ölüm manifestosu.

2.2K 73 7
                                    

Elleri titriyordu. Okuduğu mesaj bütün kimyasını bozmuş, onu bütün gerçeklikten koparmıştı. Nerede, kiminle olduğunu unutmuştu sahiden. Açık havada olmalarına rağmen soluduğu isli hava yeterli gelmiyordu. Saatler önce büyük bir çekinceyle eşiğinden geçtiği büyük demir kapıya yasladı elini. Telaşlı bakışlar üzerindeyken onun gözleri bir an olsun ışığından dolayı gözünü acıtan ekrandan ayrılmıyordu.

Babaları hakkında bir şey öğrenecek olmak içinde sayısız duyguyu uyandırıyordu. Korku, heyecan, stres, endişe... Tarif edemediği sayısız duygu vardı şimdi içinde. Yanan gözlerini kırpıştırdı ve iki damla yaşın peş peşe süzülmesine izin verdi.

"Asi, iyi misin?"

Alaz'ın endişe dolu sesi kulaklarına dolduğunda nihayet gerçekliğe dönmeye başladığını anımsadı. Yüzünü bile görmediği babasının onu bu denli hayattan koparması tarifsiz bir histi. Belki de babası şu an Zeynep'in yanındaydı ve Zeynep bunun sürpriz olmasını istediğinden yalnızca ipucu vermişti? İçinde yaşayan o küçük kız çocuğu bu ihtimalin gerçekleşmesi için canını bile verirdi.

"İyiyim, ablam mesaj atmış da. Eve gitmem gerek."

Alaz'ın gözlerine bile bakmadan sayısız düşüncenin arasından zar zor çıkmıştı bu cümle dudaklarından. Alaz kızın dalgın olduğunun farkındaydı, fazla da üstelemedi. Zaten ona neydi ki? Usulca başını sallayıp Fiko'ya ve diğer çocuklara veda etti ve kapıyı açmak üzere demir sert sürgüye uzandı. Sürgüyü çekip büyük bir gürültüyle aralanan kapıdan önce Asi'yi çıkardı ardından da kendisi çıktı. Meraklı gözleri Asi'nin üzerindeydi şimdi.

"Koluma girmek ister misin? İyi görünmüyorsun."

"Alaz, iyiyim dedim. Yalnızca çok fazla duygu karmaşası yaşadım bu gece, yorgunum. Uyumam gerek."

Cevap yine Alaz'ı tatmin etmese de başını salladı. Kendisini beklemeden arabaya doğru yürüyen Asi'nin peşine takıldı. Kilit sesini duyar duymaz kendisini arabaya attı Asi. Babası hakkında ne olmuş olabilirdi ki? Ablasını mı aramıştı? Tesadüfen yolu düşmüş, ablası da onu tanımış mıydı? Ölüm ihtimalini aklına getirmek bile istemiyordu. Babası onun için hiçbir zaman ölmemişti ki. Hem babalar ölmezdi. Kahramanlar ölmezdi. Bir kere bile yüzünü görmediği, sesini duymadığı babası onun kahramanıydı.

Asi'deki durağanlığın farkındaydı Alaz. Söylediği her bir kelimenin yalan olduğunu biliyordu. Aldığı mesaj her neyse kendisini dağıtmaya yetmişti. Az önce Nehir'i kucağında uyutan Asi ile şimdi farkında bile olmadan arabada ses olsun diye açılan şarkıya minik mırıltılarla eşlik eden Asi aynı değildi. İçten içe canını sıkmıştı bu durum. Asi güzeldi, çok güzeldi. Güzel kızlar hiç üzülmezdi Alaz'a göre. Asi'yi üzgün, bitkin görmek onu da bozuyordu.

Yalnızca Asi'nin mırıldanmalarıyla geçen yolculuğun ardından arabanın durmasıyla başını yasladığı camdan kaldırdı. Ne ara varmışlardı? Kafasındaki sayısız düşünce, ses o kadar çok meşgul etmişti ki onu, zaman anlamını yitirmişti. Derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. Akabinde gelen Alaz'ın tanıdık kokusu bir nebze olsun rahatlatmıştı onu. İçeri girmeye ölümüne korkuyordu. Karşılaşacağı, tanık olacağı şeyler Asi'yi ölümüne korkutuyor, heyecanlandırıyordu

"Teşekkür ederim."

Alaz'ın konuşmasına izin vermeden indi arabadan. Tekrar derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. Ellerini yumruk yapıp tırnaklarını etine geçirdi. Anın gerçekliğinde kalması lazımdı. Arkasında, arabasının içinde onu izleyen Alaz'ın farkındaydı. Bu anda kalmasını biraz daha kolaylaştırıyordu. Gücünü toplayıp kulübeye doğru adımladı. Ardından duyduğu araba sesiyle göz ucuyla omzunun üzerinden baktı. Alaz gidiyordu. Hazırdı. Hazır olmayı diliyordu. Yutkunup adımlarını hızlandırdı ve beklemeden kapıya vurdu. Fazla geçmeden Kerem tarafından açılan kapıyla içeri girdi. Kerem'in yüzüne bile bakmamıştı.

la douleur exquise.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin