Heyecanıma engel olamayarak zıplaya zıplaya merdivenlerden inerken takılıp düşmemeye çalışıyordum. Bu zor değildi çünkü topuklu giymeye alışıktım fakat eğer son dakika bir aksilik istemiyorsam dikkatli olmakta fayda vardı.
Son basamağı da inip binadan dışarı attığım adım ile beraber yüzüme vuran akşam serini kısa süreliğine gözlerimi kapatıp onu hissetme isteği uyandırdı içimde. Başka bir zaman olsa kesinlikle bu isteğe kendimi bırakır ve belki dakikalarca rüzgârın tenimi okşamasına izin verirdim. Ama şu an değil.
Çok değil yaklaşık on on beş metre ileride bekleyen siyah arabanın benim için olduğunu çalan kornadan anlamıştım. Baget çantamın zincirini kendime bir nevi destek sayarak tutunduğumda adımlarım çoktan arabanın önüne ulaşmıştı. Direkt kapıyı açıp binsem mi yoksa ilk başta emin mi olsam diye düşünmeme gerek kalmadan şoför koltuğundan inen takım elbiseli adam benim olduğum tarafa gelmiş ve hafifçe eğilerek selam vermişti.
"Ben Özkan efendim, Uzay Bey'in özel şoförüyüm. Siz de Güneş Hanım olmalısınız değil mi?"
Adamın güzel diksiyonu ve nazik üslubuna tebessüm ederek karşılık verdim.
"Evet Güneş ben, çok memnun oldum."
"Buyrun o zaman, Uzay Bey balo salonunda sizi bekliyor olacağını iletti."
Arka kapıyı benim için araladığında teşekkür markasında kafamı eğerek arabaya bindim, ardımdan kapıyı örtüp saniyeler içinde şoför koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. Radyoyu açtığında yaklaşık yarım saat boyunca arkadan sesi gelen hafif tonlu şarkılar haricinde sessiz bir yolculuk geçirdik.
Balo salonunun olduğu mekâna geldiğimizde dışarıdan bile ne kadar geniş ve büyük bir yer olduğu belli oluyordu. Özkan'ın benim kapımı açmak için dışarı çıkacağını anladığımda iki dakika müsaade istedim ve o arabadan indiğinde çantamdaki maskeyi çıkardım ve öne iki koltuğun arasından kolumu uzatarak dikiz aynasını kendime çevirdim. Maskeyi yüzüme yerleştirdiğimde dağınık topuz yaptığım saçlarımı bozmamaya özen göstererek maskenin iplerini sıkıca bağladım. Ardından son bir kez kontrol ederken Özkan yeterince beklediğine kanaat getirmiş olacak ki kapımı araladı.
Elnisemin uzun eteğine dikkat ederek aşağı indiğimde onlarca gazetecinin hazırda bekliyor olması beni ürkütmüştü. Tek başıma nasıl içeri gireceğimi düşünürken bizim geldiğimiz arabanın birkaç metre arkasında kalan aynı modelde bir araba gördüğümde gözüm istemsizce arabadan inen adama kaydı.
Uzay...
Simsiyah gömleği ve pantolonu ile ben buradayım der gibi duruyordu. Yüzünde benimkinden çok da farklı olmayan aynı takımı gibi siyah bir maske vardı. Sadece benimki kadar süslü değildi, yine de harika görünüyordu.
Takım elbisesinin ceketini yanındaki fark etmediğim adama verip adımlamaya başladığında hareketsizce onu izleyen bedenimi fark etti ve bakışları yüzüme çıktı. O an maskelerin izin verdiği kadarıyla göz göze gelmiştik. Ve beni tanır mı acaba derken dudağında oluşan kıvrılmayı görmüştüm.
Beni tanımıştı.
Belki de arkamda duran Özkan olmasaydı tanımazdı ama şu an bu umrumda olamayacak kadar küçük bir detaydı. Aramızda sadece birkaç adımlık mesafe kaldığında o mesafeyi kapatan ben olmak istediğim için ayaklarımı hareket ettirip onun yanına ulaştım. Bu sefer benim de yüzümde bir tebessüm belirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAY BOŞLUĞU | Texting
RomanceUYARI: Kitap içerisinde nude gönderme gibi olaylar var, etik kurallarınıza uymuyorsa okumanızı tavsiye etmem. Şahsıma edilen en ufak hakarette engellenirsiniz! • gunesligunler: 24 yaşındayım uzay.dincer: İnanmalı mıyım uzay.dincer: Küçük bir çocukl...