Cengiz
Çok korkuyordum.
Hiç korkmadığım kadar.
Aqua Krallığı'nın Adalet ve Savunma Bakanı,Ordunun başı korkuyordu.
Ben korkuyordum.
Hem de bir can için.
Yıllarca korkusuz olmam için eğitildikten sonra hem de.Tansu'nun başını tutmuş,solmuş cildine bakıyordum.Ancak hâlâ aynı lavanta kokusu duruyordu üstünde.Hiçbir şey yapamıyordum,donakalmıştım.Bir süre sonra muhafızlar geldi ve onların etkisiyle soğuk kanlılığımı toplayarak Tansu'yu kucakladım.Her yeri kandı,her yeri.O içindeyken dağ menekşeleri kadar güzel olan elbiseden şu an iğreniyordum.Nefes alıyor mu kalbi atıyor mu bilmiyordum.Tansu'yu saraya getirdikten sonra doktor dikiş için ameliyat gerektiğini söyledi.Şatonun ameliyathanesine alındı.Ben ise gene bekledim.Her zamanki gibi.Değişmeden.Bekledim.
Ne kadar bekledim bilmiyorum ancak hava aydınlanıyordu.En sonunda doktor çıktı ve odaya alınacağını söyledi.Demek ki ameliyattan çıkmıştı lavantam.Sakinleşmeye çalışarak odaya gittim,Tansu beni bu halde göremezdi.Ancak hayal kırıklığına uğradım.Uyanmamıştı.En azından yaşıyordu.Odaha girmek istedim ancak hemşire enfeksiyonu riskinden ötürü bu günlük izin vermedi.Bunlara kimin neden olduğunu adım gibi biliyordum.
Ben
Onu en başında buraya getirmemeliydim.Benim gibi biri asla sevmemeliydi.Sevmemek için eğitilmişken hele,asla.
Tansu
Gözlerimi aralamaya çalışıyordum ama imkansızdı.Çok bitkin hissediyordum,her yerim ağrıyordu.Ağzımı açmayı denedim ama yapışmış gibiydi.En sonunda göz kapaklarımı kaldırmayı başardım.Önce beyaz ışıklar gördüm.Sonra ise Cengiz'in beyaz saçları,ya da beyaz ışıklar da onlardı.Buz mavisi irisleri doğrudan gözlerime bakıyordu ve ağzı da oynuyordu.Ama duyamıyordum.Gözlerinden endişe okunuyordu.Şu an onu sakinleştirmek o kadar çok isterdim ki.Birden kırmızı lekeler gördüm.Cengiz parmağını ağzına koymuş her zamanki o şeyi yapıyordu,"şşt".
"Ve bitti." Sonunda duymaya başlamıştım galiba.Cengiz elini yanaklarımda gezdirdi ve "Beni duyuyor musun sevgilim? Diye sordu.Ancak cevap veremiyordum.Onun yerine göz kapaklarımı oynattım.Sakinleşti ve oh çeker gibi gözlerini kapattı.Elimi kaldırmayı denedim ve az da olsa başardım.Kapalı olan gözlerinin altında elimi gezdirdim.Hissetmiş olacak ki hafif bir tebessüm etti.Ancak arkadan bir hemşire geldi ve Cengiz'i çekti.Elim aşağıya düştü.Gitmesini engellemek istiyordum ancak elimden bir şey gelmiyordu.Gitmeden önce uzunca bana baktı ardından gitti.Sanırım uyumuştum ve tekrar uyanıyordum.Gözlerimi açtığımda odada kimse yoktu.Ancak tel fark bu sefer ağzımı açabiliyordum.Ve bacağımdaki ağrı biraz azalmıştı.Kimse olmayınca endişeye kapıldım ve Cengiz diye bağırmaya başladım.Ancak duyan yoktu.Kolumdaki değişik boruları çıkarıp ayağa kalkmaya çalıştım ancak bacağım basar basmaz beni düşürdü.Neyseki bir çift kol beni belimden sardı ve yatağa geri oturttu.Gelmeleri için cidden başıma bir şey mi gelmesi gerekiyordu.
"Tansu,sakin." dedi ses ama tanıdık değildi.Yatağa geri yattığımda ise Cengiz'le aynı saç rengine sahip olan ama gözleri yosunlar gibi yemyeşil parlayan biri vardı.Yüksek ihtimal kardeşiydi.
"Siz?" dedim kim olduğunu sormak için.
"Cidden unuttum deme ama eski dost."
"Ne?"
"Timi desem tanırsın belki ha?Agopa moi."
Hayır olamazdı.İhtimal dahi yoktu.Etrafta hemşire olma ihtimaline karşın kendi dilimde konuşmaya başladım,çünkü karşımda duran kişi biliyordu.
"Değişmemişsin." dedim en soğuk sesimle.
"Değişim kötüdür,apeiro."
"İyi olan değişimler de vardır."
"Bilmem,o kadarı ilgi alanım değil.Ha söylesene seninki nasıl değişim?İyi mi kötü mü aaa ya da oksitsel bir değişim mi ne dersin?"
"Sus lütfen,Tino."
"Neden?Gerçekler acıtır bebeğim.Hatalıydın,hatalısın,hatalıyız."
"Hata olan ben değil sendin!"
"Ben sana eninde sonunda döneceksin demiştim.İster böyle ister şöyle."
"Ben sana dönmedim Ceng-."
"Anneni bahane edip gözümün önünde üvey abimle birlikte olunca sana döneceğimi sanıyorduysan çok fena yanıldın."
"Hayır,hayır,hayır!"
"Sen insanları saf güç için kullanan aşağılığın tekisin,bana hiçbir şey demeye hakkın yok."
"En azından sözlü mü üvey abimin nişanlısıyla aldatmıyorum."
"En azından seviyor gibi görünüp arkadan bıçaklamıyorum."
"Ben seni bıçaklamadım,hançerledim."
"Evet,hem de tam olarak izimden."
"Hepsinin sorumlusu sensin."
"Ben sana sen beni hançerledikten sonra bile güvendim."
"Bu dünyada babana bile güvenmeyeceksin.Ayrıca abin nerede?"
"Noldu?Planın yarım kalmasın diye onun aracılığı ile şatoya sızıp annemi de mi bıçaklayacaksın?Ahh pardon yapamazsın çünkü abim şu an senin için boş mapus bakıyor."
"Ne??"
"Merak etme,orada o çok sevdiğin doğalite ile baş başa olacaksın."
"Oradan çıkamayacağımı mı sanıyorsun?"
"Çıkacağını zaten biliyorum.Ancak nereye çıkacaksın?Ülken elimde.Dünya elimde.Hiç kimsen yok.Ben dışında.Yani küçük hanım hiçbir şey yapamazsın."
"Ülkem?"
"Abim kendi elleriyle fethetti.Bu dünyada yalnızca bana güvenmeni söylemiştim.Ne yazık ki sana kör kütük hâlâ aşığım ve sen de öyle." biraz duraksadı ve samimi olmayan bir gülme ile "Acaba abim senin gerçek halini bilse napardı.Neyse ki seni şatoya sokmamın tek yolu bu olduğu için sesimi çıkarmayacağım,şanslısın." dedi ve bana doğru gelmeye başladı.Eli boynuma doğru gitti ancak son gücümle tuttum.
"Tino,yapma."
"Yapmazsam öleceksin,öleceğiz."
"Hayır,lütfen."
"Geri alacaksın,söz." dedi ve izime dokundu.Gözlerim kapandı ve derinlere daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aquaoksit
Genç KurguDoğanın tek varisi Tansu ve Aqua Krallığı'nın tek varisi Prens Cengiz'in kader üzerine karşılaşması..