şah, mat.

4.9K 94 26
                                    

Beyazlaşan parmak boğumlarına baktı. Direksiyonu sıkmaktan beyazlaşan parmak boğumlarına. Derin ama hiç de temiz olmayan bir nefes doldurdu ciğerlerine. Hemen çaprazında duran kadındaydı şimdi bakışları. Elinde tuttuğu, muhtemelen yapımında en dandik kumaşın kullanıldığı bayrağı havaya kaldıracak ve yarışı başlatacaktı.

Bir an bile sorgulamamıştı direksiyonun başına geçerken. Burası onun eviydi, onun kuralları geçerliydi. Ancak hemen sağ tarafında kendisini yakıcı gözlerle izleyen bir çift ela göz işlerini oldukça zorlaştıracağını fısıldıyordu kulağına. Aldırmadı. Cılız, çelimsiz elemanın tekiydi. Ne anlardı araba yarışından?

İki kolpa sıkar geçerdi diye düşünmüştü ilk başta. Hemen yanındaki arabanın sürücü koltuğuna kurulduğunda ukala bir kıkırtı kaçmıştı dudaklarından. Tenini yakan gözlere aldırış etmedi. Ateş olsa cürmü kadar yer yakardı ne de olsa. Gerçi bu herifin ateşinden ne olacaktı ki? Koyu kahve gözleri, kendisinden bir an ayrılmayan ela gözleri buldu. Dışarıyı aydınlatmak ve insanları ısıtmak için yanan alevler adamın gözünde parlıyordu şimdi.

Gülüşünü soldurmadan usulca kafasını salladı. Anında karşılık alırken gözlerini devirip önüne döndü. Ne sanıyordu bu herif kendini? Kimler gelip geçmişti elinden, biri bile onu yenme cesaretine erişememişti henüz. Bu kim oluyordu da böyle laubali davranabiliyordu? Zaten boyunun ölçüsünü birazdan alacaktı.

Bu adam da her zaman haşat ettiği, piste gömdüğü ucuz heriflerden biriydi. Fazla takılmaya gerek yoktu. Gözlerini iki arabanın tam ortasında bulunan, kendisi gibi kıvırcık saçlı olan kadına çevirdi. Ondan bir komut bekliyor gibiydi. Duruşunu dikleştirip usulca gözlerini onaylarcasına kapatıp açtı. Komutu alan genç kadın büyük bir zevkle bayrağı havaya kaldırdı ve yarışı başlattı.

Heyecan doruktaydı denilse yalan olurdu. Çünkü herkes bu yarışın adaletsiz bir yarış olduğunu, gelen herkesin genç kadına yenildiğini çok iyi biliyordu. Çoktan aralarında genç kadının kaç dakikada parkuru bitireceğinin hesapları yapılmaya başlanmıştı.

Keza arkasında bıraktığı toz bulutunda yansımasını bile göremediği genç adama keyif kahkahası atan kadın için de pek heyecanlı bir yarış değildi. Kendisiyle yarışa giren her erkek gibi onunla da iddiaya girmişti. Bu bir kumardı, onun asla kaybetmeyeceği bir kumar. Yarıştan önceki konuşmaları düştü aklına.

"Eğer kazanırsan. Bu gördüğün mekan var ya. Senin olacak."

Ukalaca yana kıvrılan dudaklarıyla onayladı karşındaki genç kadını. Sözüne devam etmeden önce yaladı dolgun dudaklarını.

"Ama eğer kaybedersen... Hem altında yağ gibi kayan arabanın her bir parçasını hem de çaldığın yarış arabamın parasını misliyle alırım senden."

Sözünü bitirdiğinde büyük bir gülümseme yeşerdi dudaklarında. İlk seçeneği koyması bile hataydı çünkü bu karşısındaki çelimsiz herifin ne yarıştan anladığı vardı ne de başka bir şeyden. Arkadaşının anlık gazına gelip yarışçıymış gibi davranmış, bindiği ilk yarış arabasını kaza yaptım bahanesiyle pistten çıkarıp kaçırmıştı karşısındaki zengin bebesi.

Ertesi gün de hiçbir şey olmamış gibi gelip yine yarışmak istediğini söylemişti. Bir gece önce yaşananlardan dolayı bu sefer karşısında mekanın sahibi Asi vardı. Bu herif çalıp çırpma konularında zeki olabilirdi ancak araba yarışı hırsızlığa benzemezdi. Façasını çok rahat alabilirdi.

Daha önce adını piyasada duymamıştı. Bu dünyanın nabzı burada atıyordu, bütün sistem burada işleniyor, bütün yarışlar buradan düzenleniyordu. Asi; bu dünyanın kalbiydi, beyniydi, iskeletiydi. Asi olmazsa bu dünya varolmazdı. Herkes Asi'ye bağlıydı. Bu adamın buralarda yeni olduğu bariz belliydi. Asi herkesin ismini bilirdi ancak Alaz Soysalan adını ilk defa duyuyordu.

la douleur exquise.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin