~14. Bölüm~

526 41 25
                                    

Yeni bir gün... Yeni bir olay... Ve yeni bir bela...
İmza da yanıma gelen ve servise binmeden yanımdan hızlıca (gerizekalı gibi) geçip kağıdı veren o çocuk...

İmzadan sonra iyice kim olduğunu merak etmiştim. Bana bu kadar takık olan birini görüyordum. Hele ki o merdivenlerden çıktığında durup bana bakan o gözleri her şeyi açıklıyordu. Ve bugün o kişiyi bulmak için sabırsızlanıyordum.

O kadar kendimi yorgun hissediyordum ki kafam derste hiç bir şeyi almıyordu. Bu gidişle hasta olacaktım. Hoca bir şeyler anlatıyordu ama benim için hepsi boş şeylerdi şuanlık.

Regl günüm yaklaştığı için hem midem bulanıyor hem de sancıdan geberiyordum. Ne biçim bir şeydi bu! Ölüyorum resmen dinmek bilmeyen bir acı!

Hiç bir şey anlamadığım ve acıdan ölmek üzere olduğum ders sonunda bitmişti. Kızlara olan biten her şeyi anlatmıştım. Anlatmasaydım büyük ihtimalle dayak bile yerdim. Kızlar da benim gibi o çocuk için araştıracağını söylemişlerdi. Onlar bile meraktan çatlıyordu ama en çok Busem.

Aklımdan o çocuğun kim olabileceği ve neden peşimi bırakmadığını sorguluyorken dibimde bağıran birinin sesiyle düşüncelere dalan gözümü o kişiye çevirdim. Dibimde bir saattir bağıran ve benimle uğraşmaktan hiç bıkmayan Berlin vardı.

"Ne var lan, ne var? Bir türlü bırakamadın peşimi baş belam." Berlin'e belam demeye kadar verdim çünkü kendisi tam anlamıyla baş belasıydı. Ama yine de beni üzgün günlerimde bile yaptığı mal hareketlerle nasıl oluyorsa güldürmeyi başarıyordu.

"Neden kızıyorsun ya alt tarafı sana bağırdım." gözlerinin içine bu söylediği cümleyi gerçekten söyledi mi diye bakınca, "Ay tamam be anladık hastasın da bu kadara da gerek yok yani."
"Berlin..."
"Efendim?"
"Kaşınma çok kötü kaşırım seni."
"Senin de işin gücün yok beni kaşıyacaksın öyle mi?" başımı evet sorun mu var dercesine salladım.
"O zaman sırtımı kaşır mısın ya çok kaşınıyor da."

Ayağa bir fışımla kalkıp tam Berlin'in önünde durdum. "Gel kaşıyayım o zaman!" Berlin ne olacağını anlamış ki hemen benden kaçmaya yani koşmaya başladı. Bende arkasında koşarken az kalsın yere düşüyordum ama çaktırmadım. Beni bu halimle bile koşturuyordu ya helal olsun valla!

En sonunda yakalayıp sırtına elimle geçirmeye başladım. Bana yakalandı mı, benden kaçması mümkün değildi. Şimdiden Allah sabır versin kendisine.

Vurmaya devam ederken dayanamayıp pes etti ve ellerini kaldırdı. "Ya bu el ne! Çok acıyor! tamam ya tamam, kaşınmıyorum artık!" elimi onun sırtından çektim ve sırama doğru ilerledim.
"Demekki neymiş, kaşınmayacakmışsın." Arkamdan Çınarın sesini duydum. Arkamı döndüğümde bir yandan bana bakıyordu bir yandan da gülümsüyordu.

"Sende konuşma lan oradan. Sanane! Sanane ya!"
"Sınırını benden çıkarma bu seferden Asmin tarafından değil, benim tarafımdan dövülüp mezara girersin."
Berlin bir anda gülmeye başlayınca, Çınarın bir anda gülümseyen yüzü ciddi bir hâl aldı.
Bu da demek oluyordu ki geliyor gelmekte olan.

Çınar, Berlin'in yanına hızlı adımlarla yürüyüp yüzünü eliyle tuttu. "Neden gülüyorsun? Komik bir şey varsa söyle." Berlin sanki gıcığına hâlâ gülüyordu. Kafasını çevirip Çınara baktı.
"Sen daha demin gülerken iyiydi ben mi gülemeyeceğim bu bir. İkincisi ben şu söylediğin cümlenin gerçek olamayacağını bildiğim için gülüyorum."
"Öyle miymiş? Gerçek olamaz mıymış?" kafasını aşağıya indirip Berlin'e doğru gözleri kısık bir şekilde yeniden kafasını dikti.
"Bak bakalım öyle miymiş değil miymiş? Şimdi söylersin. Gerçi söyleyebilir misin onu bile bilmiyorum."

Mahperi | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin