4. Bölüm -Yuva-

2 1 0
                                    

İyi okumalar...

Günler benim için o kadar sıkıcı geçiyordu ki. Daha henüz bir buçuk haftadır burada olmama rağmen, okuldan eve, evden okula yuvarlanıp gidiyordum. Hiçbir cilvesi yoktu ve monotonluk da artık gına getirmişti. Çocuklarla bir şekilde vakit geçiyordu da insanın yakın arkadaşı, akrabası, ailesi olmayınca çekilmiyordu. Zaten yabancı bir şehirdi. Ayak uydurmak oldukça zordu.

Her gün bu düşüncelerin içinde boğulup çıksam da günlerden Salıydı. Okul çıkışı evdeydim. Agâh'ın verdiği söz ile de eve geldiğim gibi duş almış, saçlarımı kurutup uçlarına maşa yapmıştım. Uzun zamandır kullanmadığım kahküllerimi de önüme alıp uçlarından kesmiş, kısaltarak alnım ve kaşlarımın ortasında bir yerde boyundan almıştım.

Saçlarımı yaptıktan sonra altıma buz mavisi bir kot, üzerime de V yaka üzerinde beyaz kalın çizgilerin olduğu lacivert ince bir kazak giymiştim. Saat üç buçuk gibi olduğunda ise telefonumu elime aldım. Ona mesaj yazmak istedim ama numarasının bende olmadığını hatırlayıp koltuğa bıraktım.

Sonra da sıkıntıyla soluyup ortalığı toplamaya başladım. Karnım da acıktığı için bir şeyler atıştırmak adına mutfağa gidiyordum ki telefonumdan güçlü bir bildirim sesi yükseldi. Hızla koridordan salona geçtim. Koltuğun üstündeki telefonumu elime aldım.

0537***: Kapıdayım.

Kaydolmamış numaranın Agâh'a ait olduğunu anlayarak hemen mesaj yazdım.

Siz: İniyorum.

Yazdım ve hızla koridora çıkıp beyaz montumu giydim. Saçlarımın içinde kalmasına özen gösterip hafiften yağmaya başlayan karı bilerek şapkası olmayan montumun fermuarını sonuna kadar çektim. Çantamı çapraz takıp ayaklarıma beyaz sporlarımı geçirdim ve evden çıktım.

Merdivenlerden iniyorken birkaç komşuma denk geldiğim için onlara hafiften gülümseyip demir kapıyı açıp dışarı çıktım.

Lojmanın bahçesine zaten adım atmamla tepeme üşüşen karlardan sebep hızlı hızlı yürüdüm. Güvenliğin açtığı kapıdan çıktığımda buruşturduğum yüzümle etrafa baktım. Onun siyah büyük arabasını tam karşımda görmemle yolun ötesine geçtim.

Filmle kaplı camlarına rağmen onu görmeye çalıştımsa da göremedim. Yine de arabasının ne olduğunu biliyordum. Tıpkı onun benim evimin nerede olduğunu bilmesi gibi.

Kapıyı açıp içeriye baktığımda yüzündeki ciddi ifadesiyle bana bakıyordu. Bende huysuz bir şekilde ona.

İçeriye girip kapıyı ardımdan çekip hafiften soluklandığımda bunu bekliyormuşçasına gaza basarak arabayı sürdü. Sıcak ortam ve onun kokusuna bulanmış büyük koltukta rahatça oturdum. Montumun fermuarını birazcık aşağıya indirip rahat bir nefes aldığımda göz ucuyla ona baktım.

Üzerinde her zamanki gibi askeri üniforması vardı. Bunlarla yatıp kalkıyor gibiydi sanki.

"Erken gelmişsin," boğazımı temizledim. Bana bakmayıp arabasını dikkatle sürmeye başladı. Koltuğumdan yükselen uyarı sesiyle bende önüme dönüp kemerimi taktım.

"İşim erken bitti." dedi. Kafa sallayıp yola baktığımda evden uzaklaşmıştık.
Arabanın radyosundan da garip gurup sesler geliyordu ki frekans tutmuş olmalı ki bir müzik sesi arabanın içini doldurdu. Başımı hafifçe arkaya yasladığımda müziğin hoş melodisi ile yolu izlemeyi sürdürdüm. Karın yağışı hızlanmış, yollarda hali hazırda bulunan birikintilerin üzerine ekleniyorlardı.

Masum DeğilizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin