydik. Buraya nasıl geldiğimi, kimin getirdiğini, gözlerimi kimin bağladığını bilmiyorum. Çünkü az önce uyandım. En son hatırladığım şeyse Çelebi, Onur, Gökçe ve ben çok güzel bir yemek yemiştik. Çelebi ve Onur gittikten sonra uyumak için bende odama gitmiştim, yatağıma yattım ve tam uyumak üzereyken bir ses duyduğumu hatırlıyorum. Sesin ne olduğuna bakmak için yataktan kalktığımdaysa birisi arkamdan burnuma bir bez kapattı. Bezi soluduğumdaysa o bezi tutanın kim olduğunu bile göremeden bayılmışım anlaşılan. Eve nasıl girebilmişti bunu yapan? Gökçe? Gökçe neredeydi, iyi miydi?
-Gökçe, burada mısın ablacığım?
Burada olsa korkusundan kesin cevap verirdi minik tavşanım... Neyse şuan burada olmaması daha iyi zaten... Ben bile şuan nerede olduğumu bilmezken kardeşim evde güvende olsun yeter bana. Sandalyeden kurtulmak için ellerimdeki iple oynamaya başladım. Ben kendi kendime çabalarken bir anda kapı kapanma sesi duydum. Anında buz gibi oldum.
-Kimsin sen? Ne istiyorsun benden? Bırak beni gideyim, bak derdin paraysa hallederiz.
-Ne yapayım ben senin üç kuruş paranı? Ezik.
Bir kadındı. Hatta galiba sesi tanıdık bir kadındı. Para da istemediğine göre zengin ve güçlü bir kadındı.
-Nevra Işıklı. Sensin değil mi?
-Aferin, öğretmen hanım 100 puan size.
-Açsana gözümü, göz göze konuşalım.
-Çirkin suratına bakınca midem bulandığı için maalesef böyle konuşmak zorundayız ezik'cim.
Ufak bir kahkaha atmadan edemedim.
-Senin ezik dediğin kadına sözde nişanlın aşık ama onu nasıl yapacağız?
Bir anda suratımda onun elini hissettim bana tokat mı atmıştı o?
-Sen bana vurdun mu?
-Vurmadım tatlım, elim çarptı.
-Bak olmuyor ama böyle ben de göreyim senin gül cemalini. Aç şu gözümü.
Sanırım yanımızda başkaları da vardı çünkü Nevra onlara dönüp gözümü açmalarını söyledi. Bir adam gelip gözümü açtığında önce ışık gözümü aldı ama sonra alıştım. Nevra, ellerini kırmızı kabanının cebine koymuş yüksek topuklu çizmelerinin üzerinde ayakta duruyordu. Sanırım az önce vurduğu için dudağım patlamıştı. Çünkü ağzıma kan tadı gelmişti.
-Vay be demek o koskoca Nevra Işıklı sensin.
-Evet tatlım, eğer senden nefret etmeseydim sana bir imzalı fotoğrafımı verebilirdim.
-Tüh, çok üzüldüm ya! Tamam güldük eğlendik hadi çözün beni.
-Daha yeni başlıyoruz ama tatlım. Bak ben hem seni hem kendimi yormamak için seni aradım. Dedim ki Çelebi nişanlı ondan uzak dur sen de bana dedin ki nişanlı bir adamla benim işim yok. Peki, şuanda yaptığın nedir?
-Çelebi gerçekten nişanlı olsaydı yanında bir saniye bile durmazdım. Ama bana anlattı. Hepsinin senin kafandan geçen hayaller olduğunu.
-Yalan söyledi yani.
-Çelebi yalan söylemez.
-Sen Çelebi'nin ne iş yaptığını biliyor musun? Ya da anne, babasının adını? En sevdiği rengi, en sevdiği aktiviteyi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK MESELESİ
RomanceEdebiyat öğretmeni Süreyya Tuncer yeni bir okulda işe başlayacaktır. sınıfındaki belalı öğrencilerden birisinin abisinin mafya olması otoriter ve disiplin sahibi Süreyya'yı hiç ilgilendirmez. Fakat mafyamız Süreyya'ya yıllardır aşıktır ve sonunda yo...