Cengiz
Hemen doktor çağırmıştım Tansu zehirlendiğinde.Ancak zehirlenmemiş doktorun dediğine göre fıstık alerjisi varmış.Bir kaç gün istiharat etmesini söyledi ben de üstelemedim.Zaten oldukça yorgundu,saraya geldiği günden beri bir rahata erememişti.
Tansu 17 saattir uyuyordu, hâlâ uyanmamıştı.Ama uyurken ne kadar tatlı olduğunu inkar edemeyeceğim.
Üstümde en sevdiğim takımım olan bebek mavisi takım vardı.Göz renklerimi ortaya çıkarıyordu ve çok hoştu.Annemle olan küçüklük fotoğraflarımdaki takıma benziyordu.
Güneş ışıl ışıl parlıyordu ama bir yandan da tatlı bir esinti vardı.Yatağımın yanındaki berjere oturmuş düşünüyordum.Ve birden mırıltı halinde sesler gelmeye başladı,Tansu'nun sesi.Ama farklı bir dilmiş gibi konuşuyordu.
"Princé Hagi,Obsidion Hagi,Nafi"
Hemen yanına koştum ve elini tuttum.Hâlâ rüyadaydı ancak sesi yükselemeye başladı.Kabus etkisinde olmalıydı.Ne dediğini anlamıyordum ve bu sinirimi bozmaya başladı.Bir süre sonra titremeye başladı."DOKTOR" diye bağırdım ve Tansu'ya sarıldım.Sarılınca titremesi gitmişti.Onun kokusunu doyasıya içime çekerken onun da bana kollarını sardığını fark ettim.O da sarılmıştı.Uyanıp uyanmadığını kontrol etmek amaçlı biraz geri çekildim ve "Tansu'm?" diye seslendim.Gözleri hafif aralandı ve "Digo Mieo" diyerek dolu gözlerle bana daha sıkı sarıldı.
"Ne dediğin anlamıyorum.." dedim masumca.
"Ha?" diye şaşırdı önce. "Ah,yanlış dil mi kullanıyordum ne zamandır?"
"Evet."
Yüzü kızardı ve benden uzaklaşıp yastığa gömüldü.Şu an mızmızlanan bir çocuğa benziyordu.ÇOK TTLİŞ.
"Hadi amaa bir şey yok,ne dediğini anlat bana."dedim samimiyetle gülümseyerek.Çünkü şuanki haline gülümsemeyen asla gülümsememeye and içmiştir.
"Boş ver." dedi ve daha da yastığa gömüldü.Onu oradan kurtarmam gerektiğini düşünüp yastıktan kafasını çektim ve yüzünü bana doğru döndürdüm.Gözlerini kırpıştırarak bana bakıyordu usulca.Tam olarak first kiss anıydı ancak kapının aniden açılması ile bozuldu.Kahretsin.
Tansu
Odaya gelen doktor ile Prens'in elinden kurtulmuştum.Hâlâ yüksek utanç içindeydim ve onun yüzüne bakacağımı bilmiyordum çünkü kendi dilimde söylediğim şeyler hiç güzel şeyler değildi.
Doktor benim hakkımda rapor yazarken Prens kenardaki bernerinde oturmuş sinirle beni izliyordu.Ondan kurtulmuş olmam hoşuna gitmemiş olacak ki sinirli aslanlar gibi dayanamayıp kalktı ve odadan çıktı.İlk defa bu koca yerde sanırsam yalnız kalmıştım.Doktor da gittikten sonra araştırmalarıma başlayabilirdim.
Doktor da gittikten sonra ayağa kalktım ama 17 saat boyunca uyuduğumdan ötürü her yerim tutulmuştu.Kalkar kalkmaz sendeledim ama kurtardım.Yatağın olduğu yükseltiden çıkıp oda boyunca ilerlemeye başladım.Odanın en ucunda çalışma alanı gibi bir yer ve masa vardı.Masanın üstündeki çerçeveler ilgimi çekti ve bakmaya başladım.Bunlr minik Cengiz'lerdii.Daha küçücüktü ve yanında ailesi de vardı.O kadar tatlı gülüyordu ki.Başka bir fotoğrafta annesi olduğunu düşündüğüm bir kadının kucağında oturuyordu.Bugün üstünde olan takımı giyiyordu.Allah'ım bu minnoşluk bu dünyaya fazla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aquaoksit
Novela JuvenilDoğanın tek varisi Tansu ve Aqua Krallığı'nın tek varisi Prens Cengiz'in kader üzerine karşılaşması..