KANLI HATIRALAR PORTRESİ

1.2K 85 115
                                    

merhabalar...

yine ben, yine bir kitap, yine bir yolculuk...

şimdiye kadar yedi kez farklı evrenlere yolculuk yaptık, şimdi sıra sekizinci evrende... bu kez biraz daha karanlığa, bazen aydınlığa, bazen aşka, bazen dostluklara...

yeni bir evrenin ilk kitabıyla karşınızdayım.

VERUS EVRENİNE HOŞ GELDİNİZ.

serinin ilk kitabındayız. yolun en başındayız. yanımda olduğunuz için hepinize teşekkür ederim ve sizi çok seviyorum. iyi ki varsınız.

bölüm duyuruları için beni instagramdan beni takip edebilirsiniz: mehriial
twitter: salteramortis

başlama tarihinizi alayım...
19.04.2024.

oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım...

keyifli okumalar...

🫀

KANLI HATIRALAR PORTRESİ.

"Sorarsan eğer, kalbimin en ulaşılmaz noktasında duruyorsun. Çevrili dört bir yanın kanla; seni değil, anıları kirletiyor. Ve ben, hatıralara sıçramış kanla çiziyorum portreni."

syml, mr.sandman

GİRİŞ.

Vicdan azabı pişmanlığının değil, Tanrı'nın senin için biçtiği cezadan korkmanın yansımasıdır.

Ellerindeki kana baktı. İlk önce sol eline, sonra sağ eline. Avuç içlerini kirleten şeyin bir boya değil de bir kan olduğunun farkındaydı ancak önemsiz bir şeymişçesine bakıyordu. Bu kanın onda bir pişmanlık ya da vicdan azabı hissettirmesini bekledi ancak hiçbir şey hissetmeden sadece baktı.

Bakışları donuktu.

Pişman olmayı bekledi ya da vicdan azabı hissetmeyi ancak hiçbiri yoktu. Aylar öncesinde bir adamın, ölüm karşısında duyduğu acıyı duymayı diledi, hak ettiğinin bu olduğunu düşündü ancak hissedebildiği tek şey şakaklarına saplanan, kafasını koparıp atmak istemesine neden olacak kadar şiddetli bir migren ağrısından başka bir şey olmadı.

Tanrı insanları hissizlikle cezalandırıyor.

Sert adımlarla evine doğru yürürken zihninden geçirdiği düşünce bundan ibaretti. Hissetmemekten daha çok istemediği bir başka şey de düşünmekti. Ona sorsanız çok fazla şey söylemezdi ancak söylediklerinden tek bir sonuca varırdınız.

O ölmek istemiyor ama yaşamayı da bilmiyor.

Kelimelerle de hislerle olduğu gibi hiç arası yoktu. Tüm hislerden yoksun bir şekilde yaşıyordu ona biçilen bu hayatı. Buna yaşamak denilir miydi, bunu bile bilmiyordu. Bir psikopattan farksız hissediyordu. Kendine koyduğu tanı buydu. Bir psikopat olduğuna inanıyordu. İyi biri miydi yoksa kötü biri mi, bunu bile bilmezken kendisi için psikopat demeyi biliyordu. İçten içe bir psikopat olmadığını biliyordu ama kendi durumuna yakın koyabileceği tek tanı bundan ibaretti.

Gözleri camın ardında kalan perde aralığından içeri sızarken karanlıkta bir beden aradı, babasının o perdenin arkasında olduğunu ve onu beklediğini düşündüğünde küçük bir çocuk gibi korku hissetmek istedi ancak bunu da hissedemedi. Babasından korkmuyordu. Yavuz Kores pek de korkulacak bir adam değildi zaten, tam aksine oğluna karşı sevgi dolu bir babaydı.

KANLI HATIRALAR PORTRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin