Herkes Gibi

9 2 1
                                    

Zaman bir türlü geçmek bilmiyor yeni ve tanımadığımız öğrenciler ile iç içeydik ama biz hâlâ sarhoştuk. Önümüzde ellerinde bir kova su tutmuş ajanlar vardı ve Can'ın "yüzlerine doğru boşaltın" emri ile yüzümüze su yedik ama bana şu önümdeki Şerafettin çok sert fırlattı ama ben hâlâ ayılamamıştım ve yanı sıra suyun yüzüne tokat gibi çarpmasıyla yere düşmüştüm hemen kalkıp önümdeki Şerafettine "bana bak öyle şu filan atmasaydın direk tokat atsaydın daha iyiydi" dedim Çınar gülüp"Abi sanırım bu hâlâ alkolün etkisinde bir kova daha mı döksek" dedi. Çınara dönüp "Çınar ailen seni yaparken imalat hatası mı yaptı acaba?" Diye sordum. Ateş, Şehet ve Emre arkasına dönüp gülme krizine girdi Can dudak kenarlarını kıvırıp "Alevin Şerafettini bir tekrar" dedi dudağını kıvırarak ben daha "ne tekrar" diyene kadar bu şerefsiz Şerafettin bu sefer daha güçlü şu fırlattı ve ben yine yeri boyladım kalkıp "ama Allah bu eğitimin de benim de ve özellikle şu Çınarın da  binbir belasını versin inşallah amin!" Dedim Çınar sitemkâr bir şekilde " lan ben ne yaptım şimdi" dedi, Emre öne dönüp "adaylar beni takip edin bilişim sınıfına gidiyoruz" dedi ve bizi diğer binanın içine doğru götürdü içeri girdik Berk, Sude ve Betül yanımda yürüyordu Berk elini omuzma atıp
"Eee, kaçak ne oldu yanımıza uğramaz oldun" dedi. Ona ters ters baktım. "Berk çek şu ellini" dedim. Berk güldü. "Kızlar ve Miraç Alev artık eski formunda olduğuna göre yolumuza devam edebiliriz"dedi. Sude ile Betül güler iken  ben ve Şenay ona Side eye bakışları atıyorduk bir eksik vardı evet Yeliz ortalıkta yok "Yeliz nerde?"diye sordum Miraç sınıfın kapısına geldiğimizde "bunu sonra anlatırız ilk derse girelim" dedi. Bu ne demekti. Sınıftan girdik ve sıralara oturduk ben ve kırmızı kıvırcık saçlı bir çocuk yan yana oturduk.
Emre tahtanın önünde, orta sıralarda biz ve en arkada hocalar vardı ve Emre anlatmaya başladı.

25 dk sonra
Alev gel ilk sen dene dedi Emre'ye bakıp ona doğru yürüdüm Emre bilgisayarı önüme koydu ve diğerinide "evet Alev bu kabloları diğer bilgisayara bağla" dedi "Nasıl?" Dedim Emre şaşkınca "Ne nasıl" dedi "acaba ben bunu nasıl bağlayacağım pek bir bilgim yok da?" Emre ağzı bir karış açık şok olmuşcasına bana baktı "lan ben sabahtan beri ne anlatıyorum burda!?" Dedi dehşetle bana sabır dileyerek "Alev defol gözüm görmesin seni defol bu dersin konusunu hemen öğren!" Dedi ben ne yaptım ki şimdi, of of hep kabak bu kızın başına patlasın zaten! Benden sonra  Betül ve Mahi'yi çağırdı. Aslında Betül çok iyi bir iş çıkarıyordu ama Mahi bir tık sanki onda çok daha iyiydi ve diğerleri de öyle herkes yaptı bir ben ile Miraç yapamadık. "Ders bitmiştir hepiniz geçtiniz ama Miraç ve Alev siz kaldınız, sakın bir daha dersimde uyumayın!" Dedi ve o da çıktı geriye içerde ben ile Miraç ve arkamızda eğitmenler hepsi kapıya ilerledi bende ayağa kalktım kapıyı ilerler iken Miraç kafama vurup kaçtı "Ah! Miraç salak ya!" Diye bağırdım Miraç kaçmaya başladı bende kovalamaya hocaların arasından geçip onu saçından yakaladım "Ne oldu Miraç bey" dedim sırıtarak Ateş arkadan "eğer derse geç kalırsanız işte o zaman ben sizin kafanızı birbirine çarparım ona göre" dedi bizde "tamam" dedik daha sonra onlara yol verdik "lan sınıfa bizimkiler gitti biz hâlâ buradayız düş önüme " dedi Miraç

Ateş'in dersinden
Tabi iş sağlık olunca benden iyisi yoktur. " Evet eğer biriniz operasyon sırasında vurulduğunda diğeri onu kurtarmak için bez Mez değil çantasındaki iğneyi kullanacak yani anlaşıldı mı? Operasyonda önemli olan hayat kurtarmak değil öldürmektir bu yüzden hem diğerlerinin hayatı için hemde hemde yaralının hayatı için pratik olmamız gerek "Alev bize kullanımını gösterir misin ben gösterdim zaten ama sen bir üstünden geç" dedi. Aşağı indim  denek olan mankene yaklaştım elimi çanta hizasına kadar hızla çekip iğneyi çıkarıp baktırdım, Ateş alkışladı bende selam verip yerime geçtim

Saatler böyle akıp geçiyordu yemekhaneye geldik hep beraber.  Ben en baştaki masaya geçtim Sude ikimize yemek alıp gelmişti Betül sol tarafıma, sağıma Miraç, karşıma Sude ve onun yanına Şenay ile Berk oturmuştu ve her zamanki yerlerini alan  diğer astroloji tayfa vardı. Bazen düşünüyorum da benim gerçekten astroloji ile bir derdim var. Yemeğimizi yerken Sude "bundan sonra bir konferans olacakmış yani bu eğitim hakkında bilgi verecekler her halde" dedi. "Aman zaten burda toplam 1 hafta harcadık artık öğrencilerini seçer hocalar sonra bizde staja gideriz" dedi Berk ben anlayamayarak ağzı dolu bir şekilde ona baktım "ama daha bir kaç derse girmedik nasıl olacak ki bu?" Dedim Miraç gülerek "Oğlum onlar boşuna mı ajanlar emin ol gözüne bakarak bile ne hissettiğini anlarlar" dedi. Sude ve ben buna az kalsın kahkaha atacaktık başımı yan masaya çevirdiğim de Mahi bana bakıp rahatsız olduğum bir şekilde gülüyordu bende rahatsız olmuş gibi önüme döndüm. Sol tarafımda konuşmamızı hiç katılmamış üstüne birde yemek ile oynayan bir Betül vardı. "Betül lan, Betül alo abi bu kızın kafası uçmuş" dedi Berk bize bakıp hafif gülümsedi sonra tepsisini alıp çıktı peşinden gitmek isterdim ama şuan bence yalnız kalması gerekiyor diye düşündüm. Hepimiz yemekten kalktık ve konferans salonuna doğru yürüdük "Ya bişey diyeceğim Sude, savaş abim nerede hiç gözükmüyor?" Dedim asansörün önünde durduk bana dönüp "Valla bende bilmiyorum ki onu hiç görmedim" dedi. Asansör gelince içine bindik sonra yeni öğrencilerden bir kaçı içeri bindi yanıma oturan o kızıl saçlı çocuk ocuk ile sarı saçlı bir kız iceri girdi. Bizim ile onlarda konferansa çıktılar içeri girdiğimde Can, Emre ve Savaş abim en önde oturup konuşuyorlardı.

"Abi!" Dedim neşe ile Savaş abim bana bakıp hafif e gülümsedi ve yanına gittim ayağı kalkıp kollarını açtı ve hemen kollarının arasına girdim "Ne oldu abicim?" Dedi Savaş abim başımı öperek "abi sana birşey söyleyeceğim ama sakın kızma ve baban ile annene sakın söyleme dedim. "Ne oldu, yine ne yaptın?" Dedi nefesini vererek ondan ayrılıp "şey hani o babam ile senin yeni hastane yapmak için yaptığınız hastane maketi varya" dedim Savaş abim dikkat ile dinlemeye başladı. "Eee?"
Ona Mahçubiyet ile bakıp "şey sanırım ben eşyalarımı toplamaya gider iken onu kırdım" dedim. Savaş abi şok olarak "Ne yaptım, ne yaptım dedin?" Dedi. "Kırdım"  dedim tekrarlayarak bu sefer Sude yanımıza gelip "Yok lan onu sen değil annem Rıfkı'yı temizler iken kırdı sonra ben Rıfkı'ya takılıp düşüncede daha çok kırıldı." Dedi tek nefeste Savaş abim ikimize bakıp "Abi benim iki kız kardeşim birbirinden beter" dedi. Sonra biz Sude ile ona sarılıp "Geçer abicim geçer dedik" sonra gülüşerek bir arka koltuğa oturduk.

Herkes yerini alınca bizim yer elması çıktı sahneye güler yüz ile konuşmaya başladı. "Merhabalar arkadaşlar ben bu eğitim kampının üst amirlerinden Ahmet Köse, bilhakis hepiniz burada neden olduğunuzu biliyorsunuz, buradaki bir hafta boyunca kaptanı Can olan Hilal Timi ve diğer yandan kaptanı Özgür olan Birlik Timinin kontrolleri altında olup eğitim aldınız ve kaptanlar ona göre bir eşleşme yaptı bu durumun yanısıra   Birlik Timinin acil bir görev üzerine öğrencilerinin sorumluluğunu da Hilal Timine veriyoruz, eşleşme için Hilal Timini sahneye alalım lütfen" dedi ve alkışlar eşliğinde onlar sahneye çıktı. Emre konuşmaya başladı. "Öncelikle hepinize merhaba ben Emre ilk önce bir hafta boyunca sizi araştırdık ve hepinizi izledik ve ilgili alanlarınızı öğrendik bu eğitim toplamda 7 haftalık ve şuan önünüzde bir hafta var bu haftada sırasıyla alan eğitimi, uygulama  ve stajyerlik eğitiminiz yapılacak sonrada bir sınava tâbi
tutulacaksınız" dedi. Aslında bunlar çok kolay şeyler ama eğer bilmediğimiz şeyler ortaya çıkar ise zorlanacağımız kesin Emre elindeki bir kağıdı Ahmet Beye vermişti bu arada fıstıktan, beye baya bir mevki değişimi yaşadı adam neyse  elindeki kağıda bakıp okumaya başladı

"Bu eşleşme listesinin ilk eşleşen isimleri, bay Çınar ile bayan Sude ve bayan Merve" dedi herkes alkışlamaya başladı, bunlarda  nerdeyse  alkışlamak için birşey arıyor ha Allah'tan bir isim okundu ha, sanki ne Sude'ye baktım etkilenmiş bir şekilde Çınara bakıyordu, Çınar da  ona "biraz daha bakışırsanız midem iflas edecek" dedim. Sude korkarak bana baktı. Ahmet bey tekrar söze girdi. "Sıradaki iki isim bayan Tesnim ile bayan Şenay ve bay Doğukan" dedi. Miraç kahkaha atar iken Şenay yüzünü eli ile saklıyordu. Bende hafif sırıtarak önüme döndüm sıradaki isimler beni daha çok güldürsede Miraç için öyle olmadı. "Sıradaki isimler bayan Şehet ile bay Miraç ve bayan Betül"dedi.  Miraç içinden birşeyler fısıldar iken Berk Miraça dönüp "kardeşim Allah sabır ve selamet ihsan etsin inşallah" dedi. Sıradaki isimler de okunmaya başladı "bay Ateş ve bay Berk" dedi ben nefesimi tutar iken sıradaki isim okundu "bay Emre ile bayan Yeliz" sona ben ve Mahi kaldık "ve evet sırafaki isim....."

...
Küçük kız o gün bir dükkanın önünde ,yağmur altında her zaman ki gibi kendini ısıtmaya çalısıyordu. Orda o çok insan vardı hemde bir sürü kadar vardı üstlerinde montlar kazaklar ve kalın elbiseler ama o küçük kızın bir tek kolsuz t-shirtü ve bir dizleri yırtılmış eşofmanı. O kızın tek istediği sadece sıcak bir elbise ve aileydi ama o doğar iken ailesi onu yerk etmişti, ailesi bile bu kızı istemez iken kim bu kızı neden isteyip yardım etseydi kız üşüyerek etrafa bakındı el ele çocuklarını ısıtmak için çalışan anne babalara onları kucağına alıp seven aileleri bakıp şunu söyledi  "neden anne ve babam beni istemedi benim bir eksigimi vardı." Diye söylendi ve dükkanın önünden kalkıp yine e terk edilmiş eve geldi ağlayarak ve yere uzanarak bir aile düşü kurdu....

Sevgilerle

Yalnız Ağlayanlar (Kitap Olacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin