Tansu
Ben Tansu.Kız kardeşimi hayata döndürecek altın otunu ararken krallık askerlerine yakalanan Tansu.
Küçük kardeşim Ünzi yalnızca 7 yaşındaydı.Doğuştan EVDA hastalığına sahipti tatlı kardeşim.Hastalık yalnzıca milyarda bir insanda çıkabiliyor.Kısaca kardeşim kendine özeldi.Ancak geçen hafta çok yüksek ateşlendi ve onu kurtaramadık..Kurtaramadım.Kutsal Doğa Ananın bir çaresi vardır.
Biz 4 kişilik bir aileydik.Ben,Ünzi,abim Kumbi ve annemiz.Abimin ruhu askerliğe adanmıştı.Ne yazık ki Doğa Ananın kurduğu düzeni bozmaya çalıştığı ve barışı engellediği için çok erken aramızdan ayrıldı.Onu pek hatırlamıyorum bile o gittiğinde ben daha 5 yaşındaydım,Ünzi doğmamıştı.
Annem Doğanın Kraliçesiydi.Biz de onun çocukları.Bize gitmeden önce tüm düzeni aktardı.Ve şimdi sıra düzenin başına geçmeye geldi.Ancak Ünzi daha yeni vefat etmişken bu görevi tamamlayamazdım.Bu yüzden Kutsal Altın Otunu aramaya koyuldum.O ot her şeyin başlangıcı her şeyin sonudur.Oksit Ülkesinin tüm yaşam kaynağı odur.Fakat bugün ormanda dolaşırken Doğa Anaya başkaldıran,Ormanı hiçe sayıp tüm düzeni bozan,Abimin askerliğe geldiği Aqua Krallığı'nım askerlerine yakalandım.
Kutsal Doğa Ananın biz küçük varislere verdiği izler vardır.Herkes o izi taşır ve ona göre yaşar.Benim izim boynumun solunda.Bugün askerler benim açık olan boynumdan izimi fark ettiklerinden ötürü yakaladılar.
Suçluların koyulduğu her tarafı kapalı arabaya yanımdaki 2 asker ile beraber bindirildim.En iyi ihtimal ile sonsuza dek tutsak kalacağım.Kötü ihtimal ise idamım olacak. Aqua Krallığı'nın düzen bozan nefreti asla affetmez.Kardeşimi kurtaramadan öleceğim.Doğa Anaya yalvarmaktan başka elimden bir şey gelmiyor.
Askerlerin beni sarsmasıyla uyandım.Hava kararmış ancak önümüz krallığa girdiğimizden aydınlık.Teker teker arabadan inmeye başladık.Beni çekiştirip durduklarından kollarım ağrımaya başladı.Çok yorgunum ve açım.Ancak Doğa ne verirse sen onu yersin.O yüzden şikayeti bıraktım. Askerler iki kolumdan beni tutarken önümüzdeki tahtadan şato kapısının açılmasını beklemeye başladık.O sırada etrafa göz gezdirdim.Krallık şatosu bembeyaz bir renkte ve göğe uzanıyordu.Altımızda tahtadan bir köprü vardı ve şırıl şırıl su sesi geliyordu.Gökteki yıldızlar göz kırpıştırıyordu derken kapı açılmaya başladı.Kapı açılınca karşımıza bir ton koruma askeri çıktı.Ve ardından O geldi.Prens Cengiz..Krallığın tek varisi ve tüm cezaları belirleyen adalet sisteminin,askeri teşkilatın sahibi Prens Cengiz.
Bana doğru adım atmaya başladı.Askerler onun karşısında çökmem için beni yere attılar.Yerde secdeye durmak zorunda kaldım..Doğa Ana dışında birine secde etmek çok büyük bir suç olmalıydı.Alnım yere yapışıkken askerler arkadan iki elimi birden tutup çekiyolardı.Prens daha da yaklaştı ve pabuçlarını kafamın hemen önünde gördüm.Askerler kafamı kaldırmamı engellemek için kafamı yere bastırıyorlardj ancak yukarıdan bir ses "şşt." dedi ve askerler beni bıraktı.Bir el yerdeki çenemi kavradı ve yukarı kaldırdı.Bu Prens Cengiz'di.Gözlerini benimkilere sabitledi ve bir süre öyle kaldı.Gözleri gök kadar maviydi.Dudakları ise menekşeler kadar pembe.Saçları ise şato duvarları gibi bembeyazdı.Üstünde bordo bir Prens takımı vardı.Derin derin bana baktıktan sonra "Adın ne senin?" dedi.İlk bir kaç saniye donakaldım.Askerlerden biri "PRENSİMİZİ BEKLETMEYE NASIL CÜRET EDERSİN SÖYLESENE LAN" diye bağırınca irkildim.Prens az önceki gibi "Şşt." Dedi ama daha yüksek sesle.Asker hemen geri çekildi.
Soruya geri dönünce "Tansu" dedim.Prens ağzını hafif araladı ama bir şey demedi.Askerlere döndü ve "Onun bir süre kendi gözetimim altında olmasını istiyorum.Şatodaki bulut odasına sevk edilsin." Dedi.Askerler "Emredersiniz Komutanım" dediler ve beni götürmeye başladılar.Ancak Prens'in benim ardımdaki bakışlarını hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aquaoksit
Teen FictionDoğanın tek varisi Tansu ve Aqua Krallığı'nın tek varisi Prens Cengiz'in kader üzerine karşılaşması..