27

6K 333 241
                                    


Elimdeki çikolatalı sütten bir yudum alırken aklımda dolanan onca düşünceyi kontrol edemiyor gibi hissediyordum. Arda'nın bana söyledikleri zihnimi yormaktan başka bir işlev görmüyordu.

İç çekerek farkında olmadan kastığım vücudumu serbest bıraktım. Okuldaydık ve yine kendi alanımdaydım. Bu aralar derslerime daha az yoğunlaşıyordum. Psikolojik durumum akademik başarımı şimdiden fazlasıyla etkilemişken bunun bir an önce toparlanması gerektiğinin farkındaydım ama elimde değildi. Arda sürekli yeni bir olay yaşatıyordu bana. Bu da yetmiyormuş gibi zihnimi ele geçiriyordu.

Çikolatalı sütümden tekrar bir yudum almak istediğimde çoktan sona geldiğimi anladım. Ayağa kalkıp önce çöp kutusuna bu boş kutuyu fırlattım. Şimdiki hedefim zihnimdeki saçmalıkları da çöpe fırlatmaktı.

...

Tuvalete gittiğimde kimse yoktu içerde. Yani ben öyle düşünüyordum. Ellerimi yıkamak için bir hamle yapacaktım ki bir kız sesi duydum. Erkekler tuvaletinde bir kız olması garibime gitmişti. O an bir erkek sesi de duyduğumda aklımdaki şey olmamasını istedim. Kabinlerden birine girip kapıyı sessizce kapattım. O an kabinden çıktılar ve kız "Bu beni kendime getirdi." diyordu cilveli cilveli. Diğeri ise "Hmm seni kendine getirmekten mutluluk duyarım prenses." diyordu ve bu ses çok tanıdık geliyordu.

Bu konuşmanın ardından duyduğum öpüşme sesi midemi bulandırsa da buna katlanmak zorundaydım. Keşke kabine girmek yerine sadece tuvaletten ayrılsaydım diyordum içimden.

Kız "Ihmm yeter bu kadar derse geç kalacağızzz! Şüphelenirler sonraaa." dedi iğrenç bir ses tonuyla. "Tamam ama akşam geleceksin anladın mı? İçine girmek için sabırsızlanıyorum kızım!" dediğinde cidden kusacak gibi oldum. Kız ise yine cilveli bir şekilde gülerek tuvaletten çıktı.

Kapıyı yavaşça açtığımda lavaboya ellerini koyarak başını eğmiş bir şekilde gördüm o erkeği. Çok tanıdık geliyordu gerçekten. Başını kaldırdığı o an gözlerim şaşkınlıkla kocaman açılmıştı.

...

Oturdukça bunalıyordum. Ders çoktan başlamıştı ama odaklanamıyordum bile. Dört duvar üstüme üstüme gelirken bendeki bu sırrı ne yapacağım hakkında düşünüp duruyordum. Ama düşündükçe midem bulanıyordu, dünyam başıma yıkılıyordu.
Ona nasıl söyleyebileceğim hakkında en ufak fikrim yoktu çünkü onun nasıl üzüleceğini biliyordum.

Okulun bittiğine dair zil çalınca ve herkes ayaklanınca şaşırmıştım. Çünkü derse başlayalı daha bi on - on beş dakika geçmiş gibiydi. Eşyalarımı hızlıca topladıktan sonra okuldan çıktım ve kendimi yollara attım. Yürürken ne yapacağımı düşünüyordum. Böyle bir yük ardından başım dönmeye başlarken durup elimi başıma koyduğumda arkamdan gelen sesi duymamışım bile.

"Lan duvarla mı konuşuyoruz burda?" diye bağırdığında irkilip arkamı döndüm. "N-ne?" diye kekelemiştim istemeyerek. Arda yine sırıtıp "Ne o bana olan aşkın başını mı döndürüyor?" dediğinde gözlerimi devirip tekrar ilerlemeye başladım.

Önüme geçip üzerime yürümeye başlayınca sinirli bir ses tonuyla "Arda lütfen rahat bırak beni." dedim ama nafile. Sırıtarak üstüme yürüyünce geri adımlıyordum, eş zamanlı olarak. Zaten bir o eksikti bunca karmaşının içinde. Kafamın doluluğu yetmezmiş gibi birde o zihnime yerleşmeye çalışıyordu.

Aniden kolumdan tutunca "Gerçekten acınası bir ibne olmayı her seferinde nasıl başarıyorsun bilmiyorum." dedi. Zaten aklımdaki sırla ne yapacağımı bilemezken bir anda çıkışarak "Bırak beni yeter artık offf!" diye bağırınca gerçekten şaşırmıştı. Beklemiyordu benim böyle çıkışmamı.

"Ne saçmalıyorsun amına koyim bir uslu dur!" diye kızınca sayıklamaya başlayıp "Off neden ya neden neden? Neden onca kişinin arasında ben olmalıydım?" diye sayıklamaya başladım. Bende ne yaptığımı bilmiyordum ama kafayı yiyormuş gibi hissediyordum.

Başım bir anda dönünce kafamı yere eğdim. Kendimi boğasım geliyordu, ne diye girmiştim o kabine? Benim ne haddime? Üzerimde büyük bir yük hissediyordum bu nedenle kendime öyle bir psikolojik baskı uyguluyordum ki kendimi tamamiyle yıpratıyordum aslında. Olayları fazlasıyla abartıyor gibiydim ama bir şeylerle uğraşmaktan çok yorulmuştum artık. Dayanamıyordum.

Arda çenemden yumuşak bir şekilde tutup kafamı kaldırınca "Ne oldu?" diye sordu "Bir şey mi yaşadın?" Yıllarca yaşadığımız onca şeyden sonra beni çözmüş gibiydi o, benim aksime. Yaşadıklarımı az çok anlamış gibiydi. Çünkü ben eğer önemli bir şey olmasaydı böyle deli gibi ne yapacağımı bilemeyecek hale gelmezdim.

Ne yaptığını bilmezliğin verdiği ellerimin titremesiyle, çenemi tutan ellerini tutarken "Ben..." dedim ama daha ne diyeceğimi bile kurmamıştım kafamda. Devamını getiremeyeceğim için susmuştum.

Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında nabzım bir şiddetle atmaya başladı. "Söyle. Ne oldu?" diye sordu. Sesi hem emir verirmiş hem de sadece ne yapmak istediğimi öğrenmek istiyormuş gibi çıkıyordu. Aklımda hala annemle ilgili söyledikleri de vardı aslında, unutmamıştım o olanları. Kalbimde hala o öfkeyi diri tutuyordum ben.

Söyleyip söylememek arasında gidip gelirken bunu artık biriyle paylaşamam gerektiğini fark ettim. Zaten bana gelip de "Ne oldu?" diye soran ilk ve tek kişi oydu. Başka aklımdaki düşüncelerden bahsedebileceğim ve biraz olsun yükümü hafifletebileceğim biri yoktu. Ayrıca Arda, benim gibi etkilenmezdi bu olaydan. Belki... Bir ümit yardım ederdi bana.

Gözlerine bakarak "Gökhan'ı gördüm." dedim. "Nolmuş?" dedi. Yutkundum ve "Başka bir kızlaydı." dediğim an önce anlamaya çalıştı ardından gülmeye başladı.
Ben ne yaşadığını kestiremezken "Lan ona da mı aşık oldun?" diye sordu kahkasının izin verdiği kadarıyla. Sesli bir şekilde oflarken "Salak mısın ya? Büşraya üzülüyorum ben, sevgiliydi onlar." dedim. Ne diye söylemiştim ki yine? Hata bendeydi, ona güvenip ümit beklemekle suç bendeydi. Zaten bir zorbadan en fazla ne beklenebilirdi ki?

Gülmesiyle yaşaran gözlerindeki damlayı bir parmağıyla silerken "Bana ne amına koyayım ya? Gökhan sikse de sikilse de umrumda değil." diyince içimde tutamadım sesli bir şekilde "Yuh, öyle bir öküzsün ki!" dedim. Yine sadece sırıtmakla yetindi aklına soktuğumun...

Hala tutmakta olduğu kolumu bırakması için hamle yaparken "Off ben derdimi kime anlatıyorum ya?" dedim. Bırakmaya niyeti yokmuş gibi kendine iyice çekince "Benim umrumda olmadığı gibi senin de olmayacak anladın mı? Siktir et artık şu iyilik perisi tavırlarını." dedi. Kurtulamayınca çabalamayı bırakıp "Bu da benim umrumda değil, istediğime iyilik yaparım ben. Ayrıca bu seni hiç mi hiç ilgilendirmez. Beni kendi hayatında eğlenebileceğin bir kukla olarak görüyorsan yanılıyorsun. Ayrıca gerçekten aldatılan birinin olmasına rağmen böyle konuşuyorsun ya... İğrençsin cidden yazık." dedim.

Yavaştan sinirlendiğini anlayınca "Ne o, sinirlendin mi? Napacaksın canımı mı yakacaksın? Zorbalık mı edeceksin bana? Yapabileceğin başka bir şey olamazdı zaten senin. Berbat bir insansın, senden nefret ediyorum!" dedim. Bir sır tutmak aynı zamanda bana yürekte yediriyormuş haberim yokmuş. Ayrıca anladım ki yaşadığım durumun etkisinde değil, kendi irademle söylemiştim bunları. Çünkü hepsi gerçek düşüncelerimdi. Öyle bir hırçınlıkla söylemiştim ki Arda sinirle bakmaktan başka bir şey yapmadı. Dişlerini öyle bir sıkıyordu ki çene kasını net bir şekilde görebiliyordum.

Kolumu ittirerek bırakıp "İyi. Ama bu söylediklerini unutma Melih Demir. Çünkü hepsini sana tekrardan hatırlatmaktan zevk alacağım." dedi ve arkasını dönüp öylece ilerledi. Ardından "Zevkini sikeyim senin." diye mırıldandım.

ㅤㅤㅤ

ㅤㅤㅤ

Kaos.

Tşkkk okdgnz için🎀

ZorbardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin