kabul destanı.

1.7K 68 29
                                    

Yanan gözlerini kırpıştırmamak için üstün çaba sarf ediyordu. Başından beri burada bulunması bile büyük hataydı. Hatta Alaz ile tanışması bile büyük hataydı. Yabancıyız demişti çünkü yabancı olamayacak kadar ona bağlı hissediyordu kendisini. Belki bu şekilde Alaz'dan uzaklaşabilirdi. Kalbinin bir kere daha bir erkek yüzünden kırılmasını istemiyordu. Sertçe kapattığı kapının ardından duyduğu bir şeylerin kırılma sesiyle irkildi. Kasıklarındaki sızı az önce yaşananların gerçekliğini tokat gibi yüzüne çarpıyordu.

Her şey gerçekti, yaşanan her şey, hissettiği her duygu gerçekti. En çok da bu yüzden canı yanmıştı. Can'ın söylediklerinin bir önemi yoktu, kim o cümleleri sarf etse kırılır dağılırdı ancak Alaz'dan benzeri cümleler duymak onu tahmin ettiğinden de fazla yıkmıştı. Kalbinin kırıkları göğüs kafesine batıyor, acısına acı katıyordu. Elini dudaklarına bastırıp hıçkırığını gizlemek istedi. Bacakları onu daha fazla taşıyamaz olmuştu. Usul usul çöktü kapının dibine. Ondan sonra kimse kıramaz sanıyordu kalbini. Ancak yanıldığını tam da şimdi, Alaz'ı yüzü gözlerinin önündeyken fark etmişti.

"Sakin ol, Asi. Geçecek."

Kendi kulaklarını bile zor dolduran bir fısıltı çıktı dudaklarından. Alaz hakkında düşünmeyi reddetmişti hep. Üzerine duracak gibi olsa da hemen aklından kovmuştu bu düşünceyi. Alaz olmazdı, kimse olmazdı. Bir kere daha bunu kendine yapamazdı. Başını hırsla iki yana salladı. Alaz'ı reddetmek istiyordu beyni, silmek, kazımak istiyordu. Nefesi daralır gibi oldu. Alaz ile aynı çatı altında hala daha duruyor olmak zulüm gibi gelmişti bir anda. Hızla ayaklanıp üzerini değiştirdi. Kapısını açıp dışarı çıkacağı sırada aynı anda yanındaki kapının da açıldığını işitti. Bakışları kesiştiğinde gözlerini ilk çeken Asi olmuştu.

"Gidiyor musun?"

"Evet."

Buz gibi çıkan sesi, Alaz'ın pişmanlık dolu sesini toz etmeye yetmişti. Durdurmak, gitme demek istedi ancak dili düğümlenmiş gibiydi. Asi'nin karşısında küçücük kalmıştı. Gözlerine bir an olsun değmeyen gözlere acı içinde baktı. Görsün istedi, pişmanlığını okusun istedi ancak bunu istediği için bile kendisinden nefret etti. Onun yerine başını sallamakla yetindi. Her geçen saniye kendisine duyduğu öfke biraz daha katlanıyordu. Yanından hızla geçip geriye kokusunu bırakan Asi'nin ardından kapattı gözlerini. Arkasında bir rüzgâr gibi bıraktığı kokusuna muhtaç olmuştu şimdi. Yalnızca dakikalar önce kollarına aldığı, dudaklarının tadına baktığı, kokusunu teninin en ücra köşelerinden soluduğu kadınla şimdi arasında uçurumlar vardı ve bu uçurumları kendi elleriyle var etmişti Alaz.

Dış kapının kapanma sesini duyduğunda duvara sert bir yumruk geçirdi. Sızlayan eline aldırmadan duvarın köşesine çöküp öylece az önce Asi'nin çıktığı odanın kapısına bakmaya başladı. Saniyeler önce yanında nefes alıyordu, yalnızca saniyeler önce. Tek bir cümlesiyle Asi'yi ömrü boyunca kaybettiği gerçeği beyninde her yankılandığında kendisini öldürmek istiyordu. Kafasını sertçe duvara geçirip gözlerini yumdu. Duyduğu ayak seslerine aldırmadan kafasını sertçe ardındaki duvara geçirmeye devam etti. Unutmak istiyordu, Asi'yi hiç tanımadığı zamanlara dönmek istiyordu, o zamanlar en azından nefes almak daha kolaydı. Şimdi duymuştu Asi'nin kokusunu, onsuz yaşanmayacağını biliyordu ve bu şekilde nasıl yaşayacağını bilemiyordu.

"Alaz, ne oluyor? Asi nerede oğlum?"

"Yok, Asi falan."

Kaşları çatıldı Aksel'in. Uzanıp Asi'nin odasına baktı ancak Melis'in kıyafetlerini yatağın üzerinde görünce gözlerini yumup ofladı.

"Kavga mı ettiniz?"

Alaz cevap vermedi. Asi'yi yerle bir ettim, diyemedi. Belki Asi dimdik karşısında durup buz gibi sesiyle kendisiyle konuşmuştu ancak gözlerindeki kırık kız çocuğunu ilk saniyeden beri görmüştü Alaz. Asi'yi değil o kızı kırmıştı zaten. Kolay kolay da kendisini affettiremezdi, biliyordu. Ayağa kalkmaya yeltendi ancak dengesini kaybedince pes edip öylece beklemeye başladı. Neyi bekliyordu bilmiyordu.

la douleur exquise.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin