5.Bölüm umayın sır dolu yılları

22 9 0
                                    

Umay eve gelmiş bir nebzede olsa huzurluydu.

Metehanin onu terk edip gitme düşüncesinden habersiz.
sırtındaki yükü hafifletmiş olmanın rahatlığı vardı üstünde.

Umay o günlerin nasıl başladığını düsündü biranda döndü geçmişe.
Üniversiteyi kazanmış sevinçli heyecanlı gepegenç bir kızdı.

Uzağa gideceği için üzgün ama üniversiteye gidecegi için bir haylide sevinçliydi.

Üniversitenin ilk ayları gayet normaldi derslere giriyor çıkıyor sunum hazırlayıp derslerine çalışıyordu.
Sonra bir arkadaş gurubu edindi o korkunç kişiyle yani ahmetle onlar sayesinde tanıştı.

Ahmetin yaşı umaydan bir hayli büyüktü.
Artvinin yerlisiydi ahmet yani üniversiteyle alakası yoktu.

Umayı parasıyla lüks hayatıyla yanına çekmişti kısa süre sonra sevgili oldular.
İlk başlarda hersey güzeldi.

Lüks mekanlarda yemekler alışverişler.
Umay dersleri aksatma ya sürekli Ahmetle vakit geçirmeye başladı.
Ahmet onu alkollü mekanlara götürmeye başladı.

Bir yudum iki yudum derken Umay sarhoş olmaya alıştı.
Ardından sarhoş olduğu bir gün zina bataklığına düştü.

Ahmet umayı bu kötü yola da alıştırdı.
Daha sonraları umaya heyecan aratmaya başlayan Ahmet umayı uyuşturucuya da alıştırdı.
Sonra Ahmet kendinin tabi olduğu tarikatı yavaş yavaş umaya işlemeye başladı.

Umay da artık o tarikatın kölesiydi.
Ahmet ne derse yapıyordu.
Bu duruma başka erkeklerlede olmak dahildi.

Umay çok cabalasa çok çırpınsada kurtulamadı Ahmetin elinden üstelik birde hamile kalmıştı.
Olabildiği kadar sakladı bebeğini.
Ama zaten zayıf olan umayın karnı hemen belli oldu ve Ahmet bunun farkına vardı.

Sonrasında Ahmet umayı ormana götürdü
Bir ağaca bağladı tekmeleye tekmeleye umayın bebeğini de aldı elinden.
2 yıl Ahmetin kölesi oldu Umay korkudan sesini çıkaramıyordu Ahmet ne derse yapıyordu.

Ahmetin oyuncağı haline gelen Umay bu durumdan bıkmıştı.
Sonra birgün bir mucize yaşandı.
Eski kölesi olan emel intikam için ortaya çıktı bir şekilde umaya ulaştı.
Ve onu yem olarak kullandı.

Umaya nasıl kaçacagini öğreten emel
"o seni bulur sen kaç ormana gel" dedi ve geleceği bölgeyi iyice tarifledi.
Emel yıllarca bu günü planlamış intikam ateşiyle yanıp tutuşuyordu.

Ertesi sabah Umay emelin dediği gibi kaçtı ve ormana gitti peşine düşen Ahmet kısa sürede ormanın derinliklerinde umayı buldu.
Umayı yakalar yakalamaz ona bir tokat attı.

Onu oracıkta dövmeye başladı.
Emel Ahmetin hırsına yenik düşeceğini çok iyi biliyordu.
Saklandığı yerden çıktı ve arkasını kollamayan Ahmete saldırdı.
Koşarak geldi ve
Elindeki şırıngayı ahmetin sırtına sapladı.

Ne olduğunu anlayamayan Ahmet oracıkta yığılmış ama bayılmamıştı.
Emel ahmeti acı çektire çektire öldürmek istiyordu.

Ahmetin hareketlerini engelleyen ama herseyi hissetmesini sağlayan bir zehir bulmuştu.

Ahmet emeli karşında görünce sonunun geldiğini anlamıştı.
Emel kendini kaybetmişti gözü dönmüştü adeta.
Emel Ahmetin kızlara yaptığı bütün işkencelerin kat be katını yaparak ahmeti öldürdü.
1 hafta boyunca yemedi içmedi Ahmete işkence yaptı.

En sonunda dayanamayan Ahmet oracıkta can verdi.
Bu esnada umayıda rehin aldı emel bütün hersey umayın gözleri önünde olup bitmişti.

O zalimin cesedini de sürükleyip kayaliklardan aşağı atan emel
Umayın gözleri önünde asmıştı kendini.

Umay saatlerce emelin cesediyle karşı karşıya kaldıktan sonra emelin onun için bıraktığı bıçağın farkına vardı.

Ellerindeki ve ayaklarındaki ipi kesip kurtulan Umay ormandan şehre döndü.
Ama kimseye hiçbirsey anlatmadı.
O iki cesede noldu umurunda değildi özgürdü artık.
Kurtulmuştu hiç kimseyi düşünmedi yine Umay.

Emelin kendi kararıydi ölmek.
Umay irkilerek kendine geldi odasındaydı ailesiyleydi artık.
Umay bu düşünceleri kafasından uzaklaştırmak istedi.

Biraz sakinleştirici aldı ve uyumaya başladı.
Bu esnada otel odasında olan Metehan çıldırmak üzereydi.
Duyduklarını aklı almıyordu.
Saat 02:30 du ama Metahanin umrunda değildi.

Aceleyle mersindeki komutanını aradı.
Komutan uyandi telefonu cevapladı ve karakolda buluşma kararı aldılar.
Olanı biteni dinleyen komutan metehanı teselli etti.

Komutan: sen en doğru olanı yaptın evlat biz adaletin elçileriyiz kimseyi ayıramayiz dedi.
Olan biten üst kurumlara bildirildi ekipler artvinde ceset aramaya başladı.
Mersinde ise bir ekip umayi almaya gitti.
Umay şok olmuştu Metehan bunu ona nasıl yapmiştı krize girdi kendini yerden yere çarptı.

Bunun üzerine hastaneye götürülen umayin koluna serumun yanisıra kelepçe de takıldı Halit bey ve Müberra hanım şaşkın korkmuş haldelerdi.
Metehandan medet beklediler ona koştular.

Metehan ise şikayet edenin kendisi olduğunu kızlarının olanı biteni sakinleşince onlara anlayacağını söyledi.
Müberra hanım ve Halit bey yıkılmışlardı resmen ama Metehan onlara da taviz vermedi.

Metehanin orada işi bitmişti otele döndü valizini topladı ve ilk otobüsle mersinden ayrıldı.
Uzun yolculuklar sonrası sonunda üst bölgesine ulaşabildi Metehan.

Yine yanliz ve acılarıyla başbaşaydi.
Geldiğinin ertesi günü göreve başlayan Metehan nöbet kulübesinde sabaha karşı güneşin doğuşunu izlemeye koyuldu.

Önünde koca bir uçurum uçurumun arkasında dağlar dağların arkasında güneş.
İnatla yeniden her gün hergün doguyordu bu güneş.
Bir iç çekti Metehan eskiler geldi yine aklına.
Muzefferi düşündü.
Ne günlerdi çok samimiydi muzafferle. köyden ailesi muzaffere ne yollarsa metehana da zorla yedirirdi Muzaffer.
Hatta bir ara Annesi gözleme bile yollamıştı kuru buzların arasında.
Muzaffer: anam senin sıcacık gözlemlerini
Özledim diyince annesi köy yerinde kuru buz bulmuş gözlemeleri vakumlatmiş dondurmuş yollamiştı.

Metahan iyi ki yollamiş diye iç cekti çünkü Muzaffer aylarca evine gidemeyip anasına babasına hasret şehit olmuştu.

Anasının elinden son yemeği olmuştu o gözlemeler.
Muzafferin bir gülüşü vardı dünyalara bedel.
Hep de gülüşü güzel olanları alıyordu bu kader.

Hep en masumlarını en saf temiz olanlarını seçiyordu.
öyle saf öyle temiz bir çocuktu ki Muzaffer.

Zaten yüzünden gülüşünden belliydi saf temiz oluşu.
Muzaffer gibi niceleri gelmiş geçmişti bu topraklardan...

kanlı aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin