1 bölüm; Oyun...

27 5 18
                                    

Yoğun bir iş günün ardından, arabamı park edip, kaldığım apartmana doğru ilerledim. Sonunca katta yaşıyordum. Ve galiba asansör bozuktu. Neden mi galiba? Çünkü, sabah üç kat aşağıdaki komşum, beni arayıp, asansörün bozulduğunu, akşama doğru tamir ettirileceğini söylemişti. Bildiğim bütün dualarımı ederek, apartmandan içeriye girdim. Bu apartman tam on iki kat yüksekliğindeydi ve lükstü. Şık bir görünüşü vardı. Bu kadar lüks apartmanda asansör bozuk olamazdı, hayır, hayır. Aslında daha çok merkezden uzak yerlerde yaşamayı seviyorum, işim için buraya taşınmıştım. Topuklu ayakkabılarımın sesi, apartmanın duvarlarını inletiyordu. Ve bu yüksek topuklularla, on ikinci kata nasıl çıkacağımı düşünüyordum. Sırf manzarası için tutturmuştum. Asansörün tuşuna bastım ama hiç bir şekilde ne bir çıt, ne bir haraket belirtisi vardı. Anında yanımda beliren baştan aşağı siyahlara bürünmüş adama baktım. Ani gelişiyle irkilmiştim. "Asansör bozuk," dedim ona doğru. Ardından merdivenlerin önünde durdum. Dar dizlerimin hemen üstünde biten, bir etek giyinmiştim. Üstüne ise, beyaz bir gömlek giyinmiştim. Siyah ve beyazın uyumuna bayılıyordum. Hafif eğilerek, 1.80 olan boyumu, 1.82 yapan topukluları çıkardım ve elime aldım. Ayaklarım adeta rahatlamıştı. O adam ise hala asansörün önündeydi. Ne yaptığını tam anlayamıyordum. Hızlı olacak bir şekilde merdivenleri tırmanmaya başladım.

Nefes nefese bir şekilde kapının önünde duruyordum. Şaşkın bir şekilde yan evin kapısına bakıyordum. O siyah adam buradaydı. Başka bir çıkış yolu? Asansör çalıştı mı ki? Anahtarı kapı deliğine sokup iki kez çevirdim. Ürpermiştim. İzleniyor gibiydim. Kapıyı serçte kapatıp, kilitledim. Alt tarafı bir adam.

Kapının çalınmasıyla irkildim. Delikten baktığımda kimse yoktu. Kapıyı açıp, sağa ve sola baktım o adamda yoktu. Ben buraya yeni taşındığım için, hiç kimseyi tanımıyordum ama buraya geldim geleli, bir kez olsun o adamı görmemiştim. Belki birinin akrabasıdır? Dedi mantıklı tarafım. Belki diye onayladım onu. Tam kapıyı kapatacakken, pas pasın üstünde zarf gördüm. Hiç umursayacak durumda değildim, eğilip aldım ve kapının girişindeki olan dolabın üst çekmecesine attım. Başka bir zaman bakarım. Salondaki koltuğa bıraktım kendimi. İki telefonumda aynı anda çaldığında, boylanarak, kimin aradığına baktım. İş telefonumdan Drake arıyordu, diğerinde ise annem. İş telefonumu elimi alarak, diğerini sesize attım. Telefonumu hopörlere alarak, mutfak tezgahına bıraktım.

"Yeni bir dosya var ama bak olay, olay." Makarnanın suyunu doldurarak, "bakarım ya, atsana dosyayı Drake, böyle ciddi konuşmaları, iş dışında konuşmadığımı biliyorsun ha?" Dedim.

"Mahkeme zamanı dünyanın en ciddi kadınına dönüşüyorsun. Güzel olman başka bir konu ayrıca adalet bürosundaki başarılı namın, hemen gelipte nasıl bu kadar başarılı ola biliyorsun? Anlamadım."

"Arkadaş." Diyerek, ona kısa bir mesaj gönderdim.

"Sınırlardan nefret eder oldum."

"Şu an meşgulum ararım."

"Bak yine aynısını yapıyorsun, kaç-" telefonu yüzüne kapattım.

Ardından, diğer telefonumu elime alıp, annemi aradım. Telefonu ablam açmıştı. "Abla?"

"Nasılsın güzelim?" Diye sordu, kahvesini hazırlarken.

"İyiyim abla, annem ne yapıyor?" "Ayrıca senin orada ne işin var?"

"Uzanıyor işte. Daisy'i okula bıraktım, öyle bir uğrayayım dedim. Ben seni başka bir şey için aradım. Hani işe başladığından beri çok sık sık çalışıyorsun, tatile çıkmak istermisin? Sen, ben, annem. Ha birde çocuklar."

İş telefonuma bir bildirim düştü. Drake bana yeni dosya hakkında bilgi atmıştı. Bu da demek oluyorki, gizlilik kurallarına aykıra bir şey yaptığı ortaya çıkacak tehlikesi yaşıyor, çünkü yanında biri var. Sabah ilk iş dosyaya ulaşıp, bakmaktı. Kısa ve net bir mesaj attım.

Oyun ZamanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin