*

29 3 1
                                    

Bir çocuk ne anlar sevmekten
Ne anlar ki "sevmek" ne demek.

6. Bölüm
Gözlerindeki aşkı kim görüyorsa ona emanetsindir demişler... Benim gözlerimde aşk vardı, o bunu gördü zannettim meğerse onun düşüncesi çok farklıymış.

Sene 2006

Burası Ankara, Ankara demek hüzün demek...,

"Ömer uyan. Uyansana.
Okula geç kalıcaksın" kafamı yastığın altından yarım olarak çıkardım. Karşımda Gülsüm vardı.

"Bak ablacım git başımdan ben okula gitmiyorum." Yeniden kafamı yastığın altına soktum. Etrafta ses kesilmişti huzurlu bir şekilde uykuma devam edebilecektim. Okulu bir yandan seviyor, diğer yandan gitmek istemiyordum. Sabahın yedi bucugunda kalk kahvaltı et ya da etme sonra hazırlan, okulun yolunu tut. Sabahları kalkmak bana göre değildi... Huzurlu bir şekilde derin nefes aldım kafamı yastığın altından çıkarıp, yastığın üzerine koydum diğer yastığıda kollarımın arasına alarak uykuya dalmaya başladım. Birden üzerimden yorgan çekildi, gözlerimi açarak sırtımı döndüm, yine karşımda Gülsüm vardı.

"Çabuk kalkıp doğru okuluna gidiceksin" dedi. Sesi çok sitemkardı. Tek gözümü kısarak bir kaşımı havaya kaldırdım. "Gitmessek ne olur" dedim. Ellerini beline koydu "gitmezsen, gitmezsen seni babama söylerim" dedi. Yalan yoktu babamdan biraz tırsardım; babam iyiliğine iyi bir adam, lakin sinirlendimi, istediği olmayınca sinirleri tepesine çıkardı ve biz babamın bizi istediği şekilde yetişiyorduk. Ama Figen Hanım babamın sözünü hiçe sayıp sevdiği adamla on dokuz yaşında evlenmişti. Meltemde evlenmişti oda yirmi iki yaşında evlenmişti, geriye bir tek Gülsüm ablam kalmıştı oda evlenseydide kurtulsaydım.

"Baba" diye bağırdı. Birden yataktan ayağa kalkarak ablamın ağzını sağ elimle kapattım. "Abla sussana, gidicem okula" dedim. Elimi ağzından çektim. "Tabiki de gidiceksin haylaz" diyerek beni gıdıklamaya başladı.Ben onu, o beni gıdıklıyordu. Yataktan kalkarak odanın kapısına doğru ilerledi. "Bu arada haftaya görücüler geliyor evleniyorum" gözlerinin içi parlıyordu, evleniyorum derken. İki elimide açarak " Allah'ım sana şükürler olsun" dedim. Elindeki tokayı bana fırlatarak "insan bir üzülür, bir ağlar" dedi. "Git git kurtulacam senden" diyerek onu odadan dışarı çıkardım...

"Ömer, Ömer" dedi. Bir ses arkamdan, hiç arkamı dönmeden sesin kimin olduğunu anlamıştım. Bu bizim saftirik Aliydi "oğlum bir bekle la ne koşturuyorsun şu Ankara'nın bayırında. Sana yetişicem diye dalağam şişti la" yanıma gelerek elini omzuma koyup bir iki dakika dinlendi. Nefesi düzene girince bir yudum su içti. İlerleyerek Keremin evden çıkmasını bekledik. Kerem yine bildiğimiz gibiydi ,elinde matematik test kitabı, o meşhur gözlüğü yanımıza gelerek daha günaydın bile demeden "matamatik sınavına çalıştınız mı?" Dedi. O an Keremin üzerine uçmamak için kendimi zor tuttum. "Çalıştık, çalıştık sen merak etme" dedim. Üçümüz de okulun yolunu tuttuk, üçümüz de aynı okulda, aynı sınıfta okuyorduk. İlk ders hoca bizi çalışmak için serbest bırakmıştı o an bende bir kaç soru çözmeye başladım, ama Ali buna izin vermedi. Sınava girdik benim sınavım çok doğal geçmişti her öğrenci gibi, kağıt bana bakıyor ben kağıda gülümsüyordum. Ama sınavdan yüksek not almıştım. Üçüncü ders zilinde kıyamet kopmuştu, koridordan öğle bir ses geliyordu ki aşağı inmeden bir kavga olduğunu anlamıştım. Merdivenlerden indiğim sırada Keremi gördüm ağzından oluk oluk kan boşalıyordu. Kendimi kaybederek uzun boylu çocuğun üzerine atladım...; Keremi sağlıocağına rehper öğretmeni götürmüştü, geri geldiklerinde ise soluğu müdürün yanında almıştık...

"Adam mı olucaksın yoksa haylaz mı?" Sinirli sözlerinle üzerime bağrıyordu. Okuldan atılmıştık babama bunu söylediğimde olanlar olmuştu. "sen yarından itibaren benimle dükkana geleceksin. O zaman gör bak sen nasıl adam oluyorsun" beni yanından kovmuştu, ceketimi alarak Keremin yanına gittim. Ne Keremin suçu ne de benim suçum vardı. Tamam ufak bir yumruk geçirmiş olabilirdim ama okuldan hemen atmalarını beklemiyordum.

DİLFİRUZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin