Gecenin Lâneti

7 1 0
                                    

Bir kadın her ne olursa olsun ayakta durmalıdır. Gerekirse onuru için en değer verdiği kişilerden kurtulmalıdır. Bir kadın bilek değil zeka gücüyle insanları alt etmelidir.

Bize örgüte öğretilen ilk kelimeler bunlar. Sadece kadın. Bir kadın kalbini birisine açtığında ve o kişi bu kalbe ihanet ettiğinde bu kalbi de onunla beraber çıkarıp gömmek gerekir. Bende bunu yapıyorum. Sevdiğim adamı amacım uğruna kalbimle beraber öldürüyorum tıpkı onun beni hiçe saydığı gibi.

İtalya'nın havası ve suyu bir başka özellikle bulunduğum bölgenin en iyi çay bahçesinde elimde Yeşil çay ve kitabım var iken tarifi olunamaz bir mutluluk yaşıyordum. Telefonuma mesaj geldi. Masadan telefonumu alıp kimden diye baktım

"Yürüyen Taştan bir yeni mesajınız var."

"Geldim." Diye yazmış.

Gözlüğümü hafif indirip ona baktım göz göze geldik. Yanıma doğru geldi. Ayağa kalmaya gerek bile duymadan oturması için işaret verdim.

"Şeker Portakalı mı?" Diye sordu elimdeki kitabı göstererek.

"Evet, çok severim bu kitabı." Dedim.  Bir süre beni inceledi. "Bende." Dedi. "Konuya geç!" Dedi sabırsız bir şekilde. "Ne bu acele?" Diye sordum. "Gizlice geldim. Abim bir süre sonra merak edecek." Dedi. "Anladım." Dedim. "Buraya bir konuda konuşmak için çağırdım seni. Ezgi hakkında." Dedim. Gözleri fal taşı gibi açıldı. "Ezgi mi?" Diye sordu. "Evet Ezgi hani Ekin'in ikizi olan." Dedim. Alayla "Açık konuş." Dedi sinirle.

Evet açıklarını yakalamıştım. Belli ki Ezgi'nin üstüne titriyorlar. "Ezgi, babanın başka bir aileye evlatlık verdiği, abinin gece gündüz demeden aradığı kardeşiniz." Dedim yine alayla. "Ne istiyorsun." Dedi. " Bilmem, belki intikam olabilir?" Dedim. "Senin derdin intikam değil." Dedi. Arkada kılık değiştirmiş olan ve  oturan Efrain'e işaret verdim. Ateş'in arkasından başına silah tuttu. Ateş tam silahına  uzanacak iken "boşuna çabalama burada ki herkes bizden. Tek hatan da vurmaktan çekinmem. Efrain onu götür." Dedim.  Bana öyle bir baktı ki "amacın başka dimi?" Dedi. "Belki."dedim. Sonra Onların arkasından gidişini izlerken telefonum çaldı. Arayan Sude idi.
"Çınar tamamdır. Ceylan onu götürüyor." Dedi. "Peki Emre?"dedim. "Onu Asena çoktan götürdü." Dedi. "Güzel." Dedim. Ve telefonu kapattım. Bugün çoğu şeyin ortaya çıkması gerekiyor. Görev sonunda bana ne olacak bilmiyorum ama görevi tamamlamam gerek. Can'ı aradım.
Telefonu 5 saniye sonra açtı.

"Efendim?" Dedi. Önce konuşmak bile istemedim çünkü konuşursam sesimdeki kırgınlığı anlardı. sesimi topladım. "Sana atacağım konuma gel." Dedim ve telefonu kapattım.  Ayağı kalktım. Ekip selâm vermek için kalkınca oturmaları için işaret verdim. Mert kapıda beni bekliyordu. Ona göz kırptım.

Arabanın kapısını açtı. Öne oturdum oda şoför koltuğuna geçti. Yerinde karın sancısı çekiyor gibiydi. "Birşey mi diyeceksin?" Diye sordum.  "Bak ekip de olan herkes tek bir sözün ile onları öldürerek yerlerini öğrene bilir hâlâ kan dökmek istemediğine emin misin?" Dedi tedirgin bir şekilde. "Evet, sadece örgütün görevini tamamlamak sonra buralardan gitmek istiyorum." Dedim. "Görevin sonunda ne olacak?" Dedi. "İnan ben bile bilmiyordum. Amacım da onlara zarar vermek bile yoktu ama kendileri işleri karıştırdı. Ben özellikle kendimi bu görevde onlara çok kaptırdım." Dedim. "Peki abin onun kim olduğu öğrenmek istemiyor musun?" Dedi. "Artık ailem ve o adam umrumda değil, ama ne var biliyor musun? Artık tek ben abim için çaba sarf etmeyeceğim." Dedim. Ve arabayı park etmesi ile depoya geldiğimizi anladım.

Can'a konum attım. "Kız nerede?" Dedim. Korumaya. "İçeride." Dedi. Kapıyı açtım ve içeri girdim. Sandalyede bir kız bağlıydı. "Açın yüzünü!" Dedim ve kafasındaki torbayı çıkardılar. "gözleri aynı Can'ın gözleri gibiydi. Gözlerinin içi korkuyla parlıyordu. Saçlarının rengi Can ve Ateş'in saç renginden daha kapalı bir renkti. Cildi bir ölünün teninden daha solgundu.

Yalnız Ağlayanlar (Kitap Olacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin